GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
18 Temmuz 2024 Perşembe

Aymazlık

Eğitim sisteminde yapılan değişiklik nedeniyle alevlenen tartışmaları ve aydın, yarı aydın tepkilerini görünce, meseleye farklı bir yerden bakmak gereği duydum.

Yürüyen gerçek; Yolunda gitmeyen her işi cehalete bağlayan aydınların, okumuşların günah keçisi yoksul halkın varoluş mücadelesi, aydınlara rağmendir. Yanı sıra, yoksulların kurtuluş için değilse de varlığını sürdürmek için verdiği mücadelenin bir çuval patates, makarnaya tekabül ettiği bir vakıadır.

Ve son büyük krize kadar, kırsal kesimde yaşayanlar, kapalı ekonomik düzende başının çaresine bakabiliyordu.

Ayrıca, sistemin kıyısında yaşayanların genellikle karşılığı olan vaatlerle ilgilendiği bir gerçek. Muhtemelen, yaşadıkları tecrübeler onlarıböyle davranmaya itiyor.

Gelelim cehalet ve eğitim meselesine... Kırsal bölgelerde yaşayan ve altmışlı yıllardan itibaren bir kısmı kent varoşlarına doluşan yoksul halk, kaderinin değişmeyeceğini biliyordu. Bunu öğreten, yaşanmışlıktı. Bu yüzden, sırf cebine birkaç kuruş fazla girsin diye, üretici güçleri geliştiren sağı her zaman destekledi.

Yani, gelişmenin, ilerlemenin, çağdaşlığın temeli olarak sunulan eğitim, yoksulları o kadar da ilgilendirmedi. Çünkü, bu diskur, bir avuç aydının halka tepeden bakarak söyledikleriydi…

Bunun tek istisnası Köy Enstitüleridir, onun da ömrü çok kısa oldu. Daha sonra açılan meslek okulları hakeza hızla yok edildi.

Gerçek şu ki eğitim sistemi yolun sonunda. Kapitalizmin değerler sistemi çökerken eğitim sistemi de sürdürülebilir olmaktan çıktı. Birçok meslek ortadan kalkıyor. Eğitim sistemi işlevini yitirdi. Müfredatla oynayan İslamcılar abesle iştigal ediyor.

Asıl sorun, yeni dünya düzeninde eğitim sisteminin nasıl olacağına dair ciddi hiçbir çalışma yapılmıyor olmasıdır.

Diğer vahim mesele ise; Yetmişli yıllar, özel okulların yaygınlaştığı, devlet liselerinin geri plana itildiğiyıllardır. Bunu yüksek öğrenim kurumları izledi. Böylece, anaokulundan üniversiteye paralı eğitim ve öğrenim ayrıcalığı hayatımıza girdi. Bir de özel dershaneler, özel ders vs. Parası olana bütün kapılar açık, yoksullar ise bulabildiği okulda okusun veya öyle olduğu gibi kalsın…

Eğitimde eşitlik ilkesi,o gün bu gündür işlemiyor. Ve sağcısıyla solcusuyla herkes bu yalana ortak oldu. Ne yazık ki kendi evlatlarına bunu reva gören bir milletiz.

Yıllardır, anaokulundan itibaren çocuklarının gösterişli mezuniyet törenleriyle avunan anneler ve babalar, gemisini kurtaran kaptan edasıyla, “benim çocuğum aradan sıyrılsında gerisi ne hali varsa görsün” kafasıyla hareket ediyor.

Elbet de ülkenin çocuklarına karşı bu kadar acımasız, vicdansız olabilen bir milletin ciddi beka sorunu olacaktır.

Aydınlar, yarı aydınlar eylem yapıyor; müfredatın Atatürkçü özü bozulmuş… Müfredat Atatürkçü olsa ne olur, İslamcı olsa ne olur! Çocuklarına karşı bu kadar acımasız olabilen milletin iki yakası bir araya gelebilir mi?

Aydınların, yarı aydınların, okumuşların cehaletle suçladıkları yoksullar günün birinde ayağa kalkıp bu ikiyüzlülüğün hesabını sorsa, ne cevap verecekler?

Yanlış yaşanmış zamanlar mutlaka geri dönüp hesap soruyor.