GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
22 Aralık 2021 Çarşamba

Atatürk’ü görünce neden hep saklandı?

Hiç “asırlık kadın” havası satmadı!

Neşeliydi…

Zeka ufku hep açık…

Gördüğü simayı unutmayan…

Konuşurken…

Onlarca yılın içine sakladığı anıları…

Birbirine dokundurmadan…

Ardı arkasına sağlıkla ekleyen…

Güzel İzmir’in 100 küsur yıllık tanığıydı…

Önceki gün O’nu meleklere emanet ettik…

Gülen gözlerindeki parıltı devam ederken…

Nasıl da…                        

105 yaşını devirivermişti!

***

1916’da dünyaya gözlerini açtığında…

İzmir’in nüfusu…

Osmanlı’ya göre 213 bin…

Yunanistan’ın yaptığı sayıma göre ise 450 bindi…

Bugün, 5 milyona yaklaştı…

Her şey değişti…

Bi’tek O değişmemişti…

Çünkü…

Daima ilklerin kızı, öncü ve lider bir hanımefendi olarak kaldı…

Önceki asrın İzmir’deki ünlü nakliyecilerden…

Üzüm-incir işletmesi sahibi Hamalbaşı Salih Ağa’nın kızıydı…

Eğitimini özel okullarda tamamladı…

Amerikan Kız Koleji’nden kanatlanıp…

İstanbul Üniversitesi’ne uçtu…

Takvimler 1941’i gösterirken…

O, artık Türkiye’nin ilk kadın ortodontistiydi…

Ailesinin… İzmir’in… Memleketin onuru olmuştu…

Kemeraltı, İkinci Beyler’de ilk muayenehanesini açtı…

Çok sevimli ve bir o kadar da yetenekliydi…

Birkaç yıl içinde…

İzmir'in en tanınmış diş hekimi olarak anılmaya başlandı…

***

O, bir Cumhuriyet kızıydı…

Atatürk’ün ışığı ile yetişen neslin özel İzmirlisiydi…

Aslında…

İki mesleği(!) vardı…

Diş hekimliği ve Dernekçilik!

Uzun hayatının her adımında…

Kız çocuklarının eğitimini destekledi…

Güzelbahçe’de gençler için spor komplesi yaptırdı…

Bozyaka’ya ilkokul kazandırdı…

Bilgisayar ve fen laboratuvarı yaptırdı…

Amerikan Koleji’ne yaptırdığı terasa O’nun adı verildi…

Küçükyalı’da adını taşıyan bir sağlık ocağı var…

İstanbul Zeynep Kamil Hastanesi’ne oda hediye etti…

Ege Orman Vakfı’na yaptığı bağışlarla 65 bin fidan dikildi…

“Karşılıksız Hizmet Ödülü”ne layık hanımefendilerin başında geliyordu…

20 yıl önce İsveç’ten “Margarette Golding” ödülünü evine taşıdı…

PTT, O’nun adına posta pulu bastı…

Yaşadığı sokağa adı verilince çocuklar gibi sevindi…

Türkiye’nin ilk kadın otomobil sürücülerindendi…

Türkiye’nin hanımefendileri kayak pantolonunu O’nun üstünde tanıdı…

***

1945 ila 1983 arasında…

Sektirmeden…

Bi’fiil mesleğini (diş hekimliği) icra etti…

“Tamam…” deyip…

Diş hekimliği maskesini çıkarıp bi’kenara koyduğunda 67 yaşındaydı…

***

Antarktika dışında dünyada görmediği kent…

Ayak basmadığı kıta kalmadı…

Çok ilginçtir…

Hiç evlenmedi…

Nedenini soranlara da şöyle cevap verdi:

“Beğendiklerim evli, beni beğenenler de çok yılışık çıktı…”

Hekim olduğu için…

Sağlıklı hayat adına hep yürüdü…

Hiç yemek seçmedi…

Müzik ruhun gıdası sözüne inanırdı…

TV’de müzik kanallarını izler…

Şarkılara, türkülere eşlik ederdi…

Keman dersi almıştı…

Çok güzel şarkı söylüyordu…

Lisedeyken ders aldığı için dans pistinde bir efsaneydi…

***

Tarih, 8 Eylül 1922…

Ertesi gün, İzmir’in Kurtuluşu…

O sırada altı yaşında…

Annesinin, komşularla birlikte…

Sabaha kadar Türk Bayrağı dikmelerini hiç unutamıyordu…

O günün sabahını şöyle anlatmıştı:

“Alkışlar kıyamet gibiydi, bir süre sonra Türk askerleri geldi… Süvariler atların üzerinde çok yorgundu, biz askerlere su veriyorduk…”

***

Sizinle sohbet etmeye başladıysa…

Ne yapar, ne eder…

Sözü, Atatürk’e getirirdi…

Mesela…

Gazi’yi ilk kez Uşakizade Köşkü’ne giderken…

Üstü açık aracın içinde gördüğünü unutamıyor…

O sıralarda 7 yaşında…

Ama O ve arkadaşları Ulu Önder’e görünmek istemiyorlar…

Neden?

Çünkü çocuklara sorular soruyordu Gazi ve…

Bilmemek çok ayıptı…

Gazi, aynı yıl içinde iki kez daha İzmir’e geliyor…

Ertesi yıl ve daha sonraki yıl da…

Hep bir korku vardı küçük kahramanımızda:

“Ya, bi’soru sorar da bilemezsem?”

***

Bi’de 18 yaşında görüyor Atatürk’ü…

Hemen evinin yakınındaki Sadık Bey Gazinosu’nda…

İngiliz bahçesinde arkadaşlarıyla otururken…

Atatürk…

Hakimiyeti Milliye İlkokulu öğretmenlerinden…

Çetin Bey'in eşiyle yaptığı dansı hayranlıkla izliyor…

Sonra üstü açık otomobille ayrılırken…

Karanfil atmak istiyor, o gencecik İzmir kızı…

İzin vermiyor polisler…

Sonra öğreniyor ki…

Bomba atılır diye bir korku varmış…

Atatürk’ü kaybettiğimizde…

İstanbul’da üniversite öğrencisiydi…

Cenazeye katıldığını…

Bugün gibi hatırlıyordu her defasında…

Ama…

Şunu yapmaktan hiç vazgeçmedi…

Neredeyse 80 küsur yıldır…

Her 10 Kasım’da törenlere katıldı…

Evdeyse bile…

Saat 9’u 5 geçe…

Salonda yine ayağa kalktı, selamını verdi…

Taaa ki…

Bugünlere kadar…

***

Bitiriyoruz…

Önceki gün 105 yaşında kaybettiğimiz Ayşe Mayda’yı…

Sonsuzluğa uğurlarken…

Sımsıcak bir ayrıntıyı hatırlatalım…

Hiç merak ettiniz mi?

Güzel İzmir’in asırlık tanığı Ayşe Hanım’ın soyadı…

Neden “Mayda”

Çünkü…

Soyadı Kanunu çıktığında…

Ailenin soyadını seçmek de gencecik diş hekimi Ayşe Hanım’a düşüyor…

O da önce Devlet Baba’nın hazırladığı listelere bakıyor…

Gözü “Mayda”ya takılıyor…

Anlamı, “zarif, güzel”

Hoşuna gidiyor…

Üstelik, “Mayda”nın İngilizce telaffuzu da kolay…

Cumhuriyet’in Zarif İzmirlisi…

Ayşe Mayda'ya…

Rahmet diliyoruz; mekanı cennet olsun...

Nokta…

Sonsöz: “Ayşe Mayda, çağdaş Türk Kadını’nın gücünü ve Atatürk’ün kızlarının nasıl olduğunu gösteren unutulmaz bir rol modeldir… / Dr. Hakan Tartan – Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı – Gazeteci…”