GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
20 Aralık 2021 Pazartesi

Yiğit kadının hatırasına ayıp oluyor!

Bu işte bi’garabet var!

Sağlık ve eğitim uğrana hayatını feda eden…

Dünyada…

Türkiye’den daha fazla tanınan…

Öncü bir Cumhuriyet Kadını’nın adını…

En güzel ama aynı zamanda en çileli günlerini yaşadığı…

Üstelik…

Son nefesini verdiği…

İstanbul Beşiktaş’taki sokağa adını vermeyi istediler…

Kıyamet koptu…

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin kubbesinde…

Yürekleri sızlatan konuşmalar yankılandı:

“Türk milletini temsil eden biri değildir… Burada bulunduğumuz sürece bu kişinin ismini hiç bir yere vermeyeceğiz…”

O sözler kayıtlara girdi…

Kalpler katran karasına dönüştü!

Mangal yürekli bir kadının anısına “fena halde” ayıp oldu…

***

Neden ayıp oldu, döneceğiz oraya…

***

Nasıl bi’hayattır bu?

Doğacaksın… Deli gibi okuyacaksın…

Beş çocuklu bir ailenin…

En büyük evladı olarak doktor olacaksın…

Profesör unvanına layık görüleceksin…

Yurtdışında alkışlanacaksın…

Hayatını…

Amansız hastalıkların pençesindeki insanlara vakfedeceksin…

Mesela…

Cüzzam gibi…

Yakalanan ademoğlunu parça parça alıp götüren…

İğrenç bir hastalığın…

Türkiye’de neredeyse “yok olmasını” sağlayacaksın…

Bu nedenle…

“Uluslararası Gandhi Ödülü” alacaksın…

Sonra…

Taaa, 30 küsur yıl önce…

Söz vereceksin kendine…

“Atatürk İlke ve Devrimlerini korumak, geliştirmek; çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve çağdaş topluma ulaşmak” yeminiyle…

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin…

Kurucularından olacaksın…

Yetmez, deyip…

Bu derneğe genel başkanlık yapacaksın…

Yıllarca, bıkıp usanmadan…

Hastalıklara, cahilliğe ve haksızlıklara amansız savaşlar vereceksin…

Nice kız çocuğunun umudu olacaksın…

Türkiye’nin en ücra köşelerinde…

Evlerinden çıkamayan kızları okutabilmek için…

Engellere karşı “tek başına” savaşacaksın!

36 bin kız çocuğunun meslek sahibi olmasını sağlayacaksın…

30 bin üniversite öğrencisine burs vereceksin…

28 kız yurdu, 56 okul yaptıracaksın…

“Kardelen Projesi” sayesinde…

“Baba Beni Okula Gönder Kampanyası” ile…

Gönülleri fethedeceksin…

O kızların yoluna ışık tutacaksın…

Onların tek tek Türkiye’nin kubbesinde yıldız olduğunu görünce…

Gururlanacaksın…

Bunları yaparken kendini bitireceksin!

Sonunda kansere yakalanacaksın…

***

Daha acısı var!

12 yıl önce…

Ergenekon dalgası kapsamında…

Prof. Dr. Türkan Saylan’ın evinde ve dahi…

ÇYDD’nin genel merkeziyle…

14 ilde 20'den fazla şubesinde polis silah aramıştı…

O gün Türkan Saylan’dan…

Hastalığı ilerlediği için evinde kan alınıyordu…

Bana mısın demediler…

Kadıncağız o haldeyken, evini yedi saat didik didik ettiler…

Hepsini içine attı…

Dertleri dağ gibi oldu…

Haksızlığa uğradı ama asla inandığı değerlerden ödün vermedi…

12 yıl sonra…

235 sanıklı Ergenekon davasında karar açıklandı…

Örgüt üyeliğiyle suçlanan tüm sanıklar beraat etti…

***

Ömrünün son 17 yılında kanserle savaştı…

Hayat’tan kopmadı ama…

O melun hastalık…

18 Mayıs 2009’da O’nu aramızdan aldı, götürdü…

Bi’tek…

Kanserle savaştan yenik çıkmıştı…

Cenaze töreni mitingten farksızdı…

İktidar partisinden kimse katılmadı…

Ankara, başsağlığı mesajı bile yayınlamadı…

*** 

Edebiyat Dünyası’nın gururu Ayşe Kulin

“Vasiyetidir…” diyerek…

Türkan Saylan’ın hayatını yazdı…

Roman’ın adı bile çarpıcıydı:

“Tek ve Tek Başına: Türkan”

Sonra o romandan esinlenilerek TV dizisi yapıldı…

***

Kitabın arka kapağını…

Türkan Hoca’nın ibretlik şu sözleri süslüyordu:

“Tüm insanlığın aklın ve vicdanın aydınlattığı yolda yürümeyi seçeceği gün, er veya geç gelecekti… Buna bütün kalbimle inanıyordum… Sabrımı ve sükunetimi, bu inançtan alıyordum… O güne kadar, başa her gelen çekilecek! Oyunun kuralı böyle! Yaşam oyununun! Ne demiş şair: Yaşamak şakaya gelmez…”

Ve gelelim, bugünlere…

Türkan Hoca…

12 yıl önce geçtiğimiz hafta…

Veda etmişti sevenlerine…

Ve ne gariptir ki…

Tam da O yiğit eğitim savaşçısının vefat yıldönümünde…

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi…

İnanılmaz bir “tartışma”nın merkezi oldu…

Türkan Saylan’ın adının…

Evinin olduğu sokağa verilmesinin…

Neden bir yıldır komisyonda bekletildiği gündeme geldi…

AK Parti Grup Sözcüsü Faruk Gökkuş’un sözleri…

Buz gibi bir hava estirdi:

“Türkan Saylan'ın toplumun çoğunluğunu teşkil eden insanların ortak değerlerine saygı duymayan biridir... Bu sebeple de, hiç lafımızı esirgemiyoruz… İstediğiniz kadar bağırabilirsiniz, biz burada olduğumuz sürece, AK Parti çoğunluğu olduğu sürece Türkan Saylan gibi bu toplumu bölen kişilerin isimleri bir yerlerde yaşatılmayacaktır…”

Son noktayı…

Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat koydu:

“Arnavutköy mahallemizden komşumuz Prof. Dr. Türkan Saylan’ın adını ben ve halkımız Beşiktaş’ta yaşatacağız... Haftaya onun sokağında buluşacağız, ismini mevcut sokak tabelasının yanına bizzat ben asacağım... Utanmıyorlarsa, gelip kaldırsınlar…”

***

Bitiriyoruz…

Değerlerimizi kaybetmek ne denli acı veriyorsa…

O değerlerin…

Hiçbir şeyle ölçülemeyecek kıymetlerini hiçe saymak…

Özel bir maharet mi acaba?

Yoksa…

Gündemi başka yerlere kaydırmak için faydasız bir çaba mı?

Yazık, çok yazık!

Nokta…

Sonsöz: “Kavgacı değilim, benim kavgam başka türlü... İnsanların başarılı olması için onları rahat bıraktım, onların kendi başarısını yaratmasını bekledim… Hep böyle çalıştım ve hiçbir zaman sorun yaşamadım... Bağırma çağırma hiçbir zaman sistemi geliştirmez… / Prof. Dr. Türkan Saylan…”