GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
9 Eylül 2016 Cuma

Acıyı tazelemeden unutmamak mümkündür…

9 Eylül… İzmir’in Kurtuluş Bayramı… Şimdiden kutlu olsun…

Bayramlar, törenler, kutlamalar, yıldönümleri ve diğer anma günleri insanların hayatında ne kadar önemliyse, şehirler için de o denli anlamlı… Bence, bir kente “ait olmak”; yani “oralı” olabilmek; biraz da kentlerin ortak yaşamında herkesi ilgilendiren, bu özel günleri paylaşmak ve hissetmekten geçiyor. Anadolu’nun işgalini sembolize eden kent İzmir’dir hiç kuşkusuz... Bu nedenle İzmir’in kurtarılması savaşın da sonu anlamına geliyordu, Anadolu içlerinden Ege Deniz’ine doğru yürüyen ordu için! Bu özellik, dönemin gazetelerinde savaştan sonra da rahatlıkla izlenebilir.

Önce şunu yazayım: Her 1 Eylül veya 21 Eylül günü “barış” üzerine yazı yazan, kafa yoran biri olarak, kent yaşamında olumsuzu anmadan, savaş ve çatışma nutukları atmadan; özetle acıyı tazelemeden de unutmamanın mümkün olduğunu kanıtlamanın mümkün olduğunu düşünüyorum.

Ortak coşkunun yaşandığı ve paylaşıldığı ortamlar hazırlamak, herkesin katılımına uygun olanak yaratmak ve bunu yıldönümlerinde tekrarlamak, kentin belleğinde yer etmesini sağlamak anlamına geliyor… Heyhat!

Yaşadığımız kentin de böyle günleri, eskiden beri kutlaya geldiği yerel törenleri var(dı); incir bayramı gibi…  (Aydın Belediye Başkanı Efe Hanım’a da İncir Bayramı konusunda mütemmim malumat vereceğim bir sonraki yazılardan birinde…)

Aslında, 9 Eylül günü de bunlardan birisi; adı da “Kurtuluş Bayramı”.

Evet, İzmirlilerin isimlendirmesiyle 9 Eylül, kentin düşman işgalinden kurtuluşu olarak değil, “Kurtuluş Bayramı” adıyla anıldı yıllar boyunca…

TV’lerde akşam haberlerinin sonunda, her yıl aynı “basmakalıp” cümlelerle geçiştirilen öylesine bir haber olan kentlerimizin kurtuluş günleri, bazen gülümsemelerle izlediğimiz temsili düşman kuvvetlerinin imhasını canlandırmaya çalışan, acemiler tiyatrosuyla da desteklenir bilindiği üzere!

Fakat İzmirliler, 1923 yılından itibaren yani ilk yıldönümünden başlayarak,  bu günü gerçekten bir bayram ve şenlik havasıyla kutladılar yıllarca!

Şoven ve ucuz gösteri tuzağına düşmeden, şenlikli bir mutluluk anı haline getirdiler. Kısacası olması gerekeni yaptılar bir bakıma…

Çünkü bu günler acı olayların hatırlanması ve üzerine düşünülmesine fırsat oluşturur; daha doğru anlatımıyla böyle algılamak insani değerler açısından en uygun olandır kuşkusuz.

İzmirliler de böyle bir anlam yükleyerek kutladılar kurtuluş bayramlarını! Dolayısıyla İzmirliler için bu kutlamalar, acı olayları bir daha yaşanmaması konusunda ikaz edici işlev taşıdı; düşmanlık yerine ibret algısı yarattı sadece… 

1930’lu yılların ortalarına kadar ulusal basında, 9 Eylül günü manşet haber olarak duyurulurdu. İzmir’deki tören ve kutlamalar da geniş bir şekilde aktarılırdı bu haberlerde.

İzmir o gün kelimenin tam anlamıyla süslenip donatılarak şenliklere hazır hale getirilirdi.

Basmane’de şimdiki Konak Belediyesi binası önünde az kutlama izlemedi bu gözler…

Yerel gazeteler günler öncesinden kutlama programını ve kortej güzergahını yayınladıklarından, bütün İzmir halkı, belirtilen güzergahı baştan başa doldururdu. Bunlardan en sık kullanılanı, Basmahane önünden başlayıp, önce Çankaya’ya doğru açılan oradan yukarıya dönerek İkiçeşmelik yokuşundan Bayramyeri’ne ulaşan güzergahtı.

Sonrasında şimdiki Varyant’ın yerindeki eski yoldan Bahribaba parkına inen kortej, buradan geçit resminin yapılacağı meydana doğru yoluna devam ederdi.

Geçit resminin yapılacağı alan, genellikle Konak Meydanı olurdu, ancak Bahribaba parkı ve 1932 yılında açıldıktan sonra Gazi Parkı yani şimdiki Cumhuriyet Meydanı’nın da sıklıkla kullanıldığı biliniyor.

Eski bir Osmanlı geleneğinden esinlenilerek, kortejde bütün esnaf kolları yer alırdı. Arabalar üzerinde iş aletleriyle ve icra-yı zenaat ederek geçerken çok ilgi çekerlerdi. Sadece esnaf mı?

Çeşitli kuruluşlar, kendi ürünlerini sergileyerek ve hatta güzergahın iki yanını dolduran İzmirlilere küçük hediye paketleri sunarak yollarına devam ederken, ortaya keyifli bir manzara çıkardı. Leblebiden şaraba, incirden üzüme, neler olmazdı ki dağıtılan hediyeler içinde!

Halkevi’nin çeşitli faaliyet kolları, sporcuların geçişi, bisiklet ve koşu başta olmak üzere çeşitli yarışlar; hele ödüllü at yarışları ve eskrim müsabakaları tam bir bayram havasına sokardı 9 Eylül günlerini… Geceleri fener alayları ve fişek gösterileri ise başka bir alem olurdu.

Hatta sözlerini öğretmen Hamdi Zühdü Bey’in kaleme aldığı, bestesini de udi İsmail Zeki Bey’in yaptığı bir “Dokuz Eylül Marşı” bile yaratılmıştı.

Kısacası kamu kurumları, kentliler, esnaf, öğrenciler, yöneticiler, spor kulüplerinin hepsi geçit resminde görünmek ve 9 Eylül yarışlarından birini kazanma onurunu yaşamak için adeta çırpınırlardı.

Tekrar ediyorum. Barış her şeyden önemlidir.

Kent yaşamında olumsuzu anmadan da, savaş ve çatışma nutukları atmadan da; acıyı tazelemeden de unutmamak mümkündür. Faşist kafalardan ancak böyle kurtulmak mümkündür.

Bu nedenle eski 9 Eylül Kurtuluş Bayramı organizasyonları üzerine konuşmaya ve düşünmeye devam edelim derim…

Kutlu olsun… Bugün günlerden İzmir…