GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
26 Ağustos 2016 Cuma

26 Ağustos’u idrak etmek…

Bugün Fuar açılıyor… Fuar-Kültürpark üzerinden yazılacak çok şey var… Ama her sabah yeni bir acı haberle uyanan insanlar olarak bugün Fuarı yazmayı aklımıza bile getirmemeliyiz  diye düşünüyorum.

Bugün memleketin haline bakıp defi dümbeleği bir kenara bırakıp 26 Ağustos’un önemini anlamamız gereken bir gün… Fuar’da olup biteni, uzun vadeli hesapları yeniden yazacağım. Ey yeni İzmirliler, önce şunu öğrenin: Fuar’ın kapıları Türkiye’nin emperyalizme karşı kazandığı savaşın izlerini taşır. 9 Eylül, Lozan, Cumhuriyet, Montrö ve 26 Ağustos…

Öyleyse girelim 26 Ağustos kapısından… Ruşen Eşref Ünaydın 26 Ağustos 1922 sabahı yankılanan etkileyici top seslerine ilişkin şöyle demiştir: “Ve bir Ağustos sabahı Afyonkarahisar karşısındaki tepelerden gürüldettiğin top, bütün yumulu gözleri uyardı… O kükreyiş, içli dışlı anlayışsızlara işte senin cevabındı.”

26 Ağustos 1922 sabahı düzenlenen kararlı ve büyük bir saldırı hareketi; Kurtuluş Savaşımızda zafere atılan son adımdır. 26 Ağustos sabahı başlayan topçu ateşi, Ruşen Eşref Ünaydın’ın deyişiyle “kükreyiş” 30 Ağustos’ta büyük zafer ile sonuçlanmıştır. Emperyalizm yenilmiştir.

Sevr Antlaşması ile bu ülkeyi sömürge yapabileceği gibi aymaz bir düşünceye kapılan batı emperyalizmi; hak ettiği yanıtı yiğit bir ulusun özgürlük ve bağımsızlık uğruna tereddütsüz vatanına can vermek için kendi canından vazgeçen çocuklarından öğrenmiştir. Fuar yıllarca Lozan Kapısında açılmıştır!

Gazi’nin askerî dehasının ulusun yiğit çocuklarının kahramanca savaşı ile birleşmesi; eski adıyla düvel- i muazzama bugünkü tanımıyla emperyalizmin yenilebileceğini gösteren sadece ulusal değil, evrensel bir destan yaratmıştır.

26 Ağustos 1922 ‘den 15 Temmuz 2016’daki aşağılık darbe girişimine de ders vardır: Batı emperyalizmine Türkiye’yi işgal için çok farklı, Türkiye’ye özel bir yöntem geliştirilmesi gerekliliğini öğretmiştir. Bu yöntem; vatanın kalelerinin içeriden yavaş yavaş, adım adım, fark ettirmeden ele geçirilmesi, halkın uyutularak, işgalin gizlice gerçekleştirilmesidir. FETÖ denen gözü dönmüş hain ve haşhaşi sürüsü az daha bunu başaracaktı. Tabii ki sonuçta yine yenileceklerdi…

Cumhuriyetimiz Mustafa Kemal ve sonrasında İsmet İnönü’nün “demokratikleşme” girişimleri ile bu noktaya gelmiştir.  “İnsan hakları” ve “barış” gibi kavramlar kurucu Cumhuriyet ideolojisinin özüdür.

Türkiye’nin her yerindeki aymazlara bir notla bitireyim bu yazıyı:

Türk ulusunun, yaşama hakkını onuruyla elde ettiğini, bu özelliğiyle dünyada saygınlık kazanmış bir millet olduğunu unutmayın. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından başlayan süreçte, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir millet, Yüce Atatürk'ün çevresinde kenetlenerek, tarih önünde büyük bir sınav vermiş, haklı davasını başarıyla sonuçlandırmıştır.

'Ya istiklal, ya ölüm' parolasıyla yürütülen Kurtuluş Savaşı, tüm aşamalarında özverinin, cesaretin, yurt sevgisinin, birlik ve beraberliğin doruk noktasına çıktığı kahramanlık destanımızdır.

İçinden geçmekte olduğumuz günler, Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin korunması, erdemlerinin yaşatılması, çağdaşlaşma atılımlarının kararlılıkla sürdürülmesi, evrensel değerlerin yerleşmesi için yeniden ve yeniden başlama günleridir.

26 Ağutos’tan 9 Eylül’e… Kutlu olsun…