GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
3 Kasım 2011 Perşembe

Yıldırım mesajlar!

Ege TV’deki Söz Meclis’ten İçeri programının canlı yayın konuğu Ulaştırma Bakanı, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’dı. Programa Ankara’dan makamından bağlanan Yıldırım, pek çok konuda önemli açıklamalar yaptı, ilginç mesajlar verdi.
İzmir’in aday gösterildiği ve zorlu 4 rakiple yarışacağı EXPO 2020 ile başlayıp sıcak gündem olan ‘deprem gerçeği ve kentsel dönüşüm’ ile devam ettik sohbete…Bakan Yıldırım’ı hazır bulmuşken temeli atılmasına karşın henüz çivi çakılmayan Konak Tüneli ve Sabuncubeli’nin akıbetini de sorma fırsatı yakaladık. Hatta ‘Karışık kuruşuk işler’ olarak nitelediği Karşıyaka Stadyumu’ndaki son durumu, başta Karşıyaka Belediye olmak üzere CHP’li belediyelerin projelerini resmi yazıyla talep etme nedenini de…
EXPO 2020 süreci için söyledikleri 4 zorlu adayın ardından kırılan/azalan umutları arttıracak türdendi. Brezilya’nın Sau Paulo kentini kafadan eledi Bakan Yıldırım. ‘Sokakta yürüyemezsiniz, dayarlar silahı boğazınıza…’ diyerek. Türkiye’nin ve de İzmir’in diğer rakiplerin üstesinden gelecek nitelikte olduğunu savundu. İzmir’i özellikle de bazı sivil toplum örgütlerini çok yakından ilgilendiren bir taze haber verdi ekrandan. EXPO Yönlendirme Kurulu’nda yer bulamayan bazı kurum/kuruluşların da sistemin içine alınacağını müjdeleyip, ‘Ek kararname yolda… 3-4 kurum daha (biri ESİAD, diğeri MÜSİAD olmak üzere) Yönlendirme Kurulu’na alınacak…
Bu detayı anlatırken ‘eksik yapmışız, tamamlayacağız’ diyecek kadar da rahattı.
Daha önce Abdullah Gül’ün oturduğu o koltuğa (Yönlendirme Kurulu) bugün neden Vali Kıraç’ı oturttunuz diye sormamıza gerek kalmadan o anlattı nedenini… ‘Ankara’daki bir bakanın kendi mesaisi/yoğunluğu içinde bu işe İzmirliler kadar mesai harcaması beklenemez. Vali’nin yanında da Belediye Başkanı (Kocaoğlu) var. Bu İzmir’in meselesi… O yüzden’.
Ama sözlerinden EXPO sürecinin perde arkasındaki asıl patronunun kim olduğu belli oluyordu. Her ne kadar Yönlendirme Kurulu başkanlığında Vali Kıraç oturuyorsa da EXPO 2020 Yıldırım’ın kontrolünde yürüyor, yoğun mesaisi içinde Bakan bu konuyu da çok yakından izliyor/ilgileniyordu. İlk kararnameyi bizzat takip etmiş, ek kararnameyi de imzaya o açmıştı. Türkiye’nin EXPO gibi 2020 yılında yapılacak iki önemli organizasyona daha talip olduğunu (Olimpiyatlar ve Avrupa Futbol Şampiyonası) hatırlatıp, siyasi iradenin İzmir’e pozitif ayrımcılık yapıp yapma ihtimalini sorduk, sorguladık. İzmir’in EXPO adaylığının bizzat Başbakan tarafından açıklanıp, AK Parti’nin seçim beyannamesinde yer aldığını hatırlatan Yıldırım, siyasi iradenin tüm gücüyle kentin arkasında olduğunu söyledi.
EXPO 2020 İzmir’i neden heyecanlandırsın ki… dedik sonra…
Yıldırım’a göre EXPO İzmir’i her alanda uçuracak bir proje… Sözlerinden anlaşılan kadarıyla İzmir’in EXPO teması değişmeyecek. Kentin sağlık ve turizm altyapısının gelişeceğini, ulaşım sorununun toptan çözüleceğini anlatan Yıldırım, ‘Büyük bir köy’ haline gelmiş İzmir’i yeniden Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ışıltılı günlerine döndürecek bir proje’ diye tanımladığı EXPO’nun kentin kurtuluş reçetesi olduğunu savundu.
Yıldırım haklıydı. EXPO’nun yapılması değil ‘adaylığı’ bile yeterdi İzmir’in makus talihini değiştirmeye… Yeter ki 2013 Kasım’ındaki oy ‘kritik oylamadan’ zaferle çıkılsın. Bunun için anahtar kelimenin ‘kenetlenmek’ olduğunu söyledi Bakan…
Sıkı sıkı kenetlenip, İzmir’in EXPO adaylığına ulaşmasını sağlamak.
 
Önceki adaylığımızda olduğu gibi herkesin ayrı telden çaldığı görüntüden uzaklaşıp EXPO 2020’ye giden yoldaki engelleri bir bir kaldırmak gerekiyor. Tabi ki burada Yıldırım’ın nezdinde hükümete yani siyasi iradeye de önemli görevler düşüyor. Öncelikle bu işi 2014 yerel seçimlerine giderken siyasi malzeme olmaktan çıkarmalılar.
Öyle yapıyorlar demiyorum. EXPO gibi herkesin elini/yüreğini taşın altına koyması gereken bir konuda siyaseti akıllarına bile getirmemeliler.
Ki İzmir 20 yıla 30 yıla varan ihmal edilmişliğini gidermek için tarihi bir fırsat yakalasın. İzmir’e yönelik içten ve de net olmalı herkes.
Gerçi canlı yayındaki sözlerinden Yıldırım’ın bu konuda içten ve de net olduğu anlaşılıyordu. Lakin hükümetin tüm temsilcilerinin aynı netlikle aynı duyarlılıkta olması en az İzmirlilerin kenetlenmesi kadar şart ve de önemli.
Deprem dedik sonra… Ne olacak bu İzmir’in kentsel dönüşüm projeleri… İlçelerden Büyükşehir’e, Büyükşehir’den bakanlığa ulaştırılan ve izin bekleyen 10’un üzerinde proje… Hazır başbakan Erdoğan, ‘Ya yıkacağız ya yıkacağız’ tavrı göstermişken İzmir’in her an kapısını çalacak bir depreme hazırlanması için neler yapılacağını sorguladık.
Altı metropol ilçede tam 150 bin konutun yıkılması gerektiğini söyledi Yıldırım.
Daha da önemlisi bunu şimdi değil depremden hatta seçimden önce söylediğinin altını çizmeyi de ihmal etmedi. Ama böylesine hayati bir konunun bile iç siyaset malzemesi yapılmasından muzdaripti. Seçim öncesi bunu söylediğimizde ‘Evinizi yıkacaklar, sizi sokakta bırakacaklar’ diyen siyasetçilerin yarış kazanmak için insan hayatını tehlikeye attığını vurguluyordu. Belediyelerin projelerinin akıbetine gelince; Kentsel dönüşümün gibi devasa projelerin belediye gücüyle/imkanıyla hayata geçirilemeyecek kadar büyük olduğunun altını çizip yerel yönetim-merkezi idare işbirliğinin şart olduğunu söyledi.
Peki, İzmir’i depremin yıkımından kurtarmak için yapılacak bu büyük operasyonda nasıl bir yol haritası izlenecekti?
İki yoldan söz etti. ‘Ya uydu kentler yapılıp, dönüşüm alanındaki konutlar oraya taşınacak ya da ‘yerinde çözüm’ yapılıp, yıkılacak konutlarda oturanlar TOKİ’nin yapacağı ‘depo konutlarda’ geçici olarak misafir edilecek’.
CHP’li belediyelerden (Karşıyaka örneğinde olduğu gibi) kaymakamlık/valilik kanalıyla projelerini istediniz mi, neden istediniz? sorumuzu ‘evet’ diye yanıtlayan Yıldırım, sözlerini ‘Hizmetin CHP’lisi AK Partili olmaz. Partiler, kişiler gelip geçici, hizmetler kalıcıdır’ diye sürdürdü. Ve tüm CHP’li belediyelerden projelerini talep ettiğini doğruladı.
Ve İzmir’in ‘serbest şehir’ statüsüne alınması fikri, belediyelerde görev yapan sözleşmeli personelin durumu, tramvay projeleri gibi pek çok konuda doyurucu açıklamalarla programı noktaladık. Uzun süredir izlediğim, iki kez televizyon programında karşı karşıya geldiğim Yıldırım için şunu söyleyebilirim.

Başbakan Erdoğan’ın onu İzmir’e gönderirken neyi amaçladığını biliyoruz. Kentin siyasi kilidini çözmek, İzmir’de AK Parti’ye karşı oluşan ‘önyargı’ duvarlarını ‘hizmet/proje’ silahıyla ortadan kaldırmaktı amaçlanan… Bana göre Yıldırım, hem kentin şifrelerini çözmeye hem de önyargı duvarlarını yıkmaya şimdiden başladı. Bunun ilk göstergesi 12 Haziran seçimlerinde alınan İzmir için yüzde 37’lik rekor oy seviyesiydi. 2014 süreci yakınlaşırken AK Parti hükümetine kulak kabartan İzmirlilerin, ilgiyle dinlediği bir isim olmaya devam ediyor. Konuşmasındaki içtenlik, sadelik ve de netlik muhatabına geçiyor çünkü. Programdan sonra aldığımız tepkiler de bu yöndeydi. Bakan Yıldırım bazıları için bir kurtarıcıyken bazıları içinse ciddi bir siyasi tehlikeydi. Tabi ki burası İzmir… Farklı görüşlerin ortaya çıkması kadar doğal bir şey yok. Ama en azından bir zamanlar merkez sağın kalesi olan İzmir’de Bakan Yıldırım’ın ‘hizmet kartının’ bu kitle üzerinde bir ‘çözücü’ etkisi yarattığı açık!