GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
23 Aralık 2012 Pazar

Yeni yıla girerken

Yeni yıla girerken, doğum günümüzü kutlarken, bu gibi belirli günlerde geçmişe bakılır, bir bilanço yapılır. “Neler yaptım şu son bir yılda, yaşamımda neler değişti, neler kattım dünyama, ülkeme, aileme?” 

Ben de dün kendime bu soruları sordum…

Güzel şeyler sığmış son bir yıla, çok iş yapmışım, ders verdiğim üniversitede, yönettiğim okulda, dışarıda verdiğim seminerlerde, her yerde öğrendiklerimi paylaşmak, topluma hizmet etmek için uğraşmışım… En önemlisi daha da olgunlaşmışım. Zorluklarla mücadele ederken  - ki hatırı sayılır bir mücadele - dayanıklı ve yürekli olmayı, asil davranmayı ama pes etmemeyi daha da öğrenmişim.  Yaşamın, zamanı iyi kullanmanın, dostlukların değerini daha da iyi anlamışım. Zaten hassastım, inceliklere inanırdım, daha da hassaslaşmışım. Ülkemizde etik değerlerin yitip gittiğini görünce bu değerlere daha da sahip çıkmaya çalışmıştım son on-on beş yıldır, bunu kendime daha da misyon edinmişim.

Tüm öğrencilerime, yıl boyu vermeye çalışıyorum bu mesajları... Bence eğitimin en önemli tarafı bunlar. Zamanı iyi kullanalım, birbirimizin değerini iyi bilelim. Yani hassas, duyarlı, incelikli olalım. Etik yoldan ayrılmayalım, pes etmeyelim, olgun ve her zaman hem asil, hem de adil davranalım.

Yaşamın çok adil olmadığını da kabul edelim, düzeltemeyeceğimiz şeyler için kendimizi hırpalamayalım. Hayat herkese, her şeyi eşit dağıtmamış. Bazıları daha zeki, bazıları daha güzel, boylu, poslu, bazıları daha varsıl, bazıları daha mutlu, bazıları daha sağlıklı… Farklılıklar çok… Ancak, yaşamın bize eşit dağıttığı tek şey zaman… Hepimize yaşam yirmi dört saat vermiş. Bu yirmi dört saati nerede, nasıl kullandığımız işte, yaşamda bizim durumumuzu belirliyor. Onu güzel kullanalım…

Her yıl, yeni yılı kutlarken, yılbaşında babamın doğum gününü de kutlarız. Yılbaşı gecesi doğmuş. Bu yıl 88 bitiyor, 89 başlıyor. Ama dimdik ayakta, güçlü, sağlam kişilikli, dimağı son derece berrak, bilge, kentimizin yüksek kültürlü, aydın, örnek alınacak bir temel direği…

1924 yılında doğmuş, tam bir Cumhuriyet çocuğu. Babası doktor, annesi öğretmen… Dayısı da doktor… Babaannem ve dedem 1800 lü yılların sonunda doğmuşlar, Osmanlı Devletinde eğitim görmüşler. Atatürk’le yan yana devrimleri yaşamışlar. Yüksek kültürlü, aydın, akıllı insanlar…

Öğretmen babaannem, çok aydın, başı açık, modern giyimli, Cumhuriyetin ilk kadın belediye meclisi üyelerinden… Anlatırdı. Osmanlı zamanında, devrimlerden önce çarşaf giyerlermiş. Devrimlerden sonra babaanneme bir palto dikilmiş. Dedem “Giy paltonu, çarşıda bir yürüyelim, halk seni yeni kıyafetinle görsün, örnek olalım” demiş. “Çok utandım” demişti bana, çarşafsız dolaşmaktan…

İşte, böyle bir süreçten geçti ülkemiz. Ne emeklerle, ne büyük değişimler sağlandı. Çağdaş dünyaya ayak uydurdu büyüklerimiz. Şimdi değerini bilmediğimiz ne emekler verdiler. Acaba kemikleri sızlıyor mu?

Babam da, öğretmen annesi, doktor babası gibi Atatürkçü, aydın, yüksek kültürlü… Dürüst, yürekli, güvenilir, saygın, güçlü, onurlu… Kanatları hep üzerimizde, benim, annemin, ablamın, çocuklarımızın, dostlarımızın, gereksinmesi olan herkesin…

Sapasağlam kişiliği her zaman yoluma ışık tuttu, yolumu aydınlattı, aydınlatmaya devam edecek. Ondan beni ben yapan çok şeyler öğrendim, bugün öğrencilerime öğretiyorum…

Mutlu yıllar babacığım, daha nice yıllara… Mutlu yıllar sevgili ülkem, barışla, çağdaşlıkla, kardeşlikle, kaybetmememiz gereken güzel değerlerimizle, sevgiyle…