GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
20 Nisan 2023 Perşembe

Yaşasaydı hangi ittifakın patronu olurdu?

Sessiz, sedasız…

Koskoca bir “30 yıl” nasıl da geride kalmış?

Ölümündeki…

İkircikli olay bile “bugüne kadar” çözülememiş…

Bu güzel ülkeye…

Hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı olarak hizmet vermiş…

Aynen Ecevit gibi…

Silahlı suikastten kılpayı kurtulmuş…

Özel bir kişilikti…

Üç gün önce…

İstanbul Topkapı’daki kabri başında…

Son derece “ıssız” bir ölüm yıldönümü töreniyle anıldı…

Turgut Özal…

Eskilerin tabiriyle…

Nev-i şahsına münhasır bir politikacıydı…

Kendine özgü tutum ve davranışları vardı…

Mesela…

Son derece “rahat” bir Devlet Adamı’ydı...

Deniz şortuyla…

Askeri birlik denetlemişti…

Karı-koca otomobilde giderken…

Kendisi direksiyonda olduğu için hayat arkadaşına şöyle seslenmişti:

“Ha’di Semra Hanım bi’kaset koy da neşelenelim…”

***

Konuyu dağıtmayalım ama…

Merak edilen bir soru var…

Bir gazeteci...

Rahmetlinin oğlu Ahmet Özal’a…

Merak edilen soruyu şöyle seslendirmiş:

“Turgut Özal yaşasaydı bugün hangi siyasi ittifakın içinde yer alırdı?"

Aslında pek güzel bir soru…

Üstelik…

Bugünkü manzaraya çok uygun...

Turgut Bey’in 30’uncu ölüm yıldönümünde…

Ahmet Özal’ın cevabı…

Türk Siyaset Tarihi’nde yer alacak kadar anlamlıydı:

“Babamı çok iyi tanırım... O’nun için önemli olan partiler değildi… Sağ ve sol ayrımı hiçbir zaman yapmadı… 1983'te iktidar olduğunda dört eğilimle geldi… Alevi, Kürt, Türk ve Sünni ayrımı yapmaz; partilerine bile bakmazdı... Hatta ilk kabinesinde sol görüşlü bakanlar vardı… Aynı zamanda sağ görüşlüler de vardı… Dolayısıyla ülke için hangisi doğruysa, kim doğru işler yapma niyetindeyse onlarla beraber olurdu... Asla ayrım yapmazdı…”

Şimdi, böyle bir lider tablosu var mı, memleketimde?

***

Turgut Özal…

Cumhuriyet’in kuruluşundan dört yıl sonra (1927) doğdu…

Bir koltukta dört karpuz(!) taşıdı...

Mühendis… Bürokrat… Siyasetçi… Devlet adamı…

Ve…

Türkiye Cumhuriyeti’nin sekizinci cumhurbaşkanı olarak…

Tarihe geçti…

1983-1989 yılları arasında…

Beş yıl 10 ay boyunca…

Başbakanlık ve aynı zamanda…

Anavatan Partisi Genel Başkanlığı görevlerinde bulundu…

Turgut Bey…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ardından…

Görevi başında son nefesini veren ikinci cumhurbaşkanıydı…

***

O’nu en iyi anlatan…

Yıllarca birlikte çalıştığı…

Cumhurbaşkanı’yken bile…

Kendisine “Ağabey…” diyen…

Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli’dir…

Rahmetlinin döneminde…

DPT Müsteşar Yardımcısı olarak hayata atıldı…

Dokuz Eylül Üniversitesi Rektör Yardımcılığı yaptı…

Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nı üstlendi…

Ardından Başbakanlık Baş Danışmanlığı geldi…

Büyükelçilik görevini tamamladı…

Ardından…

18, 19, 20 ve 21’inci dönem Manisa Milletvekiliği’nin yanısıra…

Ulaştırma, Maliye ve Gümrük, Devlet Bakanlığı ve…

Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulundu…

Cumhurbaşkanı Özal’ın vefatının ardından…

“Özal’ın Mirası: Ekrem Pakdemirli’nin Anıları” adlı bir kitabın…

Turgut Yavuz tarafından kaleme alınmasını sağladı…

Ve…

2015’in son günü…

Trajik bir kaza ile aramızdan ayrıldı…

O kitapta neler vardı?

Bugüne ışık tutsun diye...

İşte bazıları…

***

“KARISINA SÖZ GEÇİREMEYEN TEK ERKEK BEN MİYİM?^”

Bazı programlarda…

Semra Hanım'a mikrofon uzatarak şarkı söylettiler…

O’na, “Sesiniz çok güzel” dendi…

Tabii, bu durum Özal'a zarar vermeye başladı…

Biz Turgut Ağabey’e bu durum üzerine biraz yüklendik…

Sorduk O’na:

"Siz Demirel'in veya Bülent Ulusu'nun karısının çıkıp şarkı söylediğini gördünüz mü?"

Bu sözler üzerine gözleri dolarak, “Karısına söz geçiremeyen tek erkek ben miyim?” diye bize sitem etti…

***

SADRİ ALIŞIK'A “ÖRTÜLÜ ÖDENEK”TEN 3 MİLYON DOLAR!

Özal, sanatçıları hep korumuştur…

Aslın gibi bir örnek...

Üstelik çok duygusal...

Sadri Alışık siroz olmuştu…

Karaciğerinin değişmesi için 3 milyon dolar gerekiyordu…

Özal, "Sadri Alışık'a 3 milyon dolar ver" dedi…

Ben de…

“Ağabey 3 milyon dolar veremem" itirazını çektim...

Bana Osmanlı'dan örnekler vererek şöyle dedi:

“Sadri Beyefendi kendini frenleyememiş biraz fazla içmiş, karaciğeri çökmüş... O bizim sanatçımızdır... Sahip çıkacağız...”

Parayı verdik ve Sadri Alışık ameliyattan sonra 15 yıl yaşadı…

***

CEP HERKÜLÜ NAİM'E 7 MİLYON DOLAR ÖDEDİK…

Turgut Ağabey bir gün bana şöyle dedi:

“Naim Süleymanoğlu'nu Türk vatandaşı yapacağız, ama 7 milyon dolar istiyorlar…”

Ben de bu parayı veremeyeceğimi söyledim ve ekledim:

“Bu parayla 70 köye su götürürüm...”

Bana dönüp ne dedi, beğenirsiniz?

“Naim Süleymanoğlu'nu aldık, olimpiyatlara gitti, Türk bayrağıyla yarıştı ve şampiyon oldu… Türk bayrağı göndere çekilerek İstiklal Marşı okundu… Bu marşın yurt dışında okunması için kaç para verirsin?"

Bunu anlatınca gözlerim doldu…

“Verelim be ağabey” dedim...

Bulgar istihbaratına 7 milyon doları çantaya koyup gönderdik…

***

Bitiriyoruz…

Turgut Özal, yaşasaydı…

Bugün…

96 yaşında “emekli” bir Cumhurbaşkanı olacaktı…

O bambaşkaydı...

Asker’in elinden siyaseti aldı; sivil inisiyatif öne çıktı…

O zaman TV siyah-beyazdı…

Elindeki dolma kalemi “göze sokar” gibi sallayarak konuşması…

Aradan bunca zaman geçti, hala unutulmadı…

O’nunla ilgili…

Fi tarihinde…

“Rahmetliyi Nasıl Bilirdiniz?” başlığını taşıyan…

Mütevazı bir kitap yazmaya çalıştığım için mutluyum…

O kitap…

Hala sahaflarda başköşede…

Çünkü, anlatılanların kahramanı çizgi dışı bir Cumhurbaşkanıydı...

Ne güzel, di’mi?

Nokta…

SonSöz: “Çalınan her kapı hemen açılsaydı; ümidin, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılamazdı... / Hz. Mevlana...”