GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
16 Nisan 2023 Pazar

Ümidim sizsiniz!

Bugün Pazar...
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...
Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü...
Bir kez daha...
Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...
Bunu yaparken de...

“Atamız Atatürk” adlı eseri kaleme alan Hadi Besleyici’yi…

Saygıyla analım...

***

“Hakimiyet-i Milliye”

İzmir’in en eski ilkokullarından biridir…

Taaa, 118 yıl önce…

Arapyan Ispartalyan adında…

Ermeni bir tüccar yaptırmış…

İzmir’in Kuruluşu’ndan sonra…

Askeri karargah olarak kullanılmış…

Takvimler 1924’ü gösterirken de…

Gencecik Cumhuriyet hükümeti…

Okul olmasına karar vermiş…

Adını da, o günlerde koymuşlar:

“Hakimiyeti Milliye İlkokulu”…

Yani…

“Ulusal Egemenlik İlkokulu”…

Şu sıralarda bir “asırlık” ömrü geride bıraktı…

Yerini herkes bilir…

Mithatpaşa Caddesi, Sadık Bey durağında…

Muhteşem bir binaydı, bi’zamanlar…

Şimdi de…

Karşıdan bakın; içiniz açılır…

On binlerce İzmirli…

İlk eğitimin öncü basamaklarını bu binada attı…

Bu büyük bir gururdur…

***

Bu köşenin takipçileri iyi bilir…

Atatürk’ün İzmir sevdası bir başkadır…

Dört tanesi Milli Mücadele öncesi dönemi olmak üzere…

18 kez İzmir’e geldi…

Bu kentte çok mutlu oldu…

İşte, o ziyaretlerden biri…

Hakimiyet-i Milliye Okulu’nda düzenlenen bir baloya rastladı…

Okul yönetimi Ulu Önder’i de geceye davet etmişti…

Gazi Paşa çok sevindi…

Hazırlandı, tarihi ilkokula gitmek için yola çıktı…

Hem okul yönetimi hem öğretmenler…

Hem de minik öğrenciler çok heyecanlıydı…

Sonunda…

Coşkulu bir ses, beklenen haberin işareti oldu:

“Geliyor, geliyor…”

***

Yöneticilerin hepsi, merdiven başına dizildi…

Atatürk, gülümseyen bir yüzle tüm öğretmenlerle tokalaştı…

Yanında yaverler, paşalar vardı…

Koca salon heyecandan karmakarışık olmuştu…

Büyük - küçük herkes onu yakından görmek…

Sesini duymak için çırpınıyordu…

O durumda düzeni sağlamak da pek kolay olmuyordu…

Önceden yapılan plana göre…

Ali adında bir öğrenci ortaya geldi…

Çok heyecanlıydı; bir şeyler bulup söyleyemiyordu…

Derken…

O küçük Ali coştu; adeta kendinden geçti…

Kollarını Atatürk’e doğru uzatarak…

İçtenlikle seslendi:

“Senin ismini andıkça, senin resmine baktıkça, seni karşımda görünce damarlarımda bir şeylerin kaynadığını duyuyorum… Atam, seni doya doya öpmek istiyorum…”

Ulu Önder, çok duygulanmıştı…

Kollarını açtı, Ali’ye seslendi:

“Öyleyse gel, sarıl bana…”

Balo gecesinin kahramanı Küçük Ali olmuştu…

Koştu, Atası’nın boynuna sarıldı…

Öteki çocuklar durur mu?

“Biz de, biz de!” diye bağrışarak…

Atatürk’e sarıldılar, öpücük yağmuruna tuttular…

Heyecan ve sevinçten…

Küçük, büyük, öğretmen, yönetici, misafir…

Herkes ama herkes…

Bu manzaraya dayanamayıp, ağlamaya başladı…

Atatürk’ün bile…

Gözlerinden yaşlar süzülüyordu…

***

Onlarca savaşa katılmıştı Atatürk…

Cumhuriyet’i zaferlerle taçlandırmıştı…

Belki de…

Yaşadığı onca heyecan ve sevinç…

O’nun gözlerini böylesine buğulandırmamıştı…

Oysa…

Bir avuç İzmirli yavrunun sevgi seli…

Bambaşka duyguları da peşinden getirmişti…

Türkiye’nin kurtarıcısı…

Bir mutlu İzmir gecesinde…

Gözlerine dolan yaşları tutabilmek için dudaklarını ısırdı…

Sonra…

Heyecandan titreyen bir sesle…

Yanındakilere şöyle dedi:

“İşte, benim neslim…”

Nokta…

Sonsöz: “Biz her şeyi gençliğe bırakacağız… Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır… Bütün ümidim gençliktedir… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…”