GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
18 Haziran 2012 Pazartesi

Skolastik düşünce aydınlanma fikrini çürütebilir mi?

Yeni fikirlerin savunucusu olduğunu savlayan İslamcı hareketin entelijansiyası yeni bir şey söylemiyor.
İslamcı hareket, bundan 500 yıl kadar önce dinler çağını sonlandıran süreci başlatan rasyonel düşünceden rövanş almak için tarihsel koşulların uygun olduğunu gördü ve eyleme geçti.
Yani, “yeni” dedikleri, en az 500 yıllık bir hikayenin pişirilip önümüze sürülmesinden başka bir şey değildir.
 
Uluslararası sistem, ‘yeni bir dinler çağının başlamakta olduğunu’ geçen binyılın sonunda ilan etmişti. Postmodern düşüncenin parametrelerini oluşturduğu “modern dinler çağı”nın önü böylece açılmıştı.
Demem o ki, bugün Türkiye’de İslamcı düşüncenin yaşadığı ikinci baharın görünmez kahramanlarının bir anlamda kapitalistler olduğunu söylemek abartı olmaz.
Ancak, kapitalistlerin dünya egemenliğini sürdürmek için başlattığı projede İslamcı düşünceyi nereye kadar taşımayı planladığı meçhuldür. Müslümanların üzerinde çok düşünmesini gerektiren kritik bir sorundur bu.
FBI koruması altında ABD’de yaşayan “Gülen”in ülkesine dönmek için izin alamaması,  Müslümanların duygularını incitiyor olmanın yanı sıra, akıllarını da karıştırıyor olmalı.
AKP’de mevzilenen cemaat çevreleriyle AKP’yi yönlendiren kapitalistleri bir araya getiren projenin diliyle konuşan İslamcı yazarların ne demek istediğini anlamak için, Müslümanların taleplerinden ziyade kapitalistlerin taleplerine dikkat etmek gerekir.
 
Rasyonel aklın son bulduğunu, Aydınlanmanın sona erdiğini, Modernizmin bittiğini ağzının suyunu akıta akıta söyleyen İslamcı köşe yazarları boylarından büyük laflar ederken sadece ve sadece bir şark kurnazı diliyle konuşuyorlar. Modernite ötesi akımların gölgesinde, bulanık sularda balık avlıyorlar.
Görmezden gelseler de, o suların durulmasına az bir zaman kaldı; oyun bittiğinde, aldattıkları mazlumların ahından gayrı bir şey kalmayacak geride. 
 
Gerçek şu ki, 2500 yıl kadar önce felsefeyle düşünmeyi ve soru sormayı öğrenmeye başlayan insanlığın, 14. yüzyılda ortaya çıkan Rönesans ve devamında 18. yüzyıl Aydınlanma  hareketleri sonucu “akıl çağına” girmesine “din düşüncesi”nin itirazı hiç bitmedi.
Hümanizmin, antikçağ felsefesinin kaynaklarına yönelişi ve onu yeniden değerlendirmesi, insanın değerini, insan sorununu felsefenin gündemine getirmiştir. Modern insanın yeni dünya görüşü ve yaşam anlayışı böylece ortaya çıkmıştır.
Kutsal kitapların açıklamalarıyla ve dogmatik düşünceyle hesaplaşma sonucu insanlığın kazanımı olarak düşünce tarihinde yerini alan Aydınlanma fikri ve rasyonel akıl; din dogmalarına dayalı skolastik düşüncenin kamusal ve özel yaşam alanlarını düzenleme talebine karşı duruşunu o gün bu gündür sürdürüyor.
Yani, değişen pek bir şey yok; 500 yıllık mücadele sürüyor. Rasyonel düşünce, dogmatik düşüncenin yaşam tasarımına direniyor. Çünkü, her şeyden önce, Tanrı adına kendisini teslim almaya gelenlere teslim olup olmamak meselesidir bu. Bir insanlık davasıdır.
 
Dini yaşam normlarını biricik yaşam normuna dönüştürerek insanlığı teslim almak fikrine karşı direnen insanlığın verdiği mücadele sonucu oluşan Aydınlanma düşüncesi, akıl çağını başlattı. Akıl çağı, insanın kendi aklını keşfidir.
Şimdi, bu kazanımını ondan geri almak üzere, insanlık dinler tarafından yeniden kuşatılıyor.
Bu durumu şöyle anlamak da mümkün; dinler salt inançla sınırlı alanlarından çıkıyor. Hayatın bütün alanlarını düzenlemek üzere siyasal partileriyle, cemaatleriyle, tapınaklarıyla, bankalarıyla, okullarıyla üstümüze doğru geliyorlar.
Askerler de kışlalarına dönüyor. Ne tesadüf!. Bir vesayetten bir başka vesayete..
 
Aydınlanma düşüncesi vesayetçi anlayışa karşıdır. Rasyonel akıl, olur olmaz itaati sevmez. Başkaldıran, soru soran insan, kapitalizmin standart insanı değildir. Çünkü, böyle bir insanı yönetmek çok zordur.
Kapitalistler, sadece tüketen ve bunun için şükreden munis insanların yaşadığı her yer çarşı Pazar bir dünya istiyor.
 
Yaşadığımız yüzyılda, antikçağ felsefesine dayalı Aydınlanma ve rasyonel akıl; din düşüncesi tarafından kapitalizmin tüketim ilahlarına kurban edilmek istenen halkların başkaldırı düşüncesinin felsefi temellerini yeniden oluşturacak kaynaktır.
 
Aydınlanma fikrinin ve rasyonel aklın sona erdiği iddiası gerçekçi değildir ve onların temennisi olmaktan öte bir anlam taşımaz.
Skolastik düşüncenin ardılları yel değirmenlerine saldırmayı sürdürüyor. Akıl çağının insanı gereken yanıtı verecektir.