GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
8 Ekim 2023 Pazar

Şehit anası niçin o mavi gözlerin sahibini bekliyordu?

Bugün Pazar...

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü...

Bir kez daha...

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...

Bunu yaparken de...

Bu anıyı kaleme alarak bu günlere taşıyan...

“Nükte ve Fıkralarla Atatürk” eserin yazarı…

Niyazi Ahmet Banoğlu’nu

Saygıyla analım...

***

Bir türlü içi içine sığmıyordu…

Ankaralı Hacer Nine

Neden bu kadar çok bunalıyordu?

İşte…

Yine ağlamak geliyordu içinden…

Kötü bunalmıştı bu kez…

Aslında…

Beş gözlü evinin içi bile…

Yine zindan kesilmişti O’na kaç gündür…

70 yaşındaki kimsesizliği…

Bir türlü kabullenemiyordu…

***

Yaşadığı acılar…

Film şeridi gibi gözlerinin önünden geçti…

Kocasını Yemen’de kaybetmişti…

Bir oğlu Balkanlar’da, ikisi de mezarsız çöllerde kalmıştı…

Bir gelini ile üç torunu vardı...

Gelini hastalıktan veda etti…

Daha gencecikti…

Torunlarının biri Büyük Savaş’ta şehit düştü…

Diğer kuzucuğu İkinci İnönü’den dönmedi…

Son torununu da Sakarya’ya gönderdi dualarla…

Bir gün haber aldı ki, en son delikanlısı da…

Dua Tepe’de öteki ağabeylerinin yanına göçüp gitmişti…

***

Çok ağladı…

Göz pınarları kurudu…

Ne zaman ki…

“Sakarya Savaşı kazanıldı” haberi geldi…

Ağlaması durdu hatta gülmeye başladı…

***

Bunları yaşadıktan sonra…

Zaman zaman işte böyle bunalırdı…

Ve…

Her bunaldığında çarıklarını çeker…

Değneğini alır, Ankara’nın yolunu tutardı…

Bu sefer de öyle yaptı…

Saatlerce yürüdükten sonra ikindide Ankara’ya ulaştı…

Doğruca…

Büyük Millet Meclisi’ne gitti…

Gazi Meclis’in kapısı önünde çömeldi…

Taş gibi…

Hiç yerinden kıpırdamıyordu…

Aradan iki saat geçti…

Meclis’in kapısına bekleyen görevliler…

Dayanamayıp, sordular:

“Nine, ne istiyorsun?”

“Hiç…” dedi, yaşlı kadın…

Bi’daha sordular kapıyı bekleyenler…

Cevap yine aynıydı:

“Hiç, hiç bir şey…”

Görevliler şaşırmıştı:

“O zaman neden burada duruyorsun?”

Nine…

Anlarlar diye “Gazi Paşa…” bile demedi…

Sadece…

Şu sözler döküldü dudaklarından:

“Onun gözlerini görmek için çıkmasını bekliyorum…”

Haklı çıkmıştı nine…

Muhafızlar “O dediğin kim?” diye sordular…

Nine dayanamadı…

İki kelime ile kimi beklediğini anlattı:

“Gazi Paşa…”

Ardından hikayesini özetleyiverdi bi’solukta:

“İşte böyle, ara sıra çok bunaldıkça buraya gelirim…

O, Millet Meclisi’nden çıkarken gözlerine bakarım...

Mavi gözbebeklerinde…

Bütün şehitlerimin gözlerini görür gibi olurum…

Sonra içime bir ferahlık dolar…

Kalkar köyüme giderim…”

***

Sevgili okuyucularım…

Hepimiz çok iyi biliyoruz ki…

Bu vatan kolay kazanılmadı…

Bunu en iyi anlatanlardan biri…

Dünyaca ünlü…

İzmir Urlalı yazarımız…

Necati Cumalı’dır…

İşte, üstadın…

10 Kasım 1979’da…

Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan makalesinden bir bölüm…

Bence şu satırlar gelecek kuşaklara hazinedir…

Hak vereceksiniz bana…

***

“Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana…

Atatürk’ün bıraktığı kalıta (mirasa) dudak bükenler…

Bu kalıtı küçümseyenler, kötüleyenler çok görüldü aramızda…

Yine de görülüyor…

Bu gibilerin kimlerin – torunları - olduklarını anlamak için…

Nutuk’un dikkatle okunması gerekir…

Cumhuriyet’e doğru girişilen savaşta…

Herkesin yerini doğru saptaması…

Kimlerin karşı, kimlerin Cumhuriyet’ten yana olduğunun anlaşılması…

O günlerin olayları ile temsilcilerinin iyi tanımasına bağlıdır…

Bazılarının sandığı gibi…

Hiç de kolay kazınılmamıştır Cumhuriyet’e doğru girişilen bu savaş…

Hilafetin kaldırılması…

Cumhuriyet’in kabulü gibi halkçı bir bağımsızlık savaşının…

En doğal sonuçlarını gerçekleştirebilmek bile…

Atatürk’ün bir kez daha canını ortaya sürmesi gerekmiştir…

Hem de… 

En yakın silah arkadaşlarına karşı…

Nokta…

Sonsöz: “Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir… Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir… Bunu elde etmek için kan döktük… Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık… İcabında müesseselerimizi müdafaa için lazım olan yapmaya hazırız… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk – Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri – Cilt 3 Sayfa 74 – 1923)