GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
20 Ocak 2024 Cumartesi

Onun gibi güldüren bi' daha gelmedi!

Üç gün sonra…

Aramızdan ayrılışının…

Beşinci yılı geride kalmış olacak…

O inanılmaz mimikleri…

Doğaçlama oyunculuğu…

Tanrı vergisi…

(Ha’ni sık sık derler ya…)

Ölüyü güldüren komedi yeteneği…

Muhteşem oyunculuk gücü…

Türkiye, O’na…

Dört yıldır hasret…

Eski filmleriyle avunuyoruz…

Hala…

Rastgele bir filmini izliyorsak…

Bilin ki…

O akşam hepimize iyi gelecek!

***

Ecel, O’nu yakın geçmişte bizden almasaydı…

Şu sıralarda…

80 yaşının tadını çıkarıyor olmanın…

Keyfini yaşarken…

Türkiye’yi doya doya güldürmeye devam ediyor olacaktı…

Kader işte…

***

Taaa, 48 yıl önce…

Tarık Akan ve Müjde Ar ile…

“Öyle Olsun” filminde başrolü paylaşırken…

Dünyanın “en saf kızı” rolünü oynuyordu…

O sahne unutulacak gibi değildi…

Gazeteci sordu:

“Hayatta bir idealiniz var mı?”

Şahane bi’cevap verdi; Türkiye kahkahadan kırıldı:

“İdealim yok… Televizyonun taksidi bitsin; inşallah onu da alacağız…”

***

Yeşilçam’ın tarihinde…

Kadın komedyen parmakla sayılacak kadar azdır…

Hoş…

Hollywood’da da böyledir…

Değişmez, kural gibi…

Bu nedenle…

Sektörde “güldüren kadın” el üstünde tutulur…

Romantik güzeli her zaman bulursun…

Taş gibi “komedyen kadın” ise…

Her daim karaborsadır!

***

Eşsiz bir yıldız olduğunun farkındaydı…

Ama…

Hiç kasılmadı…

Allah vergisi rol kabiliyeti…

Muhteşem bir dalgalı saf kadına uygun gevrek sesi…

Şaşırtan mimikleri…

Gülmemiz için yeter de artardı bile…

***

Filmlerde sıklıkla kendi bulduğu “gerzek” kelimesini kullanırdı…

O tarihlerde anlamlı bir karşılığı yoktu…

Üstelik sözlüklerde bile yer almıyordu…

Ama o kadar güzel söylüyordu ki…

Türk Milleti’nin diline yapıştı “gerzek” kelimesi…

Sonunda o kelime sözlüklere girdi…

Nasıl girdi?

“Geri Zekalı”nın kısaltılmış hali olarak girdi ve…

Çok kısa sürede “gerzek” dilimize yerleşti…

***

Gözlerini İstanbul Yeşilköy’de açtı…

Üç kız kardeşin ortanca olanıydı…

Babası tren makinistiydi…

Doğuştan komedi yeteneği vardı…

Minicikken, Ermeni komşularının taklidini yapar, herkesi güldürürdü…

Babasını kaybedince liseyi bıraktı; çalışmaya başladı…

Avni Dilligil’in tiyatrosunda ufak ufak roller kaptı…

Aradan yıllar geçti…

Gelgelelim ne uzuyor ne kısalıyordu…

***

O yıllarda…

Televizyon siyah - beyazdı…

Yalnız beyaz cam mı?

Her şey siyah-beyazdı…

Bir eğlence programındaki skeçte oynar mısın, diye sordular…

Hayatının en isabetli kararını verdi…

Çünkü…

Türkiye o gün…

“Domates Güzeli Nahide Şerbet” ile tanıştı…

Zaten…

Bi’daha da unvandan kurtulamadı…

Yeni yeni konuşmaya başlayan bebişler bile…

O’nu TV’de görünce…

İşaret edip; neşe saçıyorlardı:

“Baaaak, domates abla…”

***

Kendisi gibi tiyatro oyuncusu Yılmaz Gruda ile evlendi…

Bir kızı oldu…

Bi’süre sonra boşandı ama…

Kocasının soyadını hiç bırakmadı…

***

Rahmetli Adile Naşit, yakın dostuydu…

Tuttu elinden…

O’nu efsane yönetmen Ertem Eğilmez’le tanıştırdı…

Hababam Sınıfı serisinin ilk filminde…

Bilgi yarışması sunucusu rolünde karşımıza çıktı…

Belki inanmayacaksınız ama…

Üç yıl sonra aynı serinin bir diğer filminde…

Bu kez “kız öğrenci” rolünde oynadı…

Seyirci hiç yadırgamadı…

Her defasında bizi bol bol güldürdü…

Yıllar sonra…

O’na, neden sadece komedi oynadığını sordular…

Cevabı kısa ama anlamlıydı:

“Komedi yapmak gayet ciddi bir iştir!”

Gel de…

Ayağa kalkıp alkışlama!

***

Hem tiyatroda…

Hem müzikalde…

Hem sinemada..

Hem televizyonda…

Çılgınca alkışlanan ender sanatçılardan biri olarak…

Adını sanat tarihine resmen kazıdı…

Ömrü boyunca kendini geliştirdi…

Deli gibi emek sarf etti…

Gençlere ve kendi nesline hep örnek gösterildi…

***

Vefatından bir yıl önce…

Amansız hastalığa yakalandığını öğrendi…

Buna rağmen…

Yoğun bakıma gidinceye kadar…

Filmlerde oynamaya devam etti…

San’atının hakkını verdi…

Aramızdan ayrılırken…

Milyonlarca hayranı da O’na hakkını helal etti…

***

Türkiye’ye…

Size, bize, hepimize…

Tam olarak…

Beş yıl önce veda eden…

Ayşen Gruda’yı…

Üç gün sonra…

(23 Ocak Salı…)

Hak ettiği biçimde anmak, yürek borcumuzdur…

O’nun hayat yolculuğundan…

Az bilinen…

Duygusal bir anıyla veda ediyoruz…

***

Büyük usta Müjdat Gezen’in…

21 yıl önce yayınlanan…

“Galiba Ben Sanatçıyım” adlı biyografik kitabında…

“G.A” kod adıyla verdiği eski aşklarından birisinin…

Ayşen Gruda olduğu iddia edilmişti…

Müjdat Gezen ve Ayşen Gruda…

Yıllar önce…

Ortak bir röportajda…

Bir zamanlar büyük aşk yaşadıklarını ve…

Aralarında nişanlandıklarını doğruladılar…

Ama…

Ne hikmetse…

O aşk nikah masasında mutlu sonla noktalanmamış…

O da kader işte…

***

Ufaktan da olsa…

Siyaseti sevdiğini, yazarken hissedebiliyorum…

Mesela…

Yıllar önce…

Hülya Koçyiğit’in, bir gazetede yayınlanan röportajındaki…

“Ülkede baskı yok, aksine herkes fazla özgür…” 

Sözlerine takılmıştı…

Şöyle karşılık verdi meslektaşına:

“Sevgili Hülya, daha ne yapsınlar pardon, kamçıyla mı dövsünler bizi?”

***

Mesela…

Gazeteciler laf atmışlar fazla uzak olmayan bi’tarihte:

“Artık ülkede siyasi hiciv yapılamıyor deniyor... Sizce de öyle mi?”

Büyük oyuncunun verdiği cevaba bakır mısınız?

“Yapan yapıyor ama ne şartlarda? Ya da yapınca nelerle karşılaşıyor? Bunlara bakmak lazım... Ben bu ülkenin başbakanı, cumhurbaşkanı olsam ve benim tiplemem yapılsa, (Demek ki, beni ne kadar seviyorlar…) derim… Yapmadıkları zaman üzülürüm…”

***

“Bizim Aile”nin Feride'si…

“Çöpçüler Kralı”nın Hacer'i…

“Gülen Gözler”in Fikret'i…

Ayşen Gruda…

Türkiye’nin güldüren yüzüydü…

Komedinin kraliçesiydi…

Farkında mısınız?

Bugünlerde bile…

Gülebilmek için doya doya…

Eski filmlerini belki TV’de yakalarız diye…

Elimizde kumanda cihazı…

Nasıl da O’nu arıyoruz?

Yalan mı?

Nokta…

Sonsöz: “Dürüst olun, taviz vermeyin ama küstahlık da yapmayın; çok kitap okuyun, çok film izleyin, çok güzel müzikler dinleyin, kendinizi bir kalıbın içine sokmayın... Hepsi bu kadar… Hoşça kalın… / Ayşen Gruda – Büyük Sanatçı – Domates Güzeli…”