GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
1 Şubat 2022 Salı

Mübadele acıları şarkılarda yaşıyor!

Ah be aşk…

Ah be…

Memleket sınırları bile tanımıyorsun ya…

Acıyı, bal eyliyorsun ya…

Doğduğun toprakları terk etmek zorunda kalsan bile…

Sevdanı taşıyorsun yeni Vatan’a ya…

Aşk olsun sana!

***

Okuyan, yazan gençler “Zorunlu Göç” diyor…

Bizim kuşak hala…

“Büyük Mübadele” deyip…

Dedelerinin, ninelerinin anlattıklarıyla…

99 yıl önce bu toprakların yaşanan akıl almaz dramları…

Sezen Aksu’nun şarkısındaki gibi…

“Kalbim Ege’de kaldı…” tınıları ile anlamaya çalışıyor!

***

99 yıl önce şu oldu…

Türkiye ve Yunan hükümetleri arasında…

Bu topraklarda yaşayan Rum-Ortodokslar ile…

Yunanistan’daki Türk-Müslümanlar’ın zorunlu göçü için…

Mübadele Sözleşmesi imzalandı…

Yaklaşık iki milyon insan doğduğu toprakları terk etti…

Tarlalarını, evlerini bıraktı…

Kutsal mekanlarını…

Hatta…

Sevdiklerinin mezarlarını geride bıraktı…

Limanlarda ve istasyonlarda kurulan çadırlarda…

Aylarca beklediler…

Mutlu bir yaşantıları vardı; sefil oldular!

Yolculuk sırasında…

Yüzlerce kişi hastalanarak hayatını kaybetti…

Aileler dağıldı…

Geceleri ağlayarak uykuya daldılar…

Doğdukları toprakları ziyaret etmeleri yılları buldu…

Onlar…

Birinci kuşaktı…

Neredeyse tamamı “memleket hasreti” ile bu dünyaya veda ettiler…

***

Onların torunları…

Şimdi…

Balkan türküleri, şarkıları ile geçmişi yad ediyor…

Ama…

İçlerinde taş gibi ağır basan hasret hala var…

Fırsat buldukça…

Dedelerinin, ninelerinin…

Kuşaklarına soktukları birazcık para…

Ve tahta valizlerle yola çıktıkları toprakları ziyaret ediyor…

En azından…

Atalarının topraklarına birkaç damla gözyaşı bırakıyorlar…

Sonuç?

Hiç bitmeyen özlemler ve asla eskimeyen anılar…

***

Üç gün önce…

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer…

Mübadelenin 99’uncu yıldönümünü kutlarken…

İlk kez…

Bir mübadil torunu olduğunu dile getirdi…

Baba dedesi…

Priştineli Mustafa Sabri'nin torunu olmaktan…

Onur duyduğunu vurgulayarak…

Selanik doğumlu Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere…

Muhacirliğin (Göçmen olmanın) acılarını, zorluklarını yaşayanları…

Rahmetle ve saygıyla andığını söyledi…

Peki…

Priştineli Mustafa Sabri Savaş kimdi?

Döneceğiz oraya…

***

Balkan Kültürü’nün İzmir yansıması…

İnkar edilemez…

Selanik-İzmir kaynaşması da öyle…

Kendine özgü duruşları…

Hayat tarzları…

Şarkıları-türküleri…

Ot yemekleri, börekleri…

Zaten bu nedenledir…

Selanik’in “Küçük İzmir” oluşu…

Benim atalarımın geldiği yer de Balkanlar…

Hayatımı birleştirdiğim kızın ataları ise Selanik ve Girit’ten…

Ne garip!

İnsan evlenirken eşine hiç sormuyor:

“Sizinkiler nereden gelmiş İzmir’e?” diye…

Sonra çıkıyor ortaya…

Aynı toprakların / kültürün mirasçıları olduğumuz…

Arif Şentürk ağlatır söylerken o türküyü:

“Aman Bre Deryalar Kanlıca Deryalar

Biz Nişanlıyız

İkimiz de Bir Boydayız

Biz Delikanlıyız…”

***

Türkülerin sözler bile ilmik ilmik hasret örer gibidir:

“Manastır ortasında var bir havuz aman havuz canım havuz Dimetoka kızları hepsi de yavuz biz çalar oynarız…”

Ya da Gazi Mustafa Kemal’i ağlatan o türkü:

“Maya dağdan kalkan kazlar / Al topuklu beyaz kızlar…

Yarimin yüreği sızlar… / Eğlenemem aldanamam… / Ben bu yerlerde duramam… / Vardar ovası, Vardar ovası… Kazanamadım sıla parası…”

***

Eğer atalarınız mübadele ile geldiyse…

Ve de siz onların anlattıklarıyla büyüdüyseniz…

İçiniz de çokça bi’titrediyse…

Gelelim esas konuya…

Neredeyse…                           

Gelmiş geçmiş İzmir’in tüm belediye başkanlarının…

Balkan kökenli olduğunu bilir miydiniz?

Neden?

Çünkü, İzmir’in “tercihi” böyle…

O tercihin sıralaması da şöyle:

“Önce göçmen, sonra merkez sağ…”

Amaaan, canım…

Arada sırada “sapma” olacak tabii ki…

***

Şu sıralarda İzmir…

Belediye oluşunun 155’inci yıldönümüne koşuyor…

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte…

Gerek dolaylı seçilen vali ve belediye reisleri…

Gerekse doğrudan seçimle işbaşına getirilen belediye başkanları…

Ağırlıklı hep göçmen…

Neden acaba?

Mesela…

1922’de kenti yöneten Şükrü Kaya, Yunanistan İstanköy’lüydü…

1924’te reis olan Muammer Uşaklıgil’in soyu Girit’e dayanıyordu…

1930’ların başkanı Sezai Göker, Urlalı ama Girit göçmeniydi…

1954’te seçilen efsane isim Dr. Selahattin Akçiçek, Giritli’ydi…

1955’te seçilen Demokrat Partili Enver Dündar, Selanik göçmeniydi…

Tam dokuz yıl belediye başkanlığı yapan…

Ve o yoklukta İzmir’i adeta baştan yaratan Dr. Behçet Uz

Denizli Buldan’dan İzmir’e gelmişti ama aslen Selanik göçmeniydi…

1963’te belediye başkanı olan ve hala…

“Asfalt Osman” diye anılan Osman Kibar, Selanik göçmeniydi…

İzmir’in ilk CHP’li belediye başkanıdır İhsan Alyanak

Yedi yıl görev yaptı…

Darbe olmasa devam ederdi… O da Balkan göçmeniydi…

***

İzmirliler…

1960 ve 1980 darbe dönemleri dışında…

Belediye Reisi olarak hep…

“İçimizden biri…” dedikleri, Balkan göçmeni isimleri tercih ettiler…

Mesela…

Burhan Özfatura gibi muhafazakar merkez sağcı bir ismi…

İki kez belediye başkanı seçti bu güzel kent…

ANAP’tan ve DYP’den seçilmişti ama o da Selanik göçmeni aileden geliyordu…

Mesela…

1971 yılında Ecevit Hükümeti’nden…

29 yaşında Buca Belediye Başkanı seçilen Yüksel Çakmur

O da Selanik göçmeniydi…

Ha’ni diyoruz ya…

Arada bir de olsa…

“İzmir solun kalesidir…” filan diye…

Sol’un kalesi olsa bu kent…

Yüksel Çakmur’dan sonra…

Bi’kez daha muhafazar Özfatura’ya “yol” verir miydi?

Size göre de az-buçuk…

Manidar değil mi?

Tam tamına 23 yıl önce…

Yıl; 1999…

İzmir yine “sol” bir adaya geçit veriyor…

DSP rüzgarı…

Efsane başkan Ahmet Piriştina’yı Saray’a taşıyor…

Hem Bucalı…

Hem Arnavut kökenli…

Ah, az daha unutuyordum…

Rahmetle anıyoruz…

Işılay Saygın

İzmir’de bir efsane…

26 yaşında Buca Belediye Başkanı…

Beş dönem İzmir milletvekilliği…

Türkiye Cumhuriyeti’nin…

İlk kadın Turizm Bakanı…

İlk kadın Çevre Bakanı…

İki dönem Devlet Bakanı…

O da Selanik göçmeni…

***

Bir buçuk asırlık İzmir Belediyesi…

Bugüne kadar 35 belediye başkanı gördü…

Birer, ikişer kez başkanlık yapanlar da oldu…

Neredeyse tamamı…

Mübadele ile İzmir’e ve Ege’ye yerleşenler ve…

Onların evlatları ve torunları oldu…

***

Dönüyoruz, Başkan Tunç Soyer’in…

Özenle seçtiği cümlelerle…

Kalbinden geçenleri dile getirdiği “Mübadele”nin…

99’uncu yıldönümü duygularına…

Diyor ki, Tunç Başkan…

“Benim de köklerim Balkanlar’dan… Priştineli Mustafa Sabri'nin torunu olmaktan onur duyuyorum… Bir gün, mutlaka o topraklarda dedemin izlerinden anıları derleyeceğim… Her alanda babası, dedesi o muhacir ve mübadilliğin acısını yaşamış dostumuz var… Bu kentin Belediye Başkanı olarak her zaman yanlarındayım… Kimseyi ayrıştırmadan, ötekileştirmeden aynı bayrak altında birlikte, mutlu ve huzurlu yaşayacağız…”

Aslında, bu sözler de bir nevi hasret mesajı…

Dedelerin, büyüklerin anlattıkları…

Ege’nin iki yakasından asla eskimeyen yaşanmış öykülerin izinden…

Hangi torun gitmek istemez?

***

Bitiriyoruz…

Yazımızın başlığını hatırlatarak…

Mesela…

40 yıllık dostum Sezen Aksu’dan, “Kalbim Ege’de Kaldı”nın…

Ne güzeldir sözleri…

“Cigaramı sardım karşı sahile… / Yaktım ucunda acıları… / Ağları attım anılar doldu… / Ağlar hasretimin kıyıları… / Yareme tuz diye yakamoz bastım… / Tek şahidim ay’dı, aman aman… / Bir elimde defne, bir elimde sevdan… / Kalbim Ege'de kaldı…”

Ve, yine mesela…

İzmirli kadim dostum Maria Rita Epik…

“Thalassa” adlı şarkısında şöyle sesleniyor…

Ege’nin iki yakasındaki kalanlara:

“Geçmişin kiliseleri bize… Camiler size seslenir… Ninemin bağları sana üzüm… / Tarlan bana tütün verir... / Zeytin sakız gibi iç içeyken… / Bir karayelle savrulduk… Sonunda ölülerimiz ve biz… / Bu şarkıda buluştuk…”

***

Bakın…

Bizim Foça’daki mübadil torunları ne derler biliyor musunuz?

“Gelmişiz bir vapur, kalmışız bir kayık!”

Hasretlik acısı, budur işte!

***

Bu şarkılar, aslında…

Daha çok mübadele acısını ve…

Doğup, büyüdüğü topraklara duyulan özlemi anlatır…

Çoğunda ise…

Türk ve Yunan halkının…

Geçmişte kardeşçe yaşadığı vurgulanır…

O şarkıların bi’ortak yanı daha vardır…

İstisnasız…

Hepsi ağlatır!

Bundandır ki…

Mübadiller…

Ege’nin iyi yakasının “bahtsız” insanlarıydı…

Türk Tarih Kurumu Şeref Üyesi, yazar İlber Ortaylı ne güzel söylemiş:

“Her mübadele bir yaradır, mutlaka izi kalır!”

Ne diyelim, “hasret” ve “acı” hala…

Onların torunlarını etkilemeye devam ediyor…

Nokta…

Sonsöz: “Mübadiller, sürgünler; eski yurtlarındaki yaşamı unutmazlar… Belleklerinde oranın türküleri, oyunları, manileri, atasözleri durmadan bir playback gibi yankılanır… / Doğan Hızlan – Yazar…