Halk arasında ‘mecazi anlamı’ güçlü bir deyim vardır.
Kedinin bacağını ilk günden ayırmak…
Her ne kadar ‘Kadına şiddet’ konusunda yanlış bazı mesajlar barındırıyorsa da mecazi açıdan bize çok şey anlatır.
Bilenler bilir.
İki arkadaş, iki kız kardeşle evlenir.
Aradan zaman geçer ve biri diğerini ziyarete gider.
Gördüğü manzaraya inanamaz.
Ev işlerini arkadaşı yapıyor, hanımına en küçük bir söz geçiremiyordur.
Ötekiyse tam bir kazaktır.
Hanımı etrafında pervane…
Sonrasında bu durumu aralarında değerlendirirler…
Ev işlerine boğulan, eşine söz geçiremeyen erkek, kazak olana bu işin sırrı sorar.
Kazak erkek yanıt verir:
—Her şey gerdek gecesi başladı. Odaya giren bir kedinin bacağını cart diye ayırıp, fırlattım. Bu manzarayı gören hanım, karşımda el pençe divan oldu. Bir dediğimi iki etmedi.
Örnekten etkilenen light erkek hemen bir kedi bulup yatak odasına yerleştirir. Ve eşinin yatağa geldiği sırada kediyi yakalar. Ve tam bacağını ayırmak üzereyken eşi müdahale eder.
—Onu ilk geceden yapacaktın efendi… Geçti borun pazarı…
Bu hikâyeyi neden anlattım?
22 yıllık CHP’nin 18. olağanüstü kurultayını izlerken aklıma nedense bu hikâye takıldı. Bilhassa Kılıçdaroğlu’nun ‘disiplin sopasını’ gösterip, “Aykırı konuşanı atacağım, partiyi bunlardan temizleyeceğim, gözünün yaşına bakmayacağım” gibi sözlerini dinlerken…
Sormak lazım Sayın Kılıçdaroğlu’na…
Biraz geç kalmadınız mı?
4 yıla 6 kurultay gören/gösteren Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun parti içi iktidarını her geçen gün güçlendirdiğini görüyoruz.
Ve de giderek Baykallaştığını…
Yıllarca Deniz Baykal’ı ‘anti demokratik olmakla’ eleştirenlerin başında gelen Kılıçdaroğlu, nasıl olacak da aykırı konuşanı, düşüneni, düşündüğünü söyleyeni partiden atacak, uzaklaştıracak.
İktidar olmak deyince ‘parti içi iktidarı’ anlayan, ülke yönetmeyi hayal bile edemez hale gelen CHP yöneticileri, ‘küçük olsun ama benim olsunculuktan’ kurtulmadıkça, CHP gemisini iktidar limanına götüremezler.
Umarım yanılan biz oluruz.