GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
10 Temmuz 2014 Perşembe

Dokunmayın Ekmel Bey’e…

Onlarca seçim gördük, yaşadık. Kendi namıma söyleyeyim.
Bu kadar zevksiz bir seçim 20 yıllık seçmen hayatımda ben görmedim.
Silik, rekabetten yoksun… Keyifsiz…
‘İlkokullardaki sınıf başkanlığı yarışı daha zevkliydi’ desek abartmış olmayız.
Güya Türk halkı ilk kez özgür iradesiyle cumhurbaşkanını seçecek.
Böylesine önemli, böylesine tarihi bir yarış aslında.  Ama bir o kadar zevksiz…
Bu yaman ‘çelişkinin’ nedeni, niçini sorgulamaya devam…  
Siyaset yorumcuları, uzmanlar ne söylerse söylesin benim için bu yarışı zevksiz kılan iki neden var.
Birincisi Ekmeleddin İhsanoğlu…
İkincisi de yarıştaki adaletsizlik…
Yani tek kale maç hissi veren malum tablo…
İhsanoğlu’nun kişiliğine, kariyerine, bilim adamlığına, nezaketine vs. diyecek hiçbir şey yok.
Olamaz da…
Yani birileri gibi düne kadar ‘İslam İşbirliği Teşkilatı’nın seçilmiş ilk Türk Genel Sekreteri’ dedikten sonra bugün başka şeyler söylemek bize yakışmaz.
Lakin siyasetin malzemesi de insandır. Yani siyaset siyasetçiyle yapılır.
Ve İhsanoğlu bir siyasetçi değil.
Bence asıl sorun bu. Dolayısıyla sokakta bir karşılığı yok.
Zaten geliş şekli de ‘şık’ değildi.
Çatı’dan yani damdan düşer gibi…
Özel bir projeymiş hissi uyandırdı.
Ucu Pensilvanya’ya hatta Beyaz Saray’a kadar uzanan özel bir proje…
Erdoğancılar cephesinin kalemşorları zehir saçıyor.
Yok, adını değiştirmiş… Yok, soyunu inkar etmiş…
- Efendim Ekmeleddin İhsanoğlu’nun babası ile Atatürk’e idam fermanı veren şeyhülislam efendi çok yakın arkadaşmış.
Yok, paralelmiş, yok Turancıymış…
Neler, neler…
Hani düne kadar AK Parti döneminde İİT’de seçimle iş başına gelen ilk Türk genel sekreterdi.
Ne değişti? Hemen söyleyeyim…
Erdoğan gibi siyasette ‘sonuç almak için’ her yolu denemekten çekinmeyen, ‘sözünü dudaktan gözünü budaktan’ sakınmayan bir devin karşısına çıkarıldı.
Düne kadar yoldaşlık ettiği, yarenlik ettiği yapının karşısına dikildi yani. Zavallı Ekmel Bey!  
Ne İsa’ya yaranabilir bu saatten sonra ne de Musa’ya…
Kemalistler, ulusalcılar, sosyal demokratlar içine sindiremiyor.
Düne kadar sevgi, saygı hatta destek gördüğü yapılar giderek düşman gibi bakıyor.
Geçmişi didik didik ediliyor şimdiden…
Olur olmaz iftiralar, hikayeler şimdiden havada uçuşmaya başladı.
Kendisini çatıda bulan ve damdan düşercesine seçmenin önüne koyan beyefendiler de ortalarda görünmüyor. Salı’dan salıya iki satır açıklama dışında…
Ve daha da önemlisi ‘başbakanlık’ sıfatı ve gücünü 12 yıldır elinde bulunduran, gelinen noktada devletin bizatihi kendisine dönüşen, astığı astık, kestiği kestik bir liderin karşısında yarışmak bu koşullarda Ekmel Bey gibi siyaset fakiri birinin harcı değil bence.
İyi de kim olabilirdi?
Siyaset tarlasında izi olan herhangi biri daha çok heyecan yaratırdı.
İlla ki muhafazakâr cepheden bir aday mı arıyorsunuz?
Mesela Mehmet Bekaroğlu…
Son dönem gençlerin de beğenerek takip ettiği Anti Kapitalist Müslüman İhsan Eliaçık...
Yahut Abdullatif Şener…
Aday hem muhafazakar hem sosyal demokrat olsun istiyorsanız.
Kapı gibi Ertuğrul Günay vardı.
Gezi’den buyana Erdoğan’a bilenen siyaset/hitaben konusunda yeteneği/tecrübesiyle her daim takdir edilen Günay en azından sosyal demokratların içine sinme sorunu yaşamazdı.
Hatta kaset mağduru Deniz Baykal bile İhsanoğlu’ndan daha fazla enerji verirdi sokağa…
Diyorlar ki, İhsanoğlu’nu eleştirmeyin.
Dokunmayın Ekmel Bey’e… Yoksa Erdoğan gelir!
Son 10 yılda bilhassa İzmir ve İzmir gibi yerlerde defalarca bu korkunun esiri olarak sandığa gitti seçmen. Muhalefet daha çok çalışmak, daha iyi, doğru siyaset üretmek yerine Erdoğan korkusunu koydu seçmenin önüne…
Ve gelinen noktada üzülerek söylüyorum. Görüyorum ki korkunun ecele faydası yok. Ve bu kez Erdoğan korkusu seçmeni sandığa kilitlemeye yetmeyecek.
Muhalefet cephesinin direnci kırıldı.
Bunda en büyük günah 12 yıldır Erdoğan korkusundan başka bir şey üretemeyen ve de yenilgiye doymayan muhalefetindir.
Ve bu yarışı Ekmel Bey kaybetse bile asıl kaybeden oldu-bittiyle damda aday arayan muhalefet liderleridir.
Tabi ki yarışın adaletsiz oluşu, Erdoğan’ın her adımının en az 32 kanaldan canlı yayınlanışı, Başbakanlık, devlet imkânları da cabası…
Hal böyle olunca üç ihtimalli bir ‘derbi kıvamında’ geçmesi beklenen bu maç Antalya kampındaki gazozuna kupalar kadar bile zevk vermiyor.
Benim cephemden manzara şimdilik böyle görünüyor.
Şimdilik diyorum. Çünkü bugünden bakıldığında tam 1 ay var.
Türkiye gibi bir ülke için 1 ay çok ama çok uzun bir süredir.
Ne derler bilirsiniz. Gün doğmadan neler doğar… Ve umutsuz yaşanmaz.