Ortalık toz-duman...
17 Aralık sarsıntısının bulutları giderek yoğunlaşıyor...
Anayasa ihlali...
Uygulanmayan yasalar...
Yargı kararlarının vali-kaymakam talimatlarıyla uygulanmaması...
Yolsuzluk...
Rüşvet...
Kutulardan çıkan milyonlarca euro-dolarlar...
Tutuklamalar...
Ve hükümeti sarsan istifalara karşın...
Durulmayan, durulamayan, görünüme göre durulmayacak görünen kara bulutları kim, kimler...
Nasıl dağıtacak?
Bir bilen var mı?..
X
Yargının en üst düzeyinden gelen "müdahale var" isyanına kulak asmayan...
Yolsuzlukları "dış mihrakların ülkemize ve partimize karşı oyunu" diye geçiştirirken, "inlerine gireceğiz" diye geçiştiren ve savunan...
Yolsuzluğun üzerine gitti diye savcıları, emniyeti darmadağın eden bir siyasi iktidar...
"Anayasa'nın 138. Maddesi ölmüştür" deyip, yargının çöktüğünü söyleyen ama çözüm üretmeyen TBMM Başkanı...
Ve...
"Ben gerekli zamanlarda herkesi uyarıyorum; herkes işini yapmalı" diyerek...
Çöken bir sisteme müdahale etmeyen Cumhurbaşkanı...
Söyler misiniz...
Daha nereye kadar gidecek bu başıboşluk?..
O kara bulutun daha nereleri sarmasını bekliyorsunuz?
X
Demokratik ülkelerde bu denli hızla yaşanan olaylar zinciri içinde çözümler kendiliğinden oluşuyor...
Yolsuzluk-rüşvet gibi sorusturmalara adı karışanlar istifa edip bir kenara çekiliyor; yargı da gerçek anlamda işini yapıyor...
Sistem de tıkır-tıkır işliyor...
Oysa bizdeki uygulamalara bir bakar mısınız?
Koltuğa daha sıkı yapışma hırsı!..
Sorgulayanı suçlama!..
Sürgün-görevden alma; ne ararsanız var!..
Nereye gidildiğinin farkında mısınız?
X
Ayakkabı kutusunun bile, balkondan gösteren ile birlikte gözaltına alındığı bir ülkede yaşıyoruz artık!..
Çok değil, tez zamanda bir çözülme...
Demokrasinin gereği olarak tepki patlaması...
Olasıdır arkadaşlar!..
Gidiyorlar; anlayın işte!..