GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nüvit TOKDEMİR
YAZARLAR
18 Aralık 2013 Çarşamba

Altay giderse, hesabı kim verecek?

Kuruluşu bir ulusun kurtuluş, emperyalizmin işgalci kuvvetlerine karşı koyduğu dönemdir...
Adını, o dönemin yiğit savaşçıları, vatan toprağının direnişçileri koymuştur...
Kurucuları arasında Kurtuluş Savaşı'nda, Mustafa Kemal ve arkadaşları ile birlikte mücadele vermiş; İzmir direnişinin öncü isimleri vardır...
Bağımsız, laik Türkiye Cumhuriyet'inin kurucu Mustafa Kemal Atatürk'ün ziyaret ettiği kulüplerden biridir...
Türk sporunun, futbolunun öncü isimlerini içinden çıkaran, olgun yapıdır!..
Tarihinde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye Futbol Federasyonu Başkan ve yöneticiliği yapmış; bürokrasinin üst düzeyinde görev almış nice isimler yazılıdır...
Futbol tarihine adı silinemeyecek değerler kazandırmıştır...
Özgün bir camia yapısı, nitelikli bir taraftar kitlesi her daim karşıtlarının bile övgüsüyle karşılaşmıştır...
Onlar her zaman "büyük" olarak anıldılar...
Tarihin derinliklerinden geliyor...
"Altaylılık" da böyle bir şey anlayacağınız...
 
X
 
"Her kulüp başkansız, yöneticisiz kalır, Altay kalmaz" sözü, havaya söylenmezdi bu kentte...
"Hiç bir takım Altay maçına deplasman demez" sözü de!..
Öyle bir camia söz konusuydu ki; en zor dönemlerinde bile kendi içinden doğru çözümleri yaratıp, başkan ve yönetici çıkarabiliyordu...
Öyle elit bir taraftar kitlesi vardı ki; tribünde "küfür" değil, spora ve futbola bir "üst bakış" söz konusuydu; kazananı alkışlar, işin keyfini çıkarırlardı!..
Onlar için "Altaylılık" ayrıcalıktı!..
 
X
 
Bir dönemmiş yaşananlar...
Her kurumun, kuruluşun yaşayabileceği sorunlar, sonuçlar Altay'ı da vurmaya başladı!..
Geçmişte, kurumsallaşmanın düşünülmemesi...
Kulübün yaşaması için günübirlik karar ve yöntemler yerine, uzun soluklu düşünülememesi ve önlemler alınamaması...
O etkin denilen camianın "büyük" denilen kulüp için "dikili ağacının" bulunmaması...
Bir kuşak değişimiyle birlikte sorunları içinden çıkılmaz boyuta getirdi...
Altay'ın "büyüklüğü" erimeye başladı!..
 
X
 
"Babadan oğula" yöneticilik evresi tutmadı önce...
"Bizim çocuktur, parası da var; bırakın yönetici de, başkan da olsun" düşünceleriyle, bir gün önce kulübe üyeliğini yaptıranlar, bir gün sonra başkan oldu!..
Birbirlerinin arkasından "inanılmaz dedikodular" üretenlerin, köşe kapma oyunlarına sahne yapıldı Altay!..
Arasanız, başka kulüplerde kaydı olup da Altay'da başkanlık yapanları da bulursunuz ki, şaşırmayınız!..
Bir gün önce birbirleriyle sarmaş-dolaş olanlar; ertesi gün kanlı-bıçaklı!..
Aynı masanın insanları, bir gün sonra mahkemelik!..
Kongrelerde, karşıt olduğu grup kazanmasın diye başkasına kazandıranlar; bir gün sonra iktidara karşı güç arayışında!..
İnanılması zor ne tür kongre-delege-koltuk oyunu varsa; dedikodu arıyorsanız var!..
"Büyük Altay" erimez mi hiç!..
 
X
 
Şimdi herkesin şaşkınla izlediği günlerden geçiyor Altay...
Karşıtlarına "gücünü kanıtlama" gösterisine soyunmuş bir yönetim; "Altaylılığı" tartışılmayacak simge isimleri karşısına almış (ki bu isimlerin de artık biraz dedikodu yerine Altay'ı düşünmeleri zorunluluğu doğmuştur), inanılmaz ince işlerle uğraşıyor; aklınca ders vermeye çalışıyor!..
Ve yine Altay'ın "simge ismi" diye anılan bazı isimler de, o ince işlerin içinde görünüyor!..
Yazık!..
Sonuçta ne olduğunu tahmin edebilirsiniz...
Asırlık bir çınar, gözlerimizin önünde bir "kaşıkçı kavgası"nda çürümeye bırakılıyor...
"Büyüklük" eridi, eridi de...
Altay giderse, o hesabı kimse veremez!..
Sokağa çıkamazsınız!..