GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
17 Mart 2012 Cumartesi

Estetik kaygı mı can güvenliği mi?

İki bakanın baş döndüren İzmir programını takip etmekte zorlandık. Ulaştırma, Denizcilik, Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın iki günlük İzmir ziyaretinde verdikleri en önemli mesaj kentsel dönüşümdü.
En azından bende iz bırakan mesaj buydu. Kesin olan şu ki bu kentin önümüzdeki 10 yılında da kentsel dönüşüm konuşulacak.
Konuşulmalı da. Bakan Yıldırım başından bu yana aynı şeyi söylüyor: 
‘Kentsel dönüşümü siyasete alet etmeyelim’
Kesinlikle haklı. İzmir gibi deprem bölgesi bir kentte böylesine önemli projeler yerel ya da genel siyaset malzemesi yapılmamalı. 
Bakan Yıldırım’ın sözlerinin sadece siyasi rakiplerini ilgilendirdiğini de sanmıyorum.
CHP’ye olduğu kadar kendi partisine de seslenmeli Sayın Bakan…
Çünkü siyasetini değil kentsel dönüşümün kendisini yapmak gerekiyor bu dönemde.
Son olarak helikopterden kenti izleyen iki bakan hemen yanlarına oturan Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu ile birlikte kentsel dönüşüm alanlarına havadan baktı.
Umarım İzmir’deki tablonun vahameti yerden olduğu kadar havadan daha net görünüyordur.
Ama yapılan açıklamalara baktığımda kentsel dönüşüm denince akıllarına daha çok ‘gecekondu’ bölgelerinin geldiğini gördüm. Haftaya yasası çıkacak olan ve bakan Yıldırım’ın deyişiyle ‘İzmir’den başlayacak olan’ dönüşüm hamlesinde hedeflenen sadece gecekondu bölgeleriyse yanlış.
Tabi ki kentsel dönüşümü olası bir depreme hazırlık için planlıyorlarsa. Bir kentte dönüşümü tetikleyen iki unsur vardır. Can güvenliği ya da estetik kaygı…
Gecekonduyu temizlemek daha çok estetik kaygıyla ilgili olsa gerek.
Evet. İzmir’in çarpık yüzü bu kente yakışmıyor. Ve de derhal temizlenmeli.
Protokol yolu dediğimiz Havalimanı’ndan kente gelirken Yeşildere’deki sağlı sollu manzara ‘Ege’nin İncisi, Akdeniz’in yıldızı ve Türkiye’nin batıya açılan penceresi’ olarak tanımlanan İzmir’in ‘çürük dişleri’ gibi sırıtıyor.
Evet, Kadifekale sırtlarındaki, Bayraklı’nın tepelerindeki, Limontepe’deki, Gültepe’deki, Yenişehir, Çamdibi, Altındağ, Güzeltepe’deki görüntüler de öyle.
Lakin, kentsel dönüşüme sadece bu açıdan bakarsak, büyük bir yanlışın içine düşeriz.
Bana göre dönüşümü tetikleyen asıl unsur can güvenliği olmalı. Sayın Başbakan da zaten ‘İktidarımıza bile mal olsa yıkacağız’ sözünü Van Depremi’nden hemen sonra söylemiş ve kentsel dönüşüm yasasının müjdesini vermişti.
 Marmara 1999’u yaşamışken ve de Van Depremi’nin yaralarını bile henüz sarmamışken ‘can güvenliği’ yerine estetik kaygıyı önceliğimize koyarsak eğer, büyük bir yanlış yapmış oluruz.
Hem sayın bakanlara hem de bu kenti yönetenlere tavsiyem, kentsel dönüşüme estetik kaygı yerine ‘can güvenliği’ penceresinden bakmaları…
Yol haritası arıyorlarsa bu kentin zemin etütleri, deprem senaryoları var.
Olası bir depremde nerelerin yıkılacağı, hangi semtte aşağı yukarı kaç kişinin öleceği, yaralanacağı belli. O alanların üzerindeki binaların yaşları, kaliteleri ortada. Belki bugün gecekondu bölgesi diye öne aldığımız bölgelerin zeminleri Kordon’dan, Güzelyalı’dan, Manavkuyu’dan daha sağlamdır.  Hatta daha az katlı olması nedeniyle olası bir depreme dayanma ihtimali gecekondu bölgelerinin daha yüksektir. Kentteki estetik kaygıyı gidermekle vakit kaybederken kapımızı her an çalması muhtemel olan bir afette telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğabilir. Bu sütunlardan birkaç kez uyardım. Yine uyarıyorum.
Deprem bilimci Prof. Ahmet Ercan, her an kentin kapısını çalması muhtemel olan 7,1’lik depremin İzmir’in kaymak tabakasını vuracağını açık açık söylüyor. Sadece o da değil! İzmirli Prof. Atilla Uluğ’dan, Amerikalı, Japon bilim adamlarına kadar herkes İzmir’de büyük bir depremin her an olabileceğini vurguluyor.
Mavişehir’in, Alaybey’in, Kordon’un, Güzelyalı’nın zemin durumu, bina kalitesi ve nüfus yoğunluğunun çeperlerden beter olduğunu vurguluyor. Tabi ki Prof. Ercan bunu söylerken işkembe-i kübradan sallamıyor. Önünde İzmir’in 1999 Marmara Depremi’nden sonra yapılmış deprem senaryosu var en azından. Adı RADİUS…
Bu proje şu anda devletin elinde.. İki bakana tavsiyem o senaryoyu inceleyip, dönüşüm projesiyle paralel olarak kentsel yenilemeye de el atmaları.
Uzun lafın kısası İzmir’in en az yarısının yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor.
Zor gibi görünen ancak zorunluluk olan bir tabloyla karşı karşıyayız bugün.
Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, tam da altını çizdiğim konuda muhteşem bir proje hazırlamış. Büyükşehir Belediyesi’nin onayına gönderilen projenin adı Alaybey Kentsel Yenileme Projesi… Uzun uzun anlattı geçen gün. Sadece lafla değil, ilüstrasyon çizimler, bilimsel araştırmalar, fotoğraflar ve tatmin edici rakamlarla…
Yaklaşık 40 bin nüfusu etkileyecek projede Alaybey’den başlayıp üç etap halinde Karşıyaka Çarşı dahil hemen her yerin yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. Betonarme yığını halinde ‘bitişik nizam’ inşa edilen binalar, gün görmeyen, güneş görmeyen sokaklar, yeşili, otoparkı, sosyal alanı olmayan mahalleler ortadan kaldırılıyor. İnşaat yoğunluğunu arttırmayan ama tüm eksikleri gideren proje benden 10 üzerinden 10 aldı.
İlk olarak söz konusu bölgedeki binaları test ettirerek başlamış Başkan Durak…
Yüzde 95’i depreme dayanıksız, yaşlı ve de yorgun... En az 50-60 yaşındaki binaların zaten kötü olan zeminde olası bir depremde hiç şansları yok. Karşıyaka Belediyesi, Alaybey Tersanesi’ni de Çarşısı’nı da içine alan bölgenin makus kaderini değiştirecek planları aylar süren titiz bir çalışmanın ardından hazırlamış. Büyükşehir Belediyesi’nden onay aldığı anda resmileşecek olan projeyi belediye hatta hükümet bütçesiyle bile yapmak mümkün değil. Ama planlar kentlerin anayasasıdır. Böyle bir dönüşümün fitilinin ateşlenmesi bile birkaç yıl içinde bu bölgeyi kendiliğinden dönüştürecek, yenileyecektir.
Başkan Durak, dönüşümün özel sektör eliyle olacağını, belediyenin ‘koordinasyon’ görevi yapacağını anlattı. Kağıt üzerine ayrıntılarıyla çizilen proje hayata geçtiğinde ne mi olacak?
Bölge sakinleri 50-60 yaşındaki çürük binalarını sıfırlarıyla değiştirirken, mülklerinin değeri de en az 2-3 kat artacak.
Bitişik nizam binalar nedeniyle nefes alamayan kent rahatlayacak. Körfezin nefis iyot kokusu (tabi ki tam anlamıyla temizlenirse) kentin her noktasına ulaşacak. En önemlisi de olası bir depremde yerle bir olacak bölgedeki 40 bin kişinin canı kurtarılacak. 
Daha ne olsun! Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, bir taraftan ilçesindeki gecekondu bölgelerini kaldırırken (Yalı Mahallesi’ndeki 800 gecekondu artık yok) bir yandan da Alaybey’de, Örnekköy’de hazırladığı ‘sağlıklı dönüşüm’ projeleriyle benim gözümde örnek bir yerel yönetici kimliği sergiliyor.
Eğer Sayın Bakanın söylediği gibi ‘kentsel dönüşümde gerçekten siyaset yapılmayacaksa’ Başkan Durak’ın projeleri iyi incelenip, örnek alınmalı, destek olunmalı.
Ve de Sezar’ın hakkı Sezar’a verilmeli.