GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
15 Mart 2012 Perşembe

Bizim Ahmetler bizim Nedimler…

Gazeteci Nedim Şener’in Silivri anılarından etkilenmeyen yoktur sanırım. Varsa da onun için bizim yapacağımız bir şey yoktur. Silivri koşulları… Bana en çok dokunansa 8 yaşındaki kızıyla ilgili olanlardı. 375 gün boyunca mektupla babalık yapmak zorunda kaldığını, deprem olduğunda önce kızını düşündüğünü söyleyince gözlerim doldu.
Yine ziyaretine gelen kızının eteğindeki üç metal düğme yüzünden X-raydan geçemediğini ve eteğini çıkarmak zorunda kaldığını… Bir başka gazetecinin ziyaretçi kızının sutyeninin bile çıkartıldığını anlattı Şener. Ve bu insanlar sadece tutukluydu. Yani evrensel hukuk kurallarına göre suçu sabit görülene kadar masumdular.
Tahliyeleriyle Türkiye’nin iklimini değiştiren belki de yeni tahliyelerin fitilini ateşleyen Şık ve Şener’in avukatı Fikret İlkiz başarılarıyla gurur duyduğumuz yazarımız.
Tahliye kararından önce davanın özel yetkili savcısına dönüp ‘Sizin gökyüzünüz kaç avuç’ diye soruyordu. Bir avuç gökyüzüne mahkum edilenlerin avukatı olduğunun bilinciyle.
*
Taraf Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Erdoğan’ı Putin’e benzetti dün.  Ve Altan’ın asıl dikkat çektiği nokta ülkede giderek derinleşen ‘adalet’ ihtiyacıydı.
’Biz zaten sakat olan adalet düzelecek diye beklerken, iktidar kavgaları adaleti tümden yok etti. Ahmet Şık, Nedim Şener fiyaskosundan sonra ne polise, ne savcıya, ne adalete, ne hükümete güven kaldı, her an devlet içinden gelecek belaltı bir vuruşa, bir şantaja, haksız bir tutuklamaya maruz kalınabileceği inancı topluma yerleşti. Ergenekon davasına güven sıfıra indi’ diyordu Altan.
Bu satırların altına ‘ıslak imzamı’ atmakta bir an bile tereddüt etmem.
 
Kim demiş Türkiye, AB ülkeleri arasında hiçbir konuda birinci olamaz diye. İşte 52 yıllık AİHM karnemiz. Açık ara birinciyiz, rekortmeniz işte. 3 bine yakın mahkûmiyet kararımız var. Devam eden 16 bin dava rekoru da bizde. 70 binin üzerinde tutuklumuz 60 binin üzerinde hükümlümüz var. Bakmayın siz kimi davaların düştüğüne, düşürüldüğüne…
‘Beş yıldızlı’ cezaevleri inşa ediyoruz memleketin dört bir yanına. İçinde beslemeye ezin verdiğimiz tek hayvan olsa da etrafında kuş bile uçurtmuyoruz. 8 yaşındaki kız çocuğunun eteğini çıkarttırıyoruz X-Ray’lardan geçerken. Mektupla analık, mektupla babalık yaptırıyoruz binlercesine.
Adam öldürmüşse, tecavüzcüyse, devleti soymuşsa yahut örgüt kurmuş, silah kaçırmış, uyuşturucu satmış, devlete/askere karşı gelmiş, dağa çıkmışsa tutukla. Ama eften püften, düzmece iddialarla, birilerinin intikamı ya da bir dönemin rövanşı olsun diye zulüm etmeyin artık.
‘Rovanş mantığı kötüdür, yanlıştır’ diyen Cumhurbaşkanı Gül’ü alkışladık geçen gün.
Bugün sıra Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ta. Ahmet Şık ve Nedim Şener davasına bakışı, Balbay’ın tutukluğuna itirazı için değil bu alkış.
Sivas Davası’nın ardından asıl yargılanması gerekenlerin dönemin yöneticileri olduğuna işaret eti Arınç. Ve de savcılara açık bir çağrıda bulundu. Adres gösterdi.
Dönemin başbakanı, içişleri bakanı, emniyet müdürü, valisi, belediye başkanı… Kim varsa? Dönemin kamu görevlilerinin yargılanmasının şimdiye kadar 30’u aşkın idam kararı çıkan ve ‘bulunamayan 5 kişi’ açısından zaman aşımından düşürülen davadan daha önemli olduğuna vurgu yaptı. Ve kesinlikle haklıydı. Büyük bölümü kameralar önünde cereyan eden Sivas Vahşeti’ne göz yuman, ihmali olan yöneticilere hiç dokunulmamıştı. Ve onları yargılamak ne hikmetse kimsenin aklına gelmemişti düne kadar. Dahası Arınç’a kadar.
**
Ahmetleri Nedimleri konuşuyor Türkiye… ’Bir kedim bile yok’ diyen ve ‘kuş değil kedi istiyorum’ diye feryat eden tutuklu gazeteci Müyesser Yıldız’ın talebini meclise taşımaya hazırlanıyor bir CHP’li vekil.
Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması en kötü ihtimalle alanının/sınırının çizilmesi bile gündemde... Mustafa Balbay’ın çıkışı yakın. İki tahliye yetti Türkiye’nin normalleşme umudunu arttırmaya. İklimin değişmesi hatta Akdeniz olması mümkün görünüyor. Ama İzmir’deki Ahmetleri, Nedimleri, Müyesserleri de unutmamak, unutturmamak da lazım.  
Yani Bizim Ahmetleri, Nedimleri, Müyesserleri…
İzmir Büyükşehir Davası 3 Nisan’da dava başlıyor. Avukatlara verilmeyen görüntüler, yanlış deşifre edildiği iddia edilen ‘böcek’ dinlemeleri skandalının gölgesinde.
Genel Sekreter Pervin Şenel Genç, Hilmi Özen ve Hulusi Gülşen tam 10 aydır tutuklu. Ali Sabuktay 4 aydır içerde. Hüseyin Kırmızı, Erhan Bey, Halim Yazıcı, Tülay Azeri ve diğerleri gibi. Tanıyan herkesin en azından dürüstlüklerine kefil olduğu isimler bunlar.
Çoğu birinci sınıf (20-30 yıllık) devlet memuru… Bakmayın üçüncü sınıf suçlu muamelesi gördüklerine. Aylardır Nedim Şener gibi Mustafa Balbay gibi çocuklarına mektupla babalık, analık yapmaya çalışıyorlar.
Tülay Azeri’nin hasta annesine ‘yurt dışında görevde’ olduğu söylenmiş mesela.
Ali Sabuktay’ın 6 köpeği 4 aydır öksüz.
Yargılanmasınlar, soruşturulmasınlar demedik, demiyoruz. ‘Bu iddialarla çete davası olmaz, Büyükşehir’de özel yetkili mahkemelik bir durum yok’ dedik, demeye çalıştık.
’Birkaç konserle, okullara dağıtılan mandalinayla, öğretmenlere verilen atkı ve şallarla çete/mete olmaz’ diyoruz. İnanıyorum ki zaman bizi haklı çıkaracak. Ama yaşanılan mağduriyetin ne tarifi mümkün ne de telafisi…
Umarım Ahmet ve Nedim’le değişmeye yüz tutan iklim Nisan’da İzmir’e de uğrar. Ve birbirlerini bu süreçte tanıyıp etle tırnak olan tutuklu yakınlarının her cumartesi Konak Meydanı’ndan yaptıkları adalet çağrısı yerini bulur.