GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ender ALDANMAZ
YAZARLAR
9 Nisan 2022 Cumartesi

Çarşı karışık!

Gündemi oldukça yoğun bir haftayı daha geride bırakıyoruz.

Ülke gündemine yetişebilmek gerçekten güç...

Bu hengame içerisinde önemli olan, yeni bir önemli olanla birlikte eskiyebiliyor çoğu zaman....

Hafta boyunca neler oldu, neler yaşandı?

Hem bir bellek tazelemesi hem de konulara ilişkin kısa analizler yapmakta yarar var. Her biri aslında üzerine uzun uzun yazılması ve saatlerce konuşulması gereken olaylar... Ancak okuyucuyu rahatlatma adına kısa ve öz olarak konuları elden geldiğince her cumartesi günü ele almaya çalışacağım.

MANSUR YAVAŞ VE MUHALEFET
Haftaya damgasını vuran olay Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın "Mansur Yavaş cumhurbaşkanı adayımızdır, kendisini göreve davet ediyoruz" açıklaması idi.

Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı ile ilgili yapılan araştırma çalışmalarında Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş'ın ön planda olduğu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun daha geride kaldığı kamuoyuna yansıyor. Ve hatta İzmir'de tarafsızlığı ile bilinen İntegral Araştırma tarafından yapılan ankette de Mansur Yavaş isminin öne geçtiği kamuoyuna yansımıştı.

MANSUR YAVAŞ'IN BAGAJI
Seçimlerde muhalefeti bekleyen en büyük sorun kimliklere, kutuplaşmalara göre hareket eden bir seçmen kitlesi ile karşı karşıya olması... 12 yıldır bu seçmen kitlesi her ne koşul altında olursa olsun oy verdiği partiyi terk etmiyor. Mansur Yavaş'ın adaylığının iktidar partisi ile hemhal olanların oy tercihlerini ha deyince değiştireceğine de ihtimal vermiyorum. Ancak kamuoyun araştırmalarında ikinci parti çıkan "Kararsız Seçmenler Partisi"nde Yavaş'ın önemli bir bagajı olduğu görüldüğü bir gerçek...

TARTI NEREYE AĞIR BASARSA...
Diğer yandan Millet İttifakı, seçimle ilgili henüz bir strateji belirlemiş değil. Sağ tabandan oy alma konusunda bir çaba mı olacak? Yada ikinci turda kritik önem taşıyan Kürt seçmene daha sıcak gelen bir aday ile mi yola çıkılacak? Öne çıkan iki isim arasında Erdoğan'a oy veren sağ tabanın Mansur Yavaş'a daha sıcak baktığı, Kürt seçmenin ise verdiği mesajlar sebebi ile İmamoğlu'na daha yakın olduğu kamuoyu araştırmalarında görülüyor. Çarşı karışık... Ortada bir tartı var.  Tartı nereye ağır basarsa aday muhakkak o olacaktır.

BİR "HİKAYE"YE İHTİYAÇ VAR
Ama daha da önemlisi 6'lı muhalefet, seçmen kitlesinde bu ülkeyi nasıl yöneteceği konusundaki güveni inşa etmek zorunda. Ekonomik kriz altında yaşamını idame etmekte zorlanan, umutsuzluğa sürüklenen vatandaşlar  bir an önce bir çıkış yolu görmek istiyorlar. Muhalefetin seçmeni bir "hikaye"nin etrafında toparlaması gerekiyor. İnsanlar bu hikaye etrafında birleşirlerse gece geç saatlere kadar seçim çalışmlarına da katılırlar, sandık başlarında sabaha kadar da beklerler. Muhalefet sanki burayı pas geçiyor. Seçmenin boş ve kuru lafların dışında aradığı şey tam da bu... 6 partinin birleşmesi yada Kürt seçmenin desteğinin alınması ile yapılan aritmetik hesap ile seçimi kazanabilmek tek başına mümkün değil. Bunun ötesine geçilebilmesinin yolunu bulmak zorundalar.

MACARİSTAN KADAR MACARİSTAN'I TARTIŞMAK
Aritmetiğe dayalı bir çalışma tarzının nasıl sonuçlandığı Macaristan'da gördük. Macaristan seçimini ülke olarak en az Macaristan kadar tartıştık. Ülkenin Başbakanı Viktor Oban'ın 6 partinin biraraya gelmesi ile kurulan ittifakı hezimete uğratması sonucu özellikle hükümete yakın medya adeta sevinçten taklalar attı. Konu sosyal medyada da oldukça konuşuldu. Her ülkeyi kendi dinamiklerine göre değerlendirmek gerekir pek tabi. Macar muhalefetinden çeşitli katmanlarından 6 parti, ön seçim yaparak adayını belirledi ve aritmetiğe göre seçimi almaları garanti idi. Fakat sonuç hüsran oldu.

ERDOĞAN'IN ŞANSI
Peki Türkiye, Macaristan bir benzerini yaşar mı?   

Ukrayna Savaşı ile birlikte Türkiye'nin NATO tarafından "hızla" değerinin anlaşılması, Batı ile bir bahar havasının yaşanması ve savaş halindeki iki ülkenin Türkiye'nin kurduğu barış masasında oturması Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekonomik kriz sebebiyle içeride yıpranan imajını düzeltme yönünde bir hamle oldu. Savaş bir yönüyle de fırsata dönüşmüş oldu.  Çoğu zaman dış siyaseti ile Batı'ya ve İsrail'e karşı "şahin" bir tavır sergileyen ve bunu da iç politika malzemesi yapmayı unutmayan Erdoğan'ın yaptığı hamlelerin içe yansıması nasıl olacağını önümüzdeki günlerde deneyimleyerek göreceğiz. Gelişen ilişkiler ile Batı sermayesinin Türkiye'ye yeniden yüzünü dönmesi ve vatandaşın bunu yaşamında hisseder hale gelmesi durumunda Erdoğan'dan vazgeçen ve kararsız olan seçmende bir kırılma oluşturabileceğini söylemek mümkün. Bu olabilir mi? Olasılıklar mevcut... ,

**

FUTBOLDA DEPREM... BU LİG ŞAİBELİDİR!
Gündemin yine hızla unutturduğu gelişme ise futbolda yaşanan büyük deprem...

TFF Başkanı Nihat Özdemir'in istifasına kadar giden süreçte çok ciddi bir güç savaşı yaşandı. Önce Merkez Hakem Kurulu, içinde Cüneyt Çakır'ın da olduğu 13 hakemin düdüğünü astı. Karar, MHK'nın karar verici mercii Tahkim'den döndü ve 13 hakem için verilen karar iptal edildi. MHK ise karara uymayacağını üstüne bastıra bastıra duyurdu.

13 hakemin görevden azledilmesi şaibe iddialarını getirdi ve TFF de topun ağzına girmiş oldu. Ve sonunda TFF Başkanı Özdemir istifa ederken istifanın nedeni olarak da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile akrabalık ilişkisi bulunan Başakşehir FK'nın Başkanı Göksel Gümüşdağ'ı "açık adres" gösterdi.

Sonuç, lige artık şaibe bulaşmıştır. Azledilen 13 hakemden birisi de küme düşmeye oynayan takımımız Göztepe'nin 12 maçını yönetti ve çokça hatalı kararlara da imzalar atıldı. İzmir spor kulüplerinin çatı yapılanması İZVAK ise süreci yargıya taşıdı.

Buradan ne sonuç çıkar? Bu işin sonuna kadar gidilir mi? Yoksa son dönemde revaçta olan sanal bahisçiler işin içinde mi? Bu olayın siyasi halkalarında kimler var? Belki sürecin yargıya intikal etmesi ile bir sonuç alınabilir.

**

YOKSULLUĞUN ÇOCUK YÜZÜ: BOŞ BESLENME ÇANTALARI
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dün bu kez Et ve Balık Kurumu'na alınmadı ve kapıda bir basın açıklaması düzenledi. Basın açıklamasında en çok dikkatimi çeken Derin Yoksulluk Ağı sözcüsü Hacer Dogga'nın sözleri idi:

"Ben böyle bir dönem gerçekten görmedim. Gelişim bozukluğu olan çocuklar var"

Geçtiğimiz haftalarda gazeteci arkadaşım Çağla Geniş tabiri caizse "ciğer söken" bir habere imza attı ve Derin Yoksulluk Ağı'na gelen talepleri haberleştirdi. "Yoksulluğun Çocuk Yüzü: Beslenme Çantaları" başlıklı haberde Hacer Dogga'nın sözlerinin daha da ayrıntısını görebilmek mümkün... Okula giden çoğu çocuk yeterli gıdaya erişimde zorluk yaşıyor.

PAZARYERİ ALEV ALEV
Perşembe günü görece fiyat olarak İzmir'de en uygun pazar olan Torbalı Pazarı'na çıktım.

İki kişilik bir aileyiz.

Domates için ayrılan bütçe 50 TL. (İki kilo domates, 1 kilo çeri domates)

Yeşillik için ayrılan bütçe 40 TL. (1 marul, 1 göbek, 4 adet yeşllik, 1 sap taze sarmısak)

Meyve için ayrılan bütçe 40 TL. (1 kilo muz, 1 kilo elma, 2 kilo portakal)

Birkaç şey daha alıp büyük bir moral bozukluğu ile pazardan ayrıldım. 4 kişilik bir ailenin durumunu ise hayal dahi edemedim. 

BU İŞ NASIL ÇÖZÜLÜR?
Çağla'nın sosyal medya hesabında gelen yorumlara baktığımda birçok iyi niyetli insanın bu ailelere ulaşmak istediğini gördüm.

Bu bir nebze olsun zor durumdaki vatandaşın yüzünü güldürebilir.

Ama asıl soru şu:

Yardım edilmiş yoksullar mı istiyoruz, ortadan kaldırılmış yoksulluk mu?

**

KİM BU TEBLİĞCİLER?
Yine bu hafta özellikle sosyal medyada kendini Tebliğciler adını veren bir grubun alkollü mekanlara giderek "doğru yolu göstermek" için "tebliğ" faaliyeti yaptıklarını sosyal medyaya düşen bir video ile gördük. Masada alkol alan vatandaşlar ise bu girişime tepkliydiler.

Kendisini Tebliğciler olarak tanıtan grup Cübelli Ahmet Hoca'nın İsmailağa Cemaati'ne bağlı bir kolu... Bu videoları sosyal medyaya atıyorlar ve bu konuda da çok etkinler. Yapılan faaliyetler ile kendi cemaatleri içerisinde motivasyon yaratmak için kullanılmaya çalışıyor. Diğer yandan bu topluluk, sağlık durumu kötü olan Cübbeli Ahmet Hoca'nın yerine de geçebilmek adına güç biriktirdiği biliniyor.

Son dönemde hükümetin de desteğini alan bu cemaatler çok rahat biçimde işten çıkıp eğlenmek isteyen, eşiyle güzel vakit geçirmek isteyen insanların bulunduğu ortamlara giderek kendilerince doğru yolu göstermek istiyorlar. İddia oynayan, alkol alan insanların yanlış yola saptıklarını düşünüyorlar. Ve kendilerini bir çeşit kurtarıcı olarak tanıtıyorlar.

CÜBBEYE SAYGI KALDI MI?
Geçmişte cübbesine istinaden saygı duyulan insanlar vardı. Bu insanların yolsuzluğa, hırsızlığa bulaşmayacağını düşünürlerdi. Hatta Refah Partisi ve AK Parti'nin kuruluş sürecinde Erdoğan ve ekibi meyhanelere gidip oy ister, eşcinsel küluplerine çelenk gönderirlerdi. Meyhanedeki adamın da bir yönüyle cübbeye bir saygısı vardı. İktidar olunmasının ardından yolsuzlukların ayyuka çıktığı, eş-dost atamalarının yapıldığı, kul hakkının alenen yendiği bir atmosferde bu intiba artık kayboldu. Ve hatta deizm bir akım olarak gençler yaygınlaşır hale geldi.

Aslında bu cemaatler görünenin dışında da oldukça kan kaybetti. Kendi çocuklarını dahi ikna edebilmekte zorlanmaktalar. Belki de güç göstermeye ihtiyaçlar var.  Sorunun da ta kendisi de güç gösterme... Bir yaşam biçimini seninle aynı düşünmeyen insanlara dikte etmek muhakkak rahatsızlık yaratır ve tepki doğar.

**

Oruç ve sahurun temelinde yoksul insanları anlamak ve onların yaşadıklarını deneyimlemek vardır.

Dün, AK Parti Ağrı Gençlik Kolları'nın verdiği sahurda yaşanan görüntüler sosyal medyada hızla yayıldı. Hatta AK Partili Mehmet Metiner bu görüntünün hemen kaldırılmasını istedi. Gösterişli bir restoranda yapılan sahur ile ilgili tek savunma Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan'dan geldi ve 700 kişi için 21 bin TL ödeme yapıldığını duyurdu. Ne diyelim. Fiyatlar baya baya makul... Ağrı'da olsam her gün oraya giderim. 

**

MART AYININ BALONU: ÇİLLER
Aydın'da bulvarda gezerken Saadet Partisi'nin rahmetli Necmettin Erbakan için lokma döktürdüğünü gördüm. Henüz çok genç, stajyer meslektaş adayıma -biraz da motive etmek için- fotoğraf makinesini almasını, etkinliği fotoğraflamasını ve il başkanından kısa bir görüş almasını istedim. Aldığım yanıt beni şoke etti: "Abi Necmettin Erbakan kim?"

Yeni jenerasyon artık eski jenerasyondan gelen siyasetçilerin isimlerini parklar, bulvarlar ve lokma hayırlarında görüyor ancak kafalarında bir intiba uyanmıyor.

Geçtiğimiz ay ortalığa çıkan ve birçok gazetede röportajlar veren Tansu Çiller'in balonu 1 ay bile geçmeden resmen söndü. Hatta unutulmasın diye bazı haber siteleri 4 gün manşette tuttu röportajlarını. Ama olmadı, yine unutuldu.

Toplumun özellikle genç kesimi seni hiç tanımıyor, tanıyanların da büyük bölümü hayır ile anmıyor, bazıları da seni anımsamak bile istemiyor.

Her şeyi tadında bırakmak gerekir. Sadece siyasette değil, hayatın her alanı için bu geçerli. Yoksa çoluğun çocuğun maskarası oluveriyorsun.