GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
12 Nisan 2021 Pazartesi

Boğazlar sorunu

Basit gibi görünen gelişmeler, öncesi ve sonrası ile düşünülmeden peşine düşüldüğünde hayal dahi edilemeyen büyük kayıp ve yıkımlara neden olabilmektedir.

Maddi ve manevi kayıplarıyla birlikte düşünüldüğünde Birinci Dünya Savaşı’na girişimiz de benzer gelişmelerin sonucunda oldu.

Dört yıl süren savaş sonucunda yıkılan ve yerine çok sayıda devlet ve devletçiğin kurulduğu topraklar Osmanlı topraklarıydı.

Osmanlı benzeri olmayan, akla gelebilecek en ağır yenilgiyi yaşadı!

Osmanlı’nın yaşadığı yenilgiden de öte, ağır bir hezimet sonunda tarih sahnesinden silinmekti…

Neleri kaybettiğimizi ancak Lozan Antlaşması’nı okuyanlar bilir. Yeraltı ve yerüstü her türlü maddi ve manevi değerlerimizle birlikte Fas, Cezayir, Tunus, Libya’dan başlayıp Mısır, Sudan’la devam eden, bütün Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkanlar’a kadar 11 milyon km.² toprağı kaybettik.

Hem de dört yıl içinde!

Bu kayıpları anlamadan yakın tarih ve uluslararası antlaşmaların önemini kavrayamayız.

Devletin toprağını, Laz müteahhit  gözüyle rant gibi görenlere ise bunu anlatmak imkansızdır.

***  

İttihatçıların hayallerine yetişmek mümkün değildi! Birinci Dünya Savaşı’nın yaklaştığı aylarda Osmanlı Devleti, İngiltere’den parasını peşin ödeyerek iki savaş gemisi almıştı. Fakat İngiltere gemileri teslim etmeye yanaşmıyordu.

İngiltere’nin bu bencil ve hilebaz tutumu Osmanlı’yı aşağılayıcı ve dışlayıcıydı.

İttihatçıların ise yaklaşan savaştan uzak durma gibi bir stratejileri yoktu. Aksine savaşın fırsata dönüştürülebileceğini düşünüyorlardı.

Amaçları dönemin süper gücü ve denizlerinin tartışmasız lideri İngiltere’nin yanında yer almaktı.

Oysa İngiltere’nin tavrı netti. Adeta, Osmanlı’yı Almanya’nın tarafına itiyordu. İttihatçılar da olayların önünü ve arkasını düşünmeden tercihlerini Almanya’dan yana yaptılar.

***

Almanlar, Goben(Yavuz) ve Breslav(Midilli) zırhlı gemilerini Çanakkale ve İstanbul boğazlarından geçirip Karadeniz’e açılarak Rusya’nın limanlarını bombalamak istiyordu.

Kahraman mı kahraman, gözü kara mı kara, Allah’ın Osmanlı milletine ve Alem-i İslam’a lütfu olduğuna inanılan Enver Paşa, kaşla göz arasında Alman zırhlılarına Osmanlı bayrağını çektirerek Karadeniz’e açılmalarını sağladı.

Ne olduysa da ondan sonra oldu.

Enver Paşa’nın tek güvencesi ise yoğun sansürün uygulandığı İstanbul basınıydı.

***

O günlerde Alman generalleri Osmanlı’nın savaş gücü hakkında hazırladıkları raporlarda “… Osmanlı ordusunun tek bir cephede bile savaşabilecek gücü yok…” demelerine rağmen, Almanya’nın komuta desteği, silah, mühimmat, lojistik, para, yiyecek, giyim, kuşam… neye ihtiyaç varsa hem de çok abartılı rakamlarla istenmiş, Almanlar da bunları sorgulamaksızın göndermişlerdi.

Almanlar, bir cephede başlayan savaşı tamı tamına dokuz cepheye yayarak Osmanlı Devleti’ni kısa sürede tarihin en ağır yenilgisine uğratmışlardır. 

***

Lozan Antlaşması’nın hazırlandığı koşullar, İkinci Dünya Savaşı arifesinde imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin anlamını siyaseten ve hukuken kavramaktan aciz zevat, iki ayağını bir pabuca sokarak, Lozan’ı ve Montrö’yü ulu orta tartışmaya açıyor ki söyleyecek söz bulamıyorum. Çaresizce Allah’a sığınıyorum