GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
17 Haziran 2024 Pazartesi

Bir tatlı huzur almaya geldik ‘Göztepe’den!

Bu yazının başlığı...

Size... Bize... Hepimize...

İki büyük ustanın...

Yıllar yallar önce birlikte yarattığı...

Unutulmaz bir “Kalamış” şarkı olarak anılsa da...

Aslında...

Bir “gönül fırtınası”dır; ancak yaşayanlar bilir...

Sözleri Behçet Kemal Çağlar’a...

Bestesi Münir Nurettin Selçuk’a aittir...

Eşi, benzeri olmayan bir klasiktir...

Tıpkı...

“Büyük Göztepe” gibi...

Alıştıralım dilimizi...

“Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik Göztepe’den...”

***

İzmir’in gururu “Göztepe Futbol Takımı”...

Önceki gün...

99’uncu yaşını kutladı...

Kendini tazeledi...

Yeniden Süper Lig’e çıkışını kutladı...

Adını gururla taşıdığı semtte...

Gece, gündüz oldu...

***

O gece...

Aşkın tarifi değişti; “bağlılık ve bağımlılık” öncü oldu...

“Gönül vermek” ifadesi sevgiyi taçlandırdı...

***

8 bin 500 yaşındaki İzmir, (*)kadim şehir olduğunu...

Neredeyse...

Her alanda kanıtlayan bir sevgili...

Öyle olmasa...

İstanbul’dan sonra...

Türkiye’nin profesyonel liglerindeki...

En fazla futbol kulübüne sahip kenti olarak anılır mıydı?

* Karşıyaka (1912) * Altay (1914) * Altınordu (1923) * Göztepe (1925) * Bucaspor1928 (1928) * Menemen FK (1942) * Bergama FK (1970) * Aliağaspor FK (2014) * Bornova 1877 FK ( 2020) * Tire FK (2021)

Hepsi alkışa layık, cephe geniş...

***

Şimdi okuyacaklarınız...

Bir İzmir rekorudur ve rekorun sahibi...

Asırlık Göztepe’dir...

***

...Ve o Göztepe...

Gurur ve kıvancın birlikte yaşandığı o gecenin sönmez ışığında...

Aslında...

Sahip olunması hayli zor “üç rekor” birden kırdı...

Tarih yazdı...

“Göz Göz”ü hiç yalnız bırakmayan İzmirliler...

Alkışlar için ayağa kalktı...

***

Asırlık Göztepe...

Nasıl tarih yazdı?

Gururla özetleyelim...

***

Güven veren... Heyecanlandıran... Layıktır dedirten...

Tadını damaklarda hissettiren...

Camiaya “bayram sevinci” yaşatan...

Sevinç yumağı kutusunu açalım önce...

İzmir’in gözbebeği Göztepe...

Nazar boncuklu ekip olarak önce...

2023-24 sezonu 1. Ligde “En centilmen takım” seçildi...

Çünkü, Göztepe...

Geçen sezon...

Takım olarak doğrudan kırmızı kart görmeden...

Sadece...

İkinci sarıdan gördüğü kırmızı kartla ligi tamamlayan...

Tek takım olmuştu...

Bu alkışlık olay “imkansız” olarak değerlendiriliyordu...

***

En anlamlı ödüllerden biri daha...

Göztepe’nin Teknik Direktörü Stanimir Stoilov’a doğru kanatlandı...

2023-24 sezonu 1. Ligde...

Bulgar Hoca...

“En centilmen Teknik Direktör” olarak taçlandırıldı...

***

Bitmedi, gurur veren güzellikler...

Göztepe Spor ve Eğitim Vakfı Başkanı Emre Kızılgüneşler’in...

“Şehrimin Takımı” çalışması...

Sezonun en başarılı “Sosyal Sorumluluk Projesi” seçildi...

Bu projede...

Özellikle ilkokul ve ortaokul öğrencileri sporla buluşturuluyordu...

Ne kadar anlamlı değil mi?

***

An itibarıyla “Göztepe” deyince...

İzmir’in futbolu adına...

“Gurur veren ne varsa”...

Hepsi ama hepsi...

“4 milyon 500 bin” İzmirli’nin kalbine akıyor doğrudan...

Üstelik...

Romanlardaki gibi... Filmlerdeki gibi...

Alkışlarla...

***

İzmir...

Genetiğinde var olan...

Köklü ve derin bir spor kültürüne sahip bir şehirdir...

Bunun sonucu olsa gerektir ki...

İzmir müstesna futbol kulüpleri...

İZVAK’ın çatısı altında...

Taaa, 1998’den beri ilk ve tek yerel örgütlenmeye sahipler...

Bundan daha güzel ne olabilir?

İZVAK’ın hamurunda...

Sporun birleştirici gücü var...

Sportif rekabetten bağımsız olarak dostluğu...

İşbirliğini, dayanışmayı geliştirmek...

“Fevkaladenin fevkinde bi’şi olmaz mı?”

Ali Erten’in başkanlığındaki...

Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen’in... Prof. Dr. Burhanettin Hacıcaferoğlu’nun... Prof. Dr. Fatma Ayanoğlu’nun... Banu Yelkovan’ın... Attila Gökçe’nin... Ömer Üründül’ün... Berrin Altınöz’ün ve Metin Tekin’in...

Oluşturduğu “TFF’nin Fair Play ve Sosyal Sorumluluk Kurulu”...

Şunun çok iyi farkında:

“İzmir, aynı zamanda futbolda ilklerin şehridir... Türkiye’de futbol 1870’li yıllarda İzmir’de başladı... Türkiye Milli Ligi kurulduğunda (1959) ilk maç İzmir’in emektar Alsancak Stadı’nda oynandı... İlk golün sahibi meşin yuvarlak o tarihi futbol mabedinde ağlarla buluştu... Ve; inanıyor ve temenni ediyoruz ki, Olimpiyat Ruhu, İzmir’e çok yakışır...”

***

Bitiriyoruz...

Bazen...

Yaradan’ın yolladığı ilahi işaretlerin...

Ne anlama geldiğini...

Sonradan kavrıyor...

İster istemez...

Kalbinizde başlayan “alkış resitali” sizi kendinizden geçiriyor...

Seviniyorsunuz...

Ve...

Bi’de geriye dönüp baktığınızda “tek olma” etiketi...

Göğsünüze madalya gibi yakışmış, duruyorsa...

Bu heyecanlı dünyada...

Belli ki...

Rakipsizliğiniz tescillenmiştir ve...

Geriye...

Bizi onurlandıran (*)bitimsiz alkışlar kalmıştır...

Çünkü...

Bilir misiniz ki?

Bazen...

Masallar bile...

Sizi her şeye inandırırlar...

Alın size şahane bir örnek...

“Bir Anka kuşuyduk biz; dolandık arşı ve...”

Cümlenin sonunu getiremiyorsunuz di’mi?

Yardımcı olayım...

Anka kuşu...

Ölümünün yaklaştığını hissetmeye başladığı an...

Kendisine kuru dallardan bir yuva inşa etmeye başlar...

Ve bunu ne olduğu bilinmeyen bir zamkla sıvar...

Daha sonra...

Yuvanın içinde...

Güneş ışınlarının kuru dalları yakarak...

Yuva içinde ölmeyi bekler...

Yanarak ölür ve...

Efsaneye göre...

Daha sonra küllerinden yeniden doğar...

İzmir...

Efsanedeki, Anka Kuşu’dur...

“Küllerinden hep yeniden doğar...”

Biz İzmirliler...

Alışmışız “yeniden doğma” gibi mucizelere...

Kim bilir?

Belki de bu “aşk şehri” bizi esir almıştır ve...

Biz de her işimizi “love story” eşliğinde “aşk” ile yapıyoruz...

Ve, sonuçta...

Bir asır önce...

Küllerinden doğan bu güzel İzmir...

(Yunan’ın kaçarken çıkardığı dört gün süren yangını hatırlayın...)

Daha nice nesillere...

Yuva olmaya devam edecek...

Aynı...

Bu kadim kentin gözbebeği...

“Göztepe” gibi...

Nokta...

(*) Kadim: Başlangıcı geçmişin derinliklerinde bulunan, pek çok eskiye uzanan, öncesiz...

(**) Bitimsiz: Sonu bulunmayan, sonu gelmeyen, sonsuz...

Sonsöz: “En fazla komşu şehir Manisa’ya kadar gidip; kenti gezerken (Ahhh, ah şimdi İzmir’de olsaydım!) diyorsanız; bu kent sizin kanınıza girmiş demektir... Artık kurtulmanız mümkün değil... Ha’di, geçmiş olsun... / Anonim...”