GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
14 Ocak 2017 Cumartesi

Bir ihtimal daha var!

Bizim memleket 400 sene önce ölen William Shakespeare’i “Othello” adlı oyunu ile tanıdı. Her ne kadar ilk Devlet Tiyatrosu gösterimi 2002 yılında gerçekleşmiş olsa da 1930’lu yıllarda Anadolu’daki çadır tiyatrolarında “Arabın İntikamı” adıyla izleniyordu Şekspir…

Darülbedayi'nin ilk talebelerinden Kamil Rıza, yaygın tanınışıyla Othello Kamil, yıllar yılı seyyar kumpanyasıyla Anadolu'yu dolaşıp Othello'yu oynadı. Shakespeare gibi bir halk yazarına pek yakışan adaptasyonun ismi Arabın İntikamı idi. 

Oyunda öyle bir söz vardır ki, Shakespeare tarafından yazılmış: “Sanmayın ki Türk, kendini en çok ilgilendiren şeyi en sona bırakacak kadar beceriksizdir…” Şu günlerde bence en çok tartışmamız gereken konu iken yeterince tartışılmayan Kıbrıs’ın önemini William Shakespeare de biliyormuş… Othello’da bu önemi yukarıdaki sözlerle ifade etmiş.

1957’deki Kıbrıs’la ilgili BM görüşmeleri sırasında Yunanistan Temsilci Averof, Lawrens Durrell’in “Acı Limonlar” adlı eserine atıfta bulunmuş ve Kıbrıslı Türklerle Rumların barış içinde yaşadıkları yıllara değinmiş…Daha sonra 27 Mayıs’ta idam edilen dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun cevabı, Othello’dan olmuş. Zorlu, Türklerin Kıbrıs’ın öneminin farkında olduğundan ve Kıbrıs’ı göz ardı edecek kadar beceriksiz olmadığından söz eden bölüm olmuş…

***

Yeri gelmişken bu konudaki düşüncemizi yineleyim: Kıbrıs Türk halkı, yüzyıllardır bu adada yaşamaktadır. Ada ile özdeşleşmiştir. Kıbrıs'ta azınlık ve çoğunluk kavramlarının dışında adanın eşit ortağıdır. Kendi geleceğini belirleme hakkı tartışılamaz. Bu anlayışla, 1960 yılında Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti'ni Rumlarla birlikte kurdukları unutulmamalıdır. Ve barış sözcüğü bu adaya en yakışan kelimedir…

***

Kuşkusuz bizde de, dünyada da William Shakespeare'in "Hamlet"e, oyunun üçüncü perdesinde söylettiği "To be, or not to be– that is the question / Olmak ya da olmamak – işte mesele bu" tiradı en çok bilinenidir… Yaygın kanının aksine, Hamlet, bu tiradı elinde kuru kafa varken söylemiyor. O duruş, Hamlet, dostu Horatio ile birlikte bir mezarlıkta bulunduğu ve kralın eski soytarısı Yorick'in kafatasını eline aldığı başka bir sahneye ait. 

İnsanın ölüme dair tereddütlerini güzelce özetleyen bu tiradın, kitabın, oyunun dilimizde üç çevirisi var…  “Olmak ya da Olmamak” lafını da Türkçe’de ilk kez kullanan Sebahattin Eyüboğlu’dur… Geçen Perşembe saygı ile andık Eyüboğlu’nu…

Meşhur tiradın ilk beş satırını şöyle çevirmiştir Eyüboğlu:

Var olmak mı, yok olmak mı, bütün sorun bu! 
Düşüncemizin katlanması mı güzel, 
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına, 
Yoksa diretip bela denizlerine karşı 
Dur, yeter! demesi mi? (“Hamlet”, William Shakespeare, Türkçesi: Sabahattin Eyüboğlu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Sekizinci Basım, 2012, İstanbul. )

***

Bülent Bozkurt’un çevirisi de ilginçtir:

Var olmak ya da olmamak, mesele bu / O bilinmeyen ülkenin korkusu kafamızı karıştırıp / Bizleri, tanımadığımız dertlere koşup gitmektense / Başımızdakilere katlanmak zorunda bırakmasaydı? / İşte bunları düşündükçe /
Ödlek olup çıkıyoruz hepimiz/ Ve işte böyle kararlılığın doğal rengi, 
Endişenin soluk gölgesiyle bozuluyor;/ Bulutları hedef alan büyük ve iddialı atılımlar 
Bu yüzden yörüngesinden sapıyor / Ve bir girişim olmaktan çıkıyor adları. (“Hamlet”, William Shakespeare, Türkçesi: Bülent Bozkurt, Remzi Kitabevi, Birinci Basım, 1999, İstanbul. )

***

Çeviri demekten hiç hazzetmeyen Can Yücel’in “Türkçe söyleyişi” bence en enteresanıdır:
 

Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin? 
Acep hangisi, nefsine destur deyip karayazının 
Oklarını, güllelerini sineye çekmek mi, yoksa 
Bu belâ deryasına karşı isyan etmek mi 
Yaraşır insan olana?

Göreceksin, bir düşün! İşte bu kaygıdır zâten 
Ömrü onca uzun bir felâket haline getiren! 
Yoksa hangimiz dayanırdı zamanın sillesine, şamarına 
Zalimin zulmüne, zorbanın zartasına, zurtasına, 
Karşılıksız aşkın azabına, hukukun gugukluğuna, 
Hangimiz dayanırdı başımızdakilerin başımıza çıkmasına. 
Bakar mıydık yüzsüzün yüzüne hiç, paslı bir hançerle 
 

***

Bu mevzuyu sosyal medyada tartışırken Can Yücel’in “Bir ihtimal daha var” çevirisinden söz edince, en ilginç yorumu Nihat Demirkol üstadımız yaptı: “Can Baba, Shakepeare ile Osman Nihat Akın’ı nasıl kucaklattı ama” diye…