GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
27 Temmuz 2024 Cumartesi

Attends-nous PARIS

Ah Paris!

Seni bizzat 4 gözle beklediğimi biliyorsun.

Gündemin kirini pasını çirkinliğini bir süreliğine örteceksin…

Dünyaya azmin zaferini,

Rekabetin barışçılığını,

Sporun dostluğunu,

Estetiğin sonsuzluğunu, gücün sınırını göstereceksin…

Siyasetin, ekonominin, iklimin krizlerini 2 haftalığına rafa kaldıracaksın.

Coğrafyanın kader olmadığına inandıracaksın.

Dinin, dilin, cinsiyetin, ırkın eşitliğine bizi ortak edeceksin…

Paris 2024…

Bu sene bir başka keyif Olimpiyat Oyunları. Zira tam 128 yıl sonra kadın erkek sporcu katılımı eşit. 128 sene sonra da olsa nihayet Olimpiyat Oyunları'nda cinsiyet eşitliğinin sağlandığı tarihî bir kilometre taşı Paris 2024.

Bu yıl ilk kez madalya verilecek 32 spor dalının 28’inde kadın-erkek sayısı aynı olacak. Kadınlarla erkeklerin birlikte mücadele ettikleri karma kategorilerin sayısı da 18’den 20’ye çıkacak. Kadınlar 152, erkekler ise 157 yarışmada sahne alacak.

İlkler unutulmaz.

128 yıl önce STAMATA REVITHI adındaki bir kadın maraton koşmaya kafayı takınca o dönem için müthiş bir baş kaldırış örneği sergilemiş oldu spor tarihinde…

30 yaşlarındaydı, hayat ona hoyrat davrandığından oldukça da yaşlı gösteriyordu. İş bulmak için 2 çocuğunu da alarak Atina’ya göçmüştü. Uzun mesafe koşulara bayılırdı. Olimpiyat maratonuna katılmaya karar verdi ancak Uluslararası Olimpiyat Komitesi onun başvurusunu reddetti.

Revithi’nin inadı inattı.  Yapabileceğini en azından Atina’lılara göstermek için resmi maratonun yapıldığı günün ertesi günü, 40 kilometrelik parkuru kendi başına koşmaya karar verdi. Koşusunu sabah saat 08.00'de başlatarak, yaklaşık 5 saat 30 dakikada tamamladı. Bu süre zarfında, koşusunu doğrulayacak tanıklar ve belgeler topladı. Ancak, Panathinaiko Stadyumu'na vardığında askerler tarafından Stadyuma girişi engellendi. Bu tarihi an, kadınların olimpiyatlarda yer alması için verilen mücadelenin bir sembolü haline geldi.

Maraton sayesinde adını tarihe yazdıran bu sivil itaatsizin sonraki yaşamına dair hiçbir şey bilmiyoruz. Sadece bu başkaldırısında yaşadığı zorlukları özetlersek:

Cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldı. (Erkek Egemenlik Hiyerarşisinde ne işin vardı??)

Alay ve sataşmaların hedefi oldu. (Elinin hamuruyla ne yapmaya çalışıyordun??)

40 km’yi yalnız koştu. (Don Kişotluk yaparsan başına gelecekleri bilmiyor muydun??)

Stadyuma girişte askerler tarafından engellendi. (Her başarılı kadının arkasında gerçekten erkek var mıydı?)

Fırsatını tek başına yaratıp sonradan hemcinslerine ilham olmuş ve kadınların bir sonraki Olimpiyat Oyunları'nda boy gösterebilmelerine yol açmış Stamata Revithi

Son dönemde çokça konuştuğumuz Çeşitlilik, Kapsayıcılık ve Fırsat Eşitliği Olimpiyat Oyunları’nın en önemli değerlerinden bana göre…Olimpiyat Tarihinde “İNSAN ve İNSANLIK” kavramını parlatan başka bir örnek de 1936 yılında Nazi Almanya’sının ev sahipliğinde gerçekleşen Berlin Olimpiyatlarından. Siyahi Amerikalı atlet Jesse Owens 4 altın madalya kazanarak ev sahibi ülkenin ırkçı söylemlerine meydan okumuştu. Uzun atlamada kırdığı rekor ise 25 yıl boyunca geçilememişti.

1972 Münih olimpiyatları da Olimpiyat Tarihçesinin kahpece kirletildiği, dostluk çatısı altında kıyasıya rekabetin kana bulandığı bir olimpiyat olarak akıllara kazındı. Eşitsizliğin adı bu sefer Terör Şiddetiydi. İşi gücü daha yükseğe zıplamak, daha hızlı koşabilmek olan sporcular pis bir pazarlığın kurbanı olmuşlardı.

1980 ve 1984 olimpiyatları da siyasi yönelimler yüzünden Fırsat Eşitliği ve kapsayıcılık sağlayamadı. SSCB’nin Afganistan’ı işgaliyle ABD ve SSCB hükümetlerinin birbirine rest çekmesi yüzünden bu ülke sporcularının yıllarca yaptıkları hazırlıklar bir kalemde silinip atılıverdi.

 

Gencecik Türkiye Cumhuriyeti ise tam yüzyıl önce Paris 1924'te 40 sporcuyla Olimpiyat Oyunları’nda boy göstermişti. O yıl tüm temsilcilerimiz erkekti.

Mustafa Kemal Atatürk sporu bir ülkenin gelişmişlik düzeyini belirleyen unsurlardan biri olarak görürdü. Sporcu zeki, çevik ve ahlaklı olurdu yeni Türkiye’ye de bu lazımdı.  1926’da kadınların spor alanında varlık gösterebilmesi için Çapa Kız Öğretmen Okulu’nda ilk kadın beden eğitimi öğretmenlerini yetiştirmek üzere açılan kursa İsveç’ten uzmanlar getirildi. Eğiticinin eğitiminin en önem verildiği dönemlerde sporun öğretmenleri bile Avrupai şartlarda eğitim alıyorlardı!

Mustafa Kemal Atatürk’ün gördüğü son Olimpiyat Oyunları, 1936 Berlin Olimpiyatlarıydı. Türkiye burada sadece ilk madalyalarını kazanmamış, ayrıca ilk kez kadın sporcular tarafından temsil edilmenin onurunu da yaşamıştı. Eskrimde mücadele eden Halet Çambel ile Suat Fetgeri Aşeni, hem Türkiye’nin medar-ı iftiharı oldular, hem de Olimpiyat Oyunları’nda sahne alan ilk Müslüman kadın sporcuları…

Paris 2024 Olimpiyatlarına Türkiye'den 18 spor dalında 54 kadın, 48 erkek olmak üzere, toplam 102 Türk sporcu katılacak. Yani kadınlarımız daha çok…

Olimpiyatları simgeleyen 3 sözcük

“CITIUS-ALTIUS-FORTIUS”

Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü…

Peki birimiz eksilirsek daha hızlı olabilir miyiz?

Bir kaçımızı ayrıştırdığımızda daha yükseğe ulaşabilir miyiz?

Herkesi kapsamaz isek DAHA GÜÇLÜ olma ihtimalimiz var mı?

Olimpiyatların Dünya vatandaşlığına yaklaştırdığına inanıyorum.

Sporun sanat gibi evrensellik ve çeşitlilik merhemlerini kullanarak bizleri iyileştireceğine inanıyorum.

Dostluk çatısı altındaki rekabetin ruhumuzdaki güç savaşlarını törpülediğine inanıyorum.

Bu yüzden PARIS!

Seni 4 gözle bekliyorum… Tüm sporcularımıza başarılar diliyorum…