GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
20 Temmuz 2024 Cumartesi

Keşke bir kedi sevmiş olsaydınız…

Kedimin yasını tutuyorum.

Kızım, kara meleğimle 10 yıl geçirdik. İlk önce o beni buldu boynunda kocaman bir yarayla. Bir kemirgen boynuna saldırmış, sokakta bulduğum her yaralı hayvanı hemen yetiştiririm veterinere elbette onu da götürdüm. İlaç tedavisi, antibiyotiği, yok rüzgârlı yok yağmurlu derken bizim evin ferdi oluverdi anlamadan. Simsiyah bir kedi, gözler yemyeşil…Sokak hayvanı diyemezsin o kadar güzel, o kadar kibar ve o kadar görgülü…Bizi seçmişti. Bizim olmaya karar veren oydu.

Oyuncu değildi. Bilge bir hali vardı. Her şeyi anlayan tavrıyla gözlerimin içine bakar, bütün derdi kederi yorgunluğu neren yaralıysa sokulur, mırıltısıyla diliyle sürtünmesiyle bütün o negatifliği bir mıknatıs gibi kendine çekerdi. Vertigom tutar şakaklarımı yalar, karnım ağrır üzerine oturur, canım mı sıkkın kendince dikkat çeker odağımı bambaşka bir noktaya ben anlamadan değiştiriverirdi. Sanki o ebeveyn ben çocuk…

Yıllarca yatağımı paylaştım. Yemeğimi paylaştım. Ailemi paylaştım. Okuduğum satırları, seyrettiğim haberleri, yaptığım temizliği, yerleştirdiğim dolapları…

En çok da derdimi, kimseye anlatamadığımı, içimdeki fırtınaları, coşkuları, kaygıları beni zayıf düşüreceğini sandığım ne varsa hep ona anlattım ben tam 10 yıl…

Sessizce dinledi ne yargıladı ne sözümü kesti ne beni dinlemekten vazgeçti…Mırıltısıyla hırıltısıyla hep nerdeysem eşlik etti.

Antidepresanım, sebepsiz neşem, ağlama duvarım, sessiz gölgem…

Şikâyet etmedi, hiç söylenmedi. Ne çok dedi, ne az. Ne soğuk dedi ne sıcak. Arada küstü, uzun seyahatlerden sonra kavuştuğumuzda, haddimi bildirmek için saklandı bulamayacağım deliklere.

Yüzünde hep o derin mana…Gözlerinde hep sen benimsin, ben senin…

Yokluğuna evdeki ıssızlığa sağımda solumda sen olmadan sensizliğe nasıl alışırım bilmiyorum.

Senden bildiğim içimi rahatlatan her türlü gürültüyü çıtırtıyı tıkırtıyı duymadan evde nasıl vakit geçer bilmiyorum.

Koşarak eve döndüğüm “kızıııııım” diye seslendiğimde o müthiş karşılama olmayacağını bilerek anahtarı deliğe nasıl sokabilirim bilmiyorum.

Beni her sabah uyandırmanı, gece hadi kızım yatağa dediğimde arkamdan tıngır mıngır gelmeni nasıl unutacağım bilmiyorum.

Suyunu, kumunu değiştirmem için beni uyarmanı, üzerine basmayım diye karanlıkta seni göremediğimi anlayıp “pişt ben burdayım” deyişini…

Mutfağın kapısından bana bakışını, tavuk pişirirken ki heyecanını…

Elektrik süpürgesiyle kovalamaca oynamanı, spor yaparken bana eşlik etmeni…

Her fotoğraf çekilirken kameraya poz vermeni…

Hayatın sıkıntılarından uzaklaşmanın en güzel üçlemelerindendin sen…

Kitap, müzik ve kucağımda sen…

Turgut Uyar güzel hayıflanmış…

“Keşke bir şiir okumuş

Bir kedi sevmiş olsaydınız…

Belki bu kadar kirletmezdiniz dünyayı…”

Sahipsiz hayvanların sahipsiz olduğunu düşünenler…Sebep sizsiniz!

Bu noktaya getiren sokaklarda çoğalmasına izin veren sizsiniz.

Bir hevesle bir ticari mal gibi satılmasına sonra hoyratça bir çöp gibi sokağa fırlatılmasına sebep sizsiniz.

Albert Camus’un dediği gibi bir ülkeyi tanımak için o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın…Biz bile tesadüfen yaşarken, hayvanlarımızın ölüm fermanına nasıl bu kadar tepkisiz kalabiliriz ki…

Bu coğrafyada ölmek de çok kolay, doğmak da…

Mühim olan yaşamak…Hele kadınsan, çocuksan ve sahipsiz bir hayvansan daha da zor...