GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ahmet Aydın AKANSU
YAZARLAR
19 Ağustos 2016 Cuma

Atatürk'ün ağaç sevgisi ve yanan ormanlar

Şu sıralar televizyonlarda orman yangınları haberlerinden bunaldım. Sanki bir yarışma yapılıyormuş gibi Muğla’daki söndürülüyor, Çanakkale’deki başlıyor. 20 -30 yılda güçlükle büyüyen güzelim karaçamlar, kızılçamlar çıra gibi yanıyor. Orman yangınlarının yüzde 92’si insan kaynaklı olunca aklı başında vicdan sahibi bir kişinin ne diyeceğini merak ediyorum. Aslında içimdeki kızgınlığı bağırıp, çağırarak rahatlamak istiyorum ama yine de sakinliğimi koruyup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ağaç ve doğa sevgisini yazmayı seçiyorum. Büyük önder Atatürk’ün askerlik, liderlik, düşünce ve devlet adamlığı üzerine çok yazılar yazıldı. Ancak çevreye, doğaya ve hayvanlara olan düşkünlüğüne çok az değinildi. 

Anne ve babaların anlatması gerekir
Ulu önderin 86 yıl önce Yalova’da verdiği ağaç sevgisini ailelerin çocuklarına anlatması gerekir. Keza o yıllarda dünyada ne küresel ısınma, ne global kirlilik, ne asit yağmurları, ne orman katliamları konuşulmuyordu. Atatürk, 1930 yılında Yalova’da ulu bir çınarın bir metrelik dalını kestirmediği olay şöyle gelişir: “Atatürk’ün 21 Ağustos 1929 günü Bursa’ya gitmesi gerekir. Yanındaki heyetle Ertuğrul Yatıyla İstanbul’dan hareket eder. Yalova sahilinden geçerken birden dallarını özgürce uzatmış, başı dik ve asırlık o çınarı görür ve dakikalarca hayranlıkla izler. Gövdesi ve kollarıyla insanlara güven veren ulu çınara sırtını dayayıp uzun süre oturur.

Çınar’ın yanına ev yapılması ister
Atatürk için hayatı boyunca çınarlar, kayınlar, meşeler, çamlar, salkım söğütler en kutsal değerlerdir. Atatürk’ün dev çınar ağacının hemen yanına yapılmasını istediği ev 13 Eylül 1929 tarihinde bitirilir. Atatürk bir gün, köşküne geldiğinde çınar ağacının dalını kesmeye çalışan bahçıvanı çağırarak nedenini sorar. Bahçıvan, “Ağacın dalları uzamış, binanın duvarlarına dayandığı için kesiyorum efendim”  yanıtını alınca Atatürk düşünülmesi bile imkansız olan bir emir verir “Ağaç kesilmeyecek bina kaydırılacak” der. Görev İstanbul Belediyesi’ne intikal ettirilir. Belediye Fen İşleri Yollar ve Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlenir. 8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina çevresindeki topraklar büyük bir dikkatle kazılıp yapının temel seviyesine inilir. İstanbul’dan getirilen tranvay rayları döşenir. Atatürk ile birlikte kardeşi Makbule Atalan, Vali Vekili Muhittin Bey, Emanet Fen Müdürü Ziya Bey ve Cumhuriyet Gazetesi Baş Muhabiri Yunus Nadi nezaretinde bina 4 metre 80 santim kaydırılarak çınar ağacının bir metrelik dalı kesilmemiş olur. Şu anda Yalova’da müze haline getirilen Atatürk’ün  köşkünün adı günümüze kadar “Yürüyen Köşk” olarak gelmiştir.

Ağaçlandırmaya çok önem verirdi
Cumhuriyet döneminin en etkin gazetecilerinden ve Atatürk’e yakınlığı nedeniyle çok önemli olaylara tanıklık eden Falih Rıfkı Atay, “Atatürk’ün dayısının yanındaki çiftlik hayatı, doğa ve hayvan sevgisinin temelini oluşturmuş. Büyük önder dağlarının ormanlaşması için bizzat uğraştı. Hemen, hemen her ağaçta hakkısı vardır. Nerede birkaç söğüt görse pikniğe giderdi. Söğütözü, pek sevdiği köşelerinden biri olmuştur. Kendi ağzından bizzat dinlemiştim. Bir gün genelkurmay başkanı İsmet Bey’le Diyarbakır çöllerinde atla gidiyorlarmış. Mustafa Kemal demiş ki: “Çabuk bana yeni bir din bul. Ağaç dini. Bir din ki ibadeti ağaç dikmek olsun. Atatürk’ün doğayı, ağacı sevmesinin en belirgin örneklerinden biri Atatürk Orman Çiftliğidir. Yalova kaplıcalarının yeşil cennet diyarı çam ormanları atamızın katkılarıyla gerçekleşmiştir. Ankara Gazi Orman Çiftliği, Yalova Baltacı Orman Çiftliği, Tarsus Piloğlu Çiftliği, Silifke Tekir ve Şövalye Çiftliği, Dörtyol Portakal Bahçeleriyle Karabasmak Çiftliği de.”

“İyileştiğim zaman bir ormana gidelim”
Atatürk'ün mahalle ve okul arkadaşı olan başyaveri Salih Bozok “Atatürk toprağını, suyunu, doğasını, kısaca memleketini çok seven bir insandı. Hastayken, (İyileştiğim zaman ormana gidelim. Dere kenarında küçük bir ev yaptırıp orada yaşayalım) derdi ve sık sık tekrarladı. Sözünü ettiği ve yaşamayı arzuladığı ormanın ve dere manzarasını içeren bir tablo yaptırdım. Atatürk son günlerinde hep o manzarayı seyrederek avundu”diyor. Barışı ve yeşilliği böylesine seven Atatürk’ün Anıtkabir’deki Barış Parkı, bu bakımdan kişiliği ile özdeşmiş, bütünleşmiştir. “Burası vatan toprağıdır ve kaderine terk edilemez” ile “Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya değer” sözleri O’na aittir.