GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
3 Nisan 2016 Pazar

Aristoteles Yılı - 2016

Assos’un şimdiki adı Behramkale… Her gün yüzlerce mülteci Midilli’ye kaçabilmek için bu bölgede geziyor şimdilerde… Assos’un ilk kuruluşu M.Ö. 7.  Yüzyıla kadar uzanıyor. Ören yerindeki en önemli kalıntı Ege denizine hakim muhteşem bir manzarası olan ve İ.Ö. 6. yüzyılda yapılan Athena Tapınağı’dır. Yapının önemli buluntuları Boston Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Behramkale’deki kazıevinde korunuyor. Tapınağın sütunlarının ayağa kaldırılması için uzun yıllardır çalışılıyor…

 Daha sonra Pers egemenliğine girmiş, 5. yüzyılda Atina Birliği’ne katılmış. Ardından kent “özelleştirilmiş” ve banker Euboulos’un yönetimine girmiş. Kentin sonraki hakimi de bankerin mirasçısı azatlı köle Hermias olmuş. Hermias Filozof Platon’un öğrencisiydi. Aristotelesin de arkadaşıydı. Mantık biliminin babası filozof Aristoteles, Hermias’ın konuğu olarak üç yıl Assos’ta kaldı, dersler verdi. Kısaca Aristo dediğimiz, büyük filozof üç yıllığına da olsa hemşerimiz sayılır…

***

UNESCO çok iş yapan ama mantalite olarak “romantik” bir kurum… 2016’yı “Uluslararası Küresel Anlayış Yılı” ilan edecek kadar romantik…

Çok ciddi işleri de var. 21 Şubat 2016’nın “Ana dilleri koruma” günü ilan etmesi gibi…

UNESCO bazen de insanlık tarihine katkı koymuş şahsiyetleri de “yıl mevzuu” yapabiliyor. UNESCO 2016’yı Aristoteles yılı olarak ilan etti.

***

Bizim memlekette kimsenin umurunda hatta gımırında, olmayacağı bir durum. Ama biz yine de 2016’nın Aristoteles’in 2400. doğum yılı olması nedeniyle duyarsız kalmayalım.

Selanik Aristoteles Üniversitesi 23-28 Mayıs tarihleri arasında uluslararası bir kongrenin duyurusunu yaptı bile. Assos’ta da Örsan K. Öymen’in öncülüğünde hayli geniş çaplı bir etkinlik düzenleneceğini umud ediyorum.Peki neden yapılıyor bunlar. DücaneCündioğlu’nın deyimi ile “Aristoteles’e hürmet, en insani yanımıza, düşünmenin kendisine hürmet demek olduğu için.”Aristoteles'in hayata ve evrene verdiği anlam 1500 yıl boyunca kabul gördü ama  orada kalmadı çünkü gerçek Aristoteles'in gösterdiği gibi değildi. Sonradan Newton, kuantum fiziiği ve görecelik kuramları çıkarak anlamları dönüştürdü.

***

“Vahhabi” olmayan İslam Dünyası için de kıymetlidir Aristo… Aristoteles’e göre, insanın en sağlam bilgi edinme yollarından biri, belki de ilki deneyimdir, sonra sanat ve sonra teorik bilim. Deneyimlerimize güveniriz, deneyimli kişilere de ne ki deneyim sağlam olduğu ölçüde öznellik ve kişisellikle yaralıdır, düşünceden aldığı pay yok gibidir, çünkü deneyimle şeylerin ne olduğunu biliriz, niçin ve nasıl öyle olduğunu değil. Bu nedenle de deneyim aktarılamaz, başkalarına öğretilemez. Oysa şeylerin nasıl ve niçin öyle olduklarının bilgisi olarak sanatlar ile bilimin ayırıcı vasfı “öğretilebilir” olmaktır. İslam dünyasında Aristoteles’e İlk Öğretici (muallim-i evvel) denilmesinin en önemli nedeni de budur, çünkü o çok çeşitli alanlara yayılmış bilgileri kendisinden öncekilerle karşılaştırılamayacak biçimde düzenlemiş, ilkelerini, amaç ve yöntemlerini belirlemiş ve böylelikle daha en temelinde onları öğretilebilir kılmıştır.

***

Avrupa, Aristoteles’i bir Müslümandan İbnRüşd’den öğrendiği için laik-demokratik tek islam ülkesi olan Türkiye’de de anılmasını beklerim.

 Asıl adı Muhammed olan İbnRüşd, hukuk alanında ün yapmış seçkin bir ailenin çocuğu olarak 1126 yılında Kurtuba’da (Cordoba) doğmuştur. Aristoteles’in eserlerini, onun doktrinine bağlı kalarak “şerhettiği“için İslâm âleminde “eş-şârih”, Lâtin dünyası nda “commentator” olarak tanınır. Aristoteles’in tarihteki en has yorumcusu İbnRüşd’tür.

İbniRüşd, bütün İslam düşünürlerinden daha güçlü ve kararlı olarak, insanların gerçek anlamda var oluşunun, bilimsel düzeylerinin gelişmiş olmasıyla bağlantılı bulunduğuna inanır. Özellikle, Gazali’nin Filozofların Tutarsızlıkları, (Tehâfütü’l-Felâsife) adlı eserine yazdığı karşı eleştiri kitabı Tutursızlığın Tutarsızlığı, (Tehifütü’tTehafüt) Gazali’nin, doğa yasalarının zorunluluğunu reddeden görüşüne karşı çıkarak «duyulur nesnelerde gözlenen temelli nedenlerin varlığını inkar etmek safsatadır; bunları inkar eden kişi (Gazali), ya aklında olanı diliyle inkar ediyordur (Gazali’nin iki yüzlü davrandığını söylemek istiyor) ya da safsatadan başka bir şey olmayan bir kuşkuya kapılmıştır» diyordu.

Ülkemizde İslam Felsefesine çağdaş yorum getirdiğini düşündüğüm nadir insanlardan biri olan Dücane Cündioğlu, “Aristoteles üzerinden sekülerleşme ya da laiklik, feodalitenin gerilediği, yavaş yavaş tarih sahnesine çıkan burjuva sınıfının kiliseye ve otoritesine meydan okuduğu temel ve güçlü bir akım olarak değerlendirilebilir mi?” sorusuna bakın nasıl cevap vermiş:

“Latin İbnRüşdçülüğü Aristoteles üzerinden iktidar sorununu toplum temelinde çözme olanağı bulmakla kalmamış, aynı zamanda felsefeyi, aklı ve imparatoru toplumsal iktidarın kökenine yerleştirmişti, çünkü Aristoteles’in Latince’ye çevrilmesiyle birlikte, Yeni Platoncu argümanlara dayanan Aziz Augustinus’un tanrı devleti dışında artık farklı seçenekler de ortaya çıkmıştı: saf monarşi… Nitekim Dante’nin monarşi savunusu ve Commedia’nın kilisenin siyasallaşmasını yerden yere vurduğu o sert pasajları, doğrudan yeni filizlenen kentsoylu zümrelerin kiliseden özgürleşme eğiliminin bir ifadesidir. Devlet imparatora devredilmeli, kilise ise kılıç ve altınla oynaşmayı bırakıp elindeki asaya dayanarak sadece ahlakı düzenlemekle ilgilenmeliydi. Bu radikal isteklerin öznesi, bundan böyle, “toplumsal canlı” olarak insandı. 20. yüzyılda bile Aristoteles’in düşüncelerinin, iki dünya savaşı geçirmiş bir dünyanın maruz kaldığı nedensiz şiddetle başetmek konusunda düşünen her zekanın başlıca kaynakları arasında yer aldığı unutulmamalı. Biraz garip bir biçimde Platon modern diktatörlüklerin, Aristoteles ise (nisbeten) demokrasinin simgesi olarak algılanır. Din ile Devletin ayrışması, Ruh ile Aklın, Platon ile Aristoteles’in ayrışması demekti çünkü.”

Anlayana, anlamaya, hiç anlayamayacak olana… 2016 Aristo Yılı kutlu olsun…