GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
17 Mart 2016 Perşembe

Çanakkale’yi anlamak…

Yıl 1934… 1915 yılının bahar ve yaz aylarında Çanakkale'de bize karşı çarpışmış olan Anzaklar, bu savaşlar sırasında orada hayatlarını kaybeden silah arkadaşlarını anmak için Çanakkale'ye geleceklerdir. Aradan 19 yıl geçmiş. O zamanın genç savaşçılarının her biri şimdi artık orta yaşlı birer insan olmuşlardır. Doğaldır ki, dostça bir ziyaret için olacaktır bu geliş.

Konukları ağırlama görevi de zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'ya verilir. Bakan'ın konuklara usulen bir de konuşma yapması gerekecektir.. Cumhurbaşkanı  Mustafa Kemal Atatürk Bakan Şükrü Kaya'ya o gün için nasıl bir konuşma hazırladığını sorar. Şükrü Kaya da yalnızca bizim şehitlerimizin övüleceği bir konuşma yapacağını söyler. Bunun üzerine Atatürk: 'Çanakkale'de hayatlarını kaybedenler yalnızca bizim çocuklarımız değil ki! Bize karşı çarpışanlar da orada kanlarını döktüler. Sen onları da saygıyla anmalısın!' der İçişleri Bakanı'na. O günün akşamı yeniden buluştuklarında Atatürk Bakan Şükrü Kaya'ya bir kâğıt uzatır.

Kâğıtta Bakan'ın konuklara neler söyleyeceği yazılıdır. Şöyle yazmıştır Atatürk: "'Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen İngiliz, Fransız, Anzak analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Ne zaman Çanakkale’ye gitsem bu metni yüksek sesle okurum. Sonuna kadar da okuyamam, gelir boğazıma bir şey takılır… Genellikle dinleyen arkadaşlarım da gözyaşlarına boğulur…

Biz de ‘Ata’ diyelim’
 

Atatürk’ün bu hitabına daha sonra ‘Bir Anzak Annesi’ tarafından cevap yazıldı: “Gelibolu topraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını, alicenap sözleriniz hafifletti. Gözyaşlarımız dindi. Bir ana olarak bana, bir güzelim teselli bahşetti. Yavrularımızın sonsuz uykularında, huzur içinde dinlendiklerinden hiç kuşkumuz kalmadı. Majesteleri kabul buyururlarsa bizler de kendilerine Ata demek istiyoruz. Çünkü, yavrularımızın mezarları başında söylediğiniz sözler, ancak bir öz babanın sözleri gibi yüce, ilahi... Evlatlarımızı bir baba gibi kucaklayan büyük Ata’ya tüm analar adına şükran, sevgi, saygıyla...”   

Şu günlerde ülkede en çok duyduğumuz sözcükler “Bölücü” ve “Terör” …

Barış yoksa kalkınma yok…

2007 yılında Budapeşte’de bir konferansta dinlediğimiz İrlanda eski Başbakanı Bertie Ahern, “Blair ile barışa giderken Atatürk’ten ilham aldık. Sorununuzu çözerken dışarıda aracılar aramayın, ülkesinde ve dünyada barışa övgüler yağdıran Atatürk’ü örnek alın. Barış yoksa, ekonomik kalkınma da olmuyor” demişti.

800 yıl süren ve binlerce kişinin ölümüne neden olan Kuzey İrlanda problemini ‘Hayırlı Cuma’ anlaşmasını imzalayarak dönemin başbakanı Tony Blair ile birlikte çözen İrlanda eski Başbakanı Bertie Ahern, İrlandalı ve İngilizler arasındaki düşmanlığı çözerken Atatürk’ün vizyonundan faydalandıklarını söylemişti.  Ahern’in Atatürk’ün Çanakkale Savaşı’nda ölen askerler için söylediği ve bu yazının başında yer alan metin aslında her türlü sorunu çözecek formüldür.

Türkiye’nin Güneydoğu’da yaşadığı problemle ilgili olarak Ahern şöyle konuşmuştu:  “Türkiye’de barış süreci nasıl geliştirilebilir diye soruyorlar.  Birbirinin aynı süreç yoktur ama unutmayın ki terör örgütleri asla durmak istemezler. Çünkü bu onların profesyonel işine dönüşmüştür. Halklar onlar üzerinde baskı yaratabilir. Probleminizi aile için de çözün. Dışarıdan olaya müdahil olacaklar iki tarafı da anlamakta güçlük çekerler. Benim tanıdığım en muhteşem, en vizyoner lider Atatürk. Hem ülkesinde hem dünyada barışa övgüler yağdıran Atatürk’ü örnek alın, sözlerinin ışığında ilerleyin.”

Atatürk’ü örnek alabilsek… İşte bütün sorun burada…