GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
9 Aralık 2011 Cuma

Küresel muhabbetler

Küresel düşünmek… Küresel olmak… Küresel bakmak… Küresel davranmak… Küresel kavramlar… Küresel fikirler… Küresel aidiyet…
Küresel yatıyor küresel kalkıyoruz ama küresel durumlar zihnimizde bir muamma. Çünkü, tek kutuplu dünyanın liberal politikaları çöküyor. Küreselleşen dünyanın siyasal ve ekonomik örgütlenmesinin yeni aşaması konuşuluyor olacak önümüzdeki yıl.
Belki de yeni bir çağın doğuşuna tanık olacağız şu üç günlük ömrümüzde.
Yeniden yapılanmakta olan toplumlara yol açmak için sosyal bilimler ve siyaset bilimi yeni kavramlar geliştiriyor, fen bilimleri kulvar değiştiriyor.
Dünya değişim ekiyor, bunalım biçiyor!
 
Küresel mülahazalar her ne kadar zihnimizde bir muamma ise de, şurası muhakkak ki, küresellik olgusuyla kuşatılmış hayatlarımız muktedirler tarafından bir kere daha teslim alınıyor. Küreselleşen iktidar daha bir görünmez olacak.
 
Bu değişim sürecinde dünyanın başına neler geleceğini bilemezken, Türkiye’nin başına örülmekte olan çorap tedirginliğimizi ikiye katlıyor.
Ülkemizi yönetenler, çökmüş bir imparatorluğun yıkıntılarından Türkiye’ye kendilerince bir gelecek uydurmaya çalışıyorlar.
Küresellik, iktidarın aklını karıştırdı. Emperyal ilişkiler ağına dahil olmak için Osmanlıyı ihya etmeye karar veren AKP iktidarı, düpedüz ateşle oynuyor. Hazır dünyanın çivisi çıkmışken aradan sıyrılmak fikri hiç iyi değil.
Emperyal hevesler sadece alay konusu olmayacak, fakat aynı zamanda hepimizin canını yakan bir girişim olarak tarihe geçecek. Tarihi tekerrüre zorlayan İslamcıların aymazlığı can sıkıyor. Bu hevesin sonu hüsrandır.
 
Küresellik, bir açıdan, yeryüzünde bütün iktidarı tek merkezde toplamayı amaçlayan bir tarihsel sistemin kuruluş hikayesidir.
Küresellik, uygarlığa koşut yaşanan tekleşme sürecinin doruk noktasıdır.
İnsan ölçüler koyarak evreni kavradı ve tanımladı. Ve o ölçü, varlığın “teklik”te vücut bulduğunu öğretti insana. Bu bilgi, “tek ölçü tek tanrı” fikrini geliştirdi.
Dört bin yıl kadar önce ortaya çıkan bu anlayış, iktidarın tek olma haline de vurgu yapar. Ölçme ve tekleştirmeye dayalı bir dünya tasarlayan insanlığın erke dayalı toplumsal yaşamda iktidar oluşumu için koyduğu ölçü, “tek olmak”tır.
İnsanlık buna “dünyaya hükmetmek” diyor. Sinema ve televizyon filmleri, dünyayı kurtaran kahramanlara, dünyaya hükmeden muktedirlere bizi çoktandır alıştırıyor.
 
“Uygarlık, iktidar ve baskı araçlarının mülkiyetini elde etmenin yöntemini kavrayan bir azınlık tarafından, direnen çoğunluğa uygulanan bir olgudur” diyen Freud, bir bakıma uygarlığın küreselleşme hedefiyle çatışmadığını işaret ediyor.
İktidarı ve üretim araçlarının mülkiyetini elinde tutan kapitalistler, derin bir unutkanlık hali olan uygarlık ile kuşattığı insanlığı, “tek ölçü, tek tanrı, tek iktidar” olgusuna inandırmıştır. Bu inanış, küreselleşme politikalarını mümkün kılmaktadır.
 
Tam olarak söylemek istediğim şu; insanlık yaklaşık olarak 10 bin yıldan beri uygarlık yolunda ilerliyor. Bu ilerleyişin nihayetinde mülkiyet ilişkilerinin oluşturduğu toplumları bekleyen, bütün iktidarın tek merkezde toplandığı küresel dünya düzenidir.
Uygarlık ve küreselleşme arasında uzlaşmaz bir çelişki mevcut değil. Aksine, uygarlık yapısal olarak küresel iktidar olgusunu barındırır. Uygarlığı başlatan mülkiyettir.
 
Küreselleşme, kapitalizmin nihai hedefidir. Bu nihai hedefe doğru ilerleyen Kapitalizmin, tarihsel bir sistem olarak aynı zamanda kendi sonuna yaklaştığını söylemek mümkün. Ne ki, bu sonun nasıl yaşanacağını ve sonrasında bizi nasıl bir dünyanın beklediğini söylemek çok zor. Dönüşüm sırasında toplumsal dinamiklerin ve değişkenlerinin nasıl hareket ettiğini sosyal bilimciler de açıklamakta zorlanıyor.
 
Bilişim devrimi, bütün erkin tek merkezde toplanacağı küresel düzenin ideolojik yapısını ve teknolojik altyapısını oluşturuyor. Bilişim devrimi, insanlığın tek merkezden yönetilmesine imkan tanıyor. Yeryüzü sarsıla sarsıla değişecek.
Güvenlik konseptinde, para politikalarında, kent yaşamında, istihdam politikalarında, sosyal güvenlik sisteminde, mülkiyet ilişkilerinde ve bilimde, neye benzeyeceğini bilmesek de, yeni bir çağ bekliyor yeryüzünü.