GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
27 Eylül 2013 Cuma

Yurt isyanına çılgın çözüm!

Ağustos ayının ortalarıydı. Ajanslara düşen o habere inanmakta zorlanmıştım.  YURTKUR’dan yapılan açıklamada ‘karma’ yurt döneminin kapandığı belirtiliyordu. ‘Bundan böyle erkek ve kız öğrenciler ayrı yurtlarda kalacaklar ve uygulama için pilot bölge İzmir olacak’ diyordu açıklamada.  
İzmir’de tutarsa her yere uygulanacaktı.
“Düpe düz haremlik-selamlık” diyenler haksız sayılmazdı.
Çünkü aksini düşündürecek tek satır bir açıklamayı çok görmüşlerdi kararı alanlar.
Anlayacağınız tam bir ‘ben yaptım oldu’ mantığıyla karşı karşıya bırakılmıştı öğrenciler.
Bugüne kadar 5’i kızlar tarafından kullanılan toplam 12 bloktan oluşan yurdun erkek sakinleri İnciraltı’na, Çiğli’ye ve de Buca’ya gönderilmişti. Bir bakıma kentin öbür ucuna 30–35 kilometre uzağa sürülmüşlerdi.
Ne olmuştu, neden olmuştu?
Ahlaka/adaba aykırı bir tablo mu yaşanmıştı? Kararı alanların gerekçesi hakkında kimse net bir bilgiye sahip olmasa da tahminler havada uçuşuyordu.
En popüler tahmin ideolojik duruşlara gönderme yapıyordu.
Haremlik-selamlık diyenlerin sayısı artıyordu. Bir süredir Ege Üniversitesi kampüsüne çadır kuran öğrenciler ‘çağdışı’ buldukları uygulamayı protesto ediyor.  

İsyan 3 temel noktaya dayanıyor:
 
1-Haremlik-Selamlık olarak tanımlanan bu uygulama 21. yüzyılın Türkiye’sine hatta dünyasına ait değil. Çağ dışı!

2-Öğrencilerin transfer edildiği İnciraltı, Buca hatta Çiğli üniversiteye 30-35 kilometre uzakta... Bırakın derse/sınava yetişmeyi her gün maruz kalınacak 3 saatlik trafik keşmekeşi tam bir işkence…

3-Ulaşım maliyeti hesaba katılmadı. Önceden derse yürüyerek gidebilen bir öğrenci bugün yaklaşık 100 liralık bir ek maliyetle karşı karşıya. Ve 100 lira bir öğrenci için büyük para… Hem de kredi yurtlarda barınan bir öğrenci için…
 
Öte yandan böylesi bir uygulamayı Türkiye’nin batıya açılan penceresi İzmir’den başlatmak da ayrı bir ironi…
Öğrenciliğim sırasında o yurtta bir yıl barınmışlığım var. 7 bin öğrencinin barınma sorununu ortadan kaldıran kampus yurdunda girişler tek kapıdan… Tabi ki bloklar ayrı… Her bloğun kapısında devletin görevlileri var. Kız ve erkek öğrencilerin karşılaşabileceği tek yer yemekhane, çamaşırhanedir. Bugüne kadar kulağımıza gelen tek bir adli olay yaşanmamış, adaba/ahlaka aykırı bir vaka kaydı tutulmamış.
En fazla elektrikler kesildiğinde (eskiden sık kesilirdi) kız bloklarının önünde şaka yollu slogan atan birkaç erkek öğrenci… Hepsi ama hepsi bu…  
Daha ötesi varsa açıklansın… Biz de bilelim.
Korkarım ki ne bize ne de isyan çadırlarında barınan öğrencilere kimse tek satır açıklama yapmayacak. Yine korkarım ki protestocu öğrencilere bekledikleri açıklamayı yakında polis yapacak. Sen misin bakan hazretlerinin, devletlu müsteşarın, genel müdürün sözünün üzerine söz söyleyen, eylem yapan, karşı çıkan diye başlayıp biber gazıyla, kimyasalla, tazyikli suyla, copla, sopayla devam eden karakolda adliyede biten görüntülerle.  
Umarım bu kez yanılan biz oluruz.  
İsyanın temelindeki gerekçeleri sıraladım. Sayıyı artırmak mümkün ama hepsi doğru, haklı temele dayanıyor. Gel de isyan etme dedirten hatta saç baş yoldurtan gerekçeler.
Anlaşılıyor ki Gezi Parkı sürecinden Suat abi (Kılıç) de nasibini almamış.
Twitter’ı da kullanıyor ama sağır sultanın bile duyacağı şekilde “Kimse bize ne yapacağımızı, ne yapmayacağımızı söyleyemez. Bize sormadan hakkımızda karar alamaz” diye haykıran gençleri duymamış… Yahut duymazdan gelmiş. Duysaydı Anadolu’nun bağrından kopup üç kuruşla okumaya çalışan üniversiteliyi yerinden yurdundan etmeden önce iki kez düşünürdü muhtemelen. Belki de beyefendiden ‘bir tokat daha’ yerim diye korkmuştur.
**
Uzun etme de nasıl çıkarız biz bu krizden onu söyle diyenleri duyar gibiyim.
—Bir fikrin, bir projen var mı?
—Olmaz mı efendim? Tabi ki var.
Hem de gayet çılgın bir projem var. Öyle ki krizi tereyağından kıl çeker gibi çözeceğiz.
Tek bir hamlede kızlarla erkekleri ayırdığımız gibi erkekleri 30-35 kilometre uzağa, sürgüne gitmekten kurtaracağız.  
Hem de yakın zamanda çadır kente dalıp ‘destan yazması’ beklenen polisimizin biber gazı, kimyasal madde, boya, tankerler dolusu su kullanmasına, cop sallamasına gerek kalmayacak. Mazottu, gazdı, ilaçtı, hastaneydi derken binlerce lira cebimizde kalacak.
Yani milli servet heba edilmeyecek. Sabırsızlanmayın, açıklıyorum.
Mantıklı olan, haremlik-selamlık bile yapacak olsanız erkekleri 30-40 kilometre öteye göndermeden önce yakın bir noktaya yurt inşa etmektir. Ama burada hem o kadar zamanımız yok hem de mantığımız... 5 bin erkek öğrenci için en az 7-8 blok inşa etmek aylar sürer. Bizim daha kısa vadede bu krizden sıyrılmamız lazım. Ve doğru çözüm için sorunun temeline inmek gerekir. Burada asıl sorun kızlarla erkekleri ayırmak değil mi?
Ya da asıl niyet!
Neden yurdun tam ortasına, kız ve erkek blokları arasına duvar örmüyoruz?
Örelim, gitsin! Şöyle 20-30 metrelik bir duvar. Yurt duvarı!
Nasıl fikir ama?
Maliyeti, işçiliği düşünmeyin sakın. Böylesi bir ‘sanat eseri’ için herkes koyar taşın altına elini. Altı üstü duvar değil mi bu. Taş üstüne taş koymada üstümüze yoktur milletçe. Amele mi lazım? Kampusun gençleri yeter de artar bile. Sabah-akşam 3 saatlik trafik çilesini çekmektense gönüllü duvar ustası olur hemen tamamı.  Bir iki güne Çin Seddi inşa edemezler belki de Berlin Duvarı’na ‘taş’ çıkarırlar, vesselam.
—Efendim, duyamadım. Duvar fikri geçen yüzyıla mı ait dediniz.  
Tabi, haklı olabilirsiniz.
Ama bir anda kucağımızda bulduğumuz bu krizin bu yüzyıla ait bir tarafını bulabilmiş olsaydım eğer, modern bir çözüm de önerebilirdim.
Ama bulamadım. Kel başa şimşir tarak verecek halimiz yoktu haliyle…
Unutmadan… 
İzmir’in pilot olduğu ‘haremlik-selamlık uçağı’ siyaseten havalanamadan yere çakılmıştır.
CHP’yi Yamanlar üzerinden eritmeyi düşünürken haremlik-selamlık kriziyle asıl eriyen siz oluyorsunuz. Haberiniz ola… Gerçi haberiniz vardır ya! 
İş olsun!