GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
26 Eylül 2013 Perşembe

Direnen direnene…

Cumhurbaşkanı Gül ABD’de Gezi eylemlerini değerlendirirken, “Aslında ben bir açıdan bu olayların başlangıcı ile gurur duyarım” ifadesini kullandı.
Devamında “Dün nelerle dünyanın gündeminde yer alıyorduk. Bugün nelerle…” ifadesiyle Türklerin ‘muasır medeniyet’ gibi ‘çevresel’ hassasiyet gösterdiğinin altını çiziyordu. Hem de gurur duyarak…
Gül’ün bu yaklaşımı Cumhurbaşkanlığı sitesi tarafından sansüre tabi tutulsa da önemliydi.
Meseleye son dönemde iyice derinleşen Erdoğan-Gül hatta bir parça ‘cemaat çatışması’ perspektifinden bakıp samimiyet testi yapabilirsiniz.
Lakin siyasetten arındırıldığında Türk milletinin birkaç ağaç için Taksim’de başlattığı direnişin sadece başlangıcıyla değil büyük bölümüyle gurur duymak mümkündür.
Siyasal açıdan Gezi Parkı’ndan kim ne anladı, hangi partiye yarar ya da zarar verecek bunu şimdiden kestirmek zor.
Ama ‘çevre bilinci’ açısından Türk milletini ‘pik’ noktaya çıkardığı kesin.
Demek ki Ertuğrul Günay’ın sık sık altını çizdiği gibi…
Kentler bir avuç rant uğruna betona boğulmuş… Ve insanlar etraflarını saran ranttan, yeşil katlinden bunalmış.
Bakmayın siz Başbakan Erdoğan’ın asıp/kestiğine… Başka türlü konuştuğuna…
Gezi Parkı’ndan ilk ders alan yine Erdoğan’dır.
Daha önce defalarca tatile gidip öylesine baktığı Bodrum kıyılarındaki katliamı ilk kez görüp isyan etmesi bu yüzdendir belki de. Ya da partisinin ‘yerel yönetim sempozyumunda’ başkanlarını’ ranta betona karşı uyarışı…
İşte orada da ‘samimiyyet’ devreye giriyor. Tutarlılık… Gelelim yüce Türk milletinin birilerinin gözünde ‘sınıf’ atladığı çevresel bilinç yükselmesine.   
Bir dönem ‘barınma’ sorununu (kendine has) dahiyane bir yöntemle ortadan kaldıran, bulduğu her metrekareye ‘ormandı, yeşildi, hazineydi’ demeden gecekondu konduran, fabrikalarını arıtmasız çalıştıran, kanalizasyonunu denize akıtan Türk milleti, 3-5 ağaç için ortalığı ayağa kaldırıyor bugün.
Neresinden bakarsanız bakın! Büyük bir sıçrama… Terakki!
Muasır medeniyetler seviyesinin de üstünde bir hassasiyet.
Eleştirmek için söylemiyorum.  Ama yeni nesil çevreyi bir şekilde katleden babalarının günahını çıkarıyor bugün. Hem de gaza, bibere, tazyikli suya inat! Ölüme ölümüne meydan okuyarak! Ya da gözünden, kulağından, sağlığından olarak…
Sadece kentin geleceğini değil kendi geleceğini de kurtarmaya soyunarak.
Ve İzmir tabi ki…
Karaburun’daki çevre katliamlarını yazdım geçen yıl boyunca. Avatarlar gibi yerini/yurdunu korumaya çalışan, taş ocağına, balık çiftliğine karşı ayaklanan/direnen Karaburun’un sorunu çözüm yoluna girdi gibi.
Gibi diyorum çünkü ıslak imzayı görmeden hiçbir şeyin garantisi yok bu ülkede.
Karaburun çözülse bile bugün başka sorunlarımız var İzmir’de.  
Üzeri itinayla örtülmüş, gül gibi Çernobil’imiz de var ama katı atık bertarafı önde gidiyor şu sıralar. Yamanlar Dağı eteklerine düşünülen çöp tesisi…
Aslında henüz ÇED aşamasına bile gelmemiş bir proje… Fol varsa da yumurta yok henüz.
Halen 4 bin ton çöple başa çıkmak zorunda olanların bulduğu yer tartışılıyor.
Ama üzüm yemecesine değil bağcı dövmecesine…
Çöpten ağır kokuyor maalesef güdülen siyaset.
Haklısı, haksızı neredeyse önüne gelenin, ağzı olanın konuştuğu bir konu Yamanlar. Twiter’da TT yapanlar da bilmiyor meselenin özünü üzerinden siyaset yapanlar da.
İzmir Büyükşehir de anlatmıyor detayları… En azından şu ana kadar birkaç açıklamadan ötesi olmadı. İş takipçisi mi ararsın, vekil arkadaşından rol çalmaya çalışan başka bir vekil mi? Ya da CHP’li Cevat Durak’a ‘beraber direnelim’ bestesi yapan ilçe başkanı mı?
Yamanlar konulu basın toplantısı sırasında yanında oturan ‘bilim adamını’ işaret ederek ‘Bu zatı az önce gördüm, tanımıyorum’ diye şaşıran Büyükşehir Grup Başkan Vekili mi?
Ya da İzmir’in siyasi ağabeyi Binali Yıldırım’ın ‘Tesisi Çiğli’ye yapın. En uygun yer Çiğli Harmandalı’ dediğini unutup ‘Çiğli’ye de yaptırmam, Menemen’e de yaptırmam’ diyen vekili, ilçe başkanını mı?
Yamanlar’a planlanan çöp tesisi konusunda ‘yaptırmam’ duruşu sergileyen Milletvekili İlknur Denizli’ye karşın 5 yıl il başkanlığı yapmış bir isim olan Ali Aşlık’ın ‘Bırakın nereye yaparsa yapsın. Yeter ki yapsın’ duruşu arasındaki 180 derecelik farka ‘balans ayarı’ benzetmesi yapan bile var.   
Teşkilatın kafası karışık…
Çöp tesisi evine kuş uçuşu en çok 5 kilometre mesafeye inşa edilecek olan Aydın Şengül’ün suskunluğu dikkatlerden kaçmıyor. Ağaçlı Yol direnişçilerine ‘Tek bir ağaç kesilmeyecek’ garantisi veren Şengül, (Direnyamanlar’a yaptığı fikri katkıyı saymazsak) ortalıkla gözükmüyor. Ve AK Parti ilk kez bir konuda bu kadar çok sesli bir görüntü sergiliyor.
Senfoniden çok kakofoniyi andırıyor.
Görünen o ki birileri İlknur hanımın öne çıkmasından ziyadesiyle rahatsız.
Ya da ‘yaptırmam’ politikasının İzmir’de ‘istemezükçülükle’ aynı anlama geldiğini düşünüp politika değişikliğine gidiyor parti. “Ankara (AK Parti) İzmir’i engelliyor” algısını dağıtmakta zorlanan ve çöp kavgasından da benzer bir sonuç çıkmasından endişe edenler var.
Ama kakofoninin kökeninde ‘rol kapma, rol çalma’ girişimleri yatıyor bence. Sanırım Büyükşehir’e aday olduğunu açıklayan vekilin Kordon’da apar topar ‘çöp topuna’ girmesi bu yüzden sanırım.  
Ve Torbalı… Ayrancılar’ın ayran kadar temiz insanları.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Mezarlığı genişletmek istiyor. Ve bu kapsamda orman müdürlüğü ekipleri tarafından yıkılan/kesilen ağaçlara isyan eden, başka ağaç kesilmesin diye 4 gündür nöbet tutan elleri nasırlı köylüler.
Ayrancılar’dakilerin  Gezi Parkı’ndakilerden hiçbir farkları yok aslında.
Gölgesinde dinlendikleri ağaçları koruma refleksiyle alandalar.
Miniklerin gözü yaşlı… Anneleri kızgın, kırgın, öfkeli…
Kimseden özellikle de Büyükşehir’den aydınlatıcı tek satır açıklama yok.
Ağaç kesimine izin verip kesimi bizzat üstlenen Orman Müdürlüğü suskun...
Hal böyle olunca ortalık siyasetçilere kalıyor tabi ki.  
Eee ne de olsa yerel seçim yakın.
Hassasiyetleri taşımak bulduğun fırsatı değerlendirmek lazım…  
MHP’lisi, AKP’lisi, CHP’lisi…
Hepsinin dilinde aynı nakarat…
Direnayrancılar… Tam arkanda ben varım
.
Neyse ki Aziz Başkan Ayrancılar olayına el koydu.
Projeyi şimdilik rafa kaldırdı. Direnişçi köylüler kazandı.
Muhtemelen rutin bir mezarlık genişletme işinden haberi de yoktu.
Hep diyoruz ya… Ekip, ekip, ekip…

Ayrancılar direnişi kısa sürede zaferle bitti. Ama İzmir’in her noktasında direniş sürüyor. Bornova ağaçlı yol satışa, AVM’ye direniyor. Seferihisar ‘orkinos’a direniyor. Mavişehir Ankara’da masa başında yapılan rant kokulu planlara, satılan yeşil alanlarına karşı direniyor.
Karaburun RES’lere, balık çiftliklerine…
Direnen direnene…
Neden, nasıl, niçin? Etki-tepki meselesi… Ne kadar saldırı o kadar direniş…
Umarım zafer direnenlerin olur.

Not: Kılıçdaroğlu röportajına ilişkin düşüncelerimi yarın kaleme alacağım. Ama ayrıntıları akşam 21.00’den sonra Ege TV’den ve de egedesonsoz.com’dan öğrenebilirsiniz.