GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
3 Haziran 2023 Cumartesi

Valla Billa Doğruyum Çalışkanım

Bizim coğrafyada yemin etme biçimi iki kelime tamlamasıyla gerçekleşir.

Valla Billaa!

Allah şahidim olsun, Allah hakkı anlamına gelen bir yemin sözüdür. İnsanımız bu tamlama ile başlayan her söze her yemine inanır, inanmaya mecbur hisseder. Çünkü inandırma amacıyla Allah’ın adını anmak çok güçlü bir vurgudur.

Ant” kelimesi Türk Dil Kurumunun sözlüğünde ise şu şekilde yer alır. Tanrı'yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama, yemin. Terim anlamından da görüleceği üzere yemin ifadesi kutsalın şahitliğinde veya kutsalın üzerine yapılan bir doğrulama, söz verme hareketi aslında.

Türk Tarihinin taaa milattan önce zamanlarında Hun İmparatorluğu’ndan bir ant günümüze böyle tercüme edilmiş…

“Han ve Hunlar bir sülale teşkil ederler: Nesiller boyunca birbirini aldatmaz, birbirine saldırmaz, hırsızlık vukuunda birbirine bildirirler. Hırsızları cezalandırırlar, zararları öderler, iki taraftan birine düşman saldırırsa askerleriyle yardım ederler. Bu andı kim bozarsa Tanrı’nın cezasına çarpılsın, nesiller boyunca bu andın cezası altında inlesin…”

(Abdülkadir İnan, 1948: 279)

Göçebe atalarımızın yerleşik hayata geçmesi ile yemin ifadeleri de tuz hakkı, bereket hakkı, tuz-ekmek hakkı, un hakkı, nimet hakkı gibi şekillere bürünmüştür.

Ekmek çarpsın ki!

Bu değişimin bir diğer aşaması en çok sevilenler üzerine yemin etme biçimi şekline evrilmiştir; anamın, babamın, çocuğumun, ninemin, dayımın, amcamın başı (canı) üzerine yemin ederim ki!..

İslamiyet’in kabulü ile Kur’an’a el basmak, Kur’an’ı öpmek, Tanrı nimeti ekmeği çiğnemek gibi fıkhî yeminler öne çıkmış.

Kuran çarpsın doğru!

Allahıma kitabıma…

Allahı karıştırmadan daha masum ama daha vahşi yeminlerimiz de var.

İki gözüm önüme aksın ki!

Ölümü gör…

Şurdan şuraya gitmek nasip olmasın…

Bir de şerefin namusun öne sürüldüğü yeminler var.

Türk toplumu olarak yemin/ant kavramı ile ilk karşılaşmamız (kaldırılana kadar) ilkokul sıralarında başladı. Daha okumayı öğrenmeden evvel bize ezberletilen her bir kelimenin altında başka derin anlamlar olan, herkesi eşit kılan, sevgiye saygıya dem vuran, güçsüzü koruyacağına büyüğe hürmet edeceğine, çok çalışmaya ve durmadan ilerleyeceğine dair hayatımızın ilk zamanlarında ettiğimiz yemin…

“Türküm! Doğruyum! Çalışkanım!

İlkem küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, milletimi yurdumu ÖZÜMDEN çok sevmektir. Ülküm yükselmek ileri gitmektir.

Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe DURMADAN yürüyeceğime ANT içerim.

Varlığım Türk varlığına armağan olsun!

Ne mutlu Türküm diyene…”

Türkiye’de çalışmaya karar veren bir bireyin mensup olacağı neredeyse tüm meslek dallarına ait bir yemin var. Doktorluk, avukatlık, askerlik, yeminli mali müşavirlik, anayasa başkanlığı, veteriner hekimliği, öğretmenlik gibi meslek dalları, resmi yemin ifadelerinin bir ritüel şeklinde gerçekleştirildiği alanlar günümüzde.

Yemine bakıp mı inanırsın?

Yemini edene bakıp mı?

Doğruluğun ve dürüstlüğün yemine ihtiyacı var mıdır?

Şimdi gelelim yeni mecliste yer alacak çiçeği burnunda milletvekili adaylarımıza. Aday diyorum çünkü yemin etmeden görevleri başlayamaz.

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”

Bu yemini yüreği titreyerek, her bir sözcüğün hakkını vererek, vicdanıyla aklıyla ruhuyla kaç okuyan var sizce?

Peki andımızı unutan, daha önce duymamış ve ezberlememiş bir neslin seçim sonuçları ile birebir ilgisi var mıdır?