GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
23 Ağustos 2015 Pazar

Ülke güvenliği güvenli ellerde değil

İktidarı belirleyen beş temel kriterin başında güvenlik gelir; Sonra istihdam, sağlık, eğitim, sosyal güvenlik… Bu beş kriterden güvenlik siyasetinde sorun varsa, o iktidar ayakta kalamaz.
Türkiye’de güvenlik sorunu var. Ve giderek derinleşen bu sorunla baş edemeyen AKP, her şeye rağmen, iktidarda kalmanın yollarını arıyor.
Bir süredir, PKK militanlarının saldırıları nedeniyle toplumda büyük öfke patlamaları yaşanıyor. Şimdilik sahnede sadece PKK var, güneydoğu cehennem gibi… IŞİD henüz sahne almış değil. Belki de bunlar iyi günlerimiz…  
İktidar ise yüksek perdeden atıp tutuyor, kibir yüklü demeçler veriyor, gövde gösterileri yapıyor. Adeta kaybedilen iktidarın intikamı alınıyor…
 
Bu tuhaf gösteri sürerken, toplum, her gün defalarca saldırı haberleriyle sarsılıyor. Silahlı gruplar her kimi öldürmek istiyorsa, elini kolunu sallayarak geliyor, öldürüyor, gidiyor… Bizler de, dehşet içinde, bu saldırıları lanetliyoruz.
Tuhaf, her şey çok tuhaf… Hükümetin tutumu tuhaf, HDP’ye rağmen PKK saldırıları tuhaf… Tek tuhaf olmayan, Erdoğan’ın korkuları…
 
Hergün nasıl bir Türkiye’ye uyanıyoruz?
Hiçbir şeyin yolunda gitmediği, umutların git gide tükendiği, gergin ve asık suratlı günlere uyanıyoruz. İç güvenliği 81 ilde çökmüş, sınır güvenliği kalmamış, dış güvenliği meçhul bir ülkede yaşıyoruz.
Karakollara, askeri birliklere, güvenlik noktalarına saldırmak adeta günlük işlerden oldu. Yolda yürürken kimse güvende değil. Çarşıda, pazarda bir bomba patlasa kimse şaşırmayacak. O gün ateş her nereye düşecekse, eli kolu bağlı bekliyoruz…
 
Gerçek bütün çıplaklığıyla önümüzde duruyor. Türkiye artık yönetilmiyor, yönetilemiyor. Güvenliğimiz emin ellerde değil. Devletin caydırıcı gücü şiddetin üstesinden gelemiyor.
PKK’ya duyulan öfke çığ gibi büyüyor. Ancak, terör karşısında ülkeyi bu kadar savunmasız hale getiren AKP iktidarı çok daha büyük tehlike olmalı.
Sözüm ona barış konuşuluyordu, umut dolu açılımlar yapılıyordu; ne oldu da bir ay içinde memleket savaş yerine döndü? Bu kadar kötüsü hiç yaşanmamıştı.
Savaş, ülkeyi yönetenlerin bütün çareleri tüketmesi halinde başvurulan bir yol olarak, iktidardakilerin durumu ve niyeti hakkında bize çok net bilgi veriyor.
Ve ülkeyi bu duruma düşürenler iktidar çoğunluğunu kaybettikleri halde, “ülkeyi hükümetsiz bırakmayız” diyorlar. Demek daha başımıza gelecekler var…
 
Bu kadar rahat, bu kadar kolay ve bu kadar çok insan öldürülen bir ülkede yaşıyor olmak, toplumda PKK’ya duyulan öfkeyi tırmandırmanın yanı sıra, ülkeyi yönetenlere karşı çok daha büyük bir öfke uyandırıyor olmalı ki, ülke genelinde karamsarlık hâkim, kimse kendini iyi hissetmiyor.
Hal böyle iken, iktidardakilere göre; PKK’nın yarattığı baş edilebilir terör sorunu var, bir de ABD’nin IŞİD takıntısı… Ama işler genel olarak yolunda!
İki ton patlayıcı yüklü araçla şehirde dolaşan eylemcilerden sonra endişeye mahal olmadığını söylemek için, Erdoğan’ın sarayında, dert üstü murat üstü yaşıyor olmak gerekiyor, herhalde.
Ne hazindir, devleti bu hale getiren iktidar hesap vereceği yerde, yinelenen seçimle tek başına iktidar olmanın, mümkünse 400 milletvekilliği alarak ülkeyi ele geçirmenin hesabıyla yatıp kalkıyor.
 
Şu soruya yanıt aramak lazım; PKK, PYD veya Kandil, nereden kaynaklanırsa kaynaklansın, bu eylemler ve cinayetler kimin değirmenine su taşıyor?
Biliyoruz ki, herkesi kokutup sindirmeyi başarırlarsa, bu karanlık süreçten, erken seçim isteyen Erdoğan ve AKP’den başka kazançlı çıkacak olan yok.
Yine biliyoruz ki, Meclis’te 80 vekille temsil edilen Kürtler meşru zeminde konuşma imkânına kavuştu. Bu koşullarda, şiddetin dili anlamsızlaşacak ve silahlı örgütler inisiyatifi elinden kaçıracak, gerillanın savaş statükosu yıkılacak…
Hâlbuki HDP sistem dışına itilirse bunların hiçbiri olmayacak, kapalı kapıların ardında, pazarlıklarla iş kotarmaya devam edecekler, oylar AKP’ye akacak, kirli ilişkiler sürecek…
Değil mi ki, “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir.” “Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir Anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir.” diyerek, Erdoğan, niyetini ayan beyan ortaya koymuştur.
Sanki biri birilerine şöyle söyledi; “Ben sarayımdan ülkeyi yöneteyim, siz de savaşçılarınızın başında, savaş ekonomisinden beslenmeyi sürdürün; böylece herkes istediğini alsın, ‘tatlı hayat’ sürsün!”
 
Sandıklar yeniden önümüze geliyor. Bu pis oyunu bozmak elimizde. Ülkeyi yönetemeyenler yeniden yönetmeye talip oldu. Hem de ülkenin kana bulanması pahasına. Bu, kabul edilebilir bir durum değil. Yinelenecek seçimlerde, barış isteyen herkesin adresi CHP ve HDP olmalı. Bu kirli savaşı ve Erdoğan’ı durdurmanın başka yolu yok.