GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
19 Ağustos 2015 Çarşamba

Çember daralıyor

Türkiye, parlamenter sistem ile başkanlık sistemi arasında oluşan gerilim hattı ile Suriye-Türkiye-Irak ekseninde oluşan bir diğer gerilim hattı arasında hızla gerilmeye başladı.
Şu an için gerek iç dinamiklerin gerek dış dinamiklerin nasıl çalıştığını ve ülkenin nereye sürüklendiğini Hükümetin ve Sarayın tam olarak bildiğine inanmak çok güç. Türkiye’nin içinden geçtiği bu kritik sürecin ne ölçüde Ankara’dan yönetildiği benim meçhulüm..
Türkiye, “değişimin tarihsel zorunluluğu” olarak dayatılan Erdoğan keyfiyeti karşısında bunalmış durumda. Erdoğan ile burjuvazi arasındaki anlaşmazlıklar bir hesaplaşmaya doğru gidiyor. Ekonominin öncelikleri ve ülkenin yönetim biçimi, tartışmaların odağında yer alıyor. Uluslararası sistem, Türkiye’nin inatla sürdürdüğü dış politikadan duyduğu rahatsızlığı saklamıyor.
Ülkede toplumsal barış, ekonomi, Suriye ve Irak ile ilişkiler pamuk ipliğine bağlı. Ve bu bıçak sırtı durumdan bir ikinci seçimle çıkma ihtimali yok gibi… Fakat Erdoğan ve AKP’si, ne pahasına olursa olsun, ülkenin başında kalmaya kararlı. Cehennemin yollarına taş döşemeye başladılar bile…
 
7 Haziran seçim sonuçlarının AKP ve Erdoğan’da yarattığı rahatsızlık ve seçim sonuçlarına tahammülsüzlük ülkeyi kilitlemiş durumda; Gelinen son aşamadan itibaren, bütün kritik kararların Erdoğan’ın iki dudağı arasında olduğu görülüyor. Yani bundan sonrası tufan!
Bir diktatör nasıl düşünürse, Erdoğan da öyle düşünüyor. O vasatlığın, “ben yaptım oldu” kafasının, çalıyor ama çalışıyor mazeretinin maalesef bu ülkede karşılığı var. Ve Erdoğan o kitlesiyle gidebildiği kadar gidecek… Ama nereye kadar?
İslam devleti kurma idealinin ardına sığınıp yola koyuldular. Çok fazla gidemeyecekler, Ne ki bu gidişin ağır bedelleri olacağı şimdiden görülüyor. Her neye karışmışlarsa, çok korkuyorlar, iktidarı bırakmayacaklar. Aslında gittikleri bir yer de yok; yangın söndürüyorlar…
 
Peki, bu ahvalde, muhalefet ne yapacak?
MHP ne yapar bilemem ama CHP’nin yeniden Türkiye partisi olmak için irade koyacağı günlerdeyiz.
Kısa vadede ülkenin önünü açacak siyaset, CHP ile HDP’nin savaş karşıtı seçim kampanyasından toplumsal barış çıkarması, ekonomide üretimin önündeki engellerin kaldırılması, dış politikada islamcı arayışların sonlanması olarak anlaşılabilir.
Türkiye, 90 yıldır süren toplumsal mutabakatın çöktüğü ve kamusal yaşamın altüst olduğu bir dönemden geçiyor. Yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç var. Kamusal alanda yeni normların oluşturulması gerekiyor. Bunun yolu da, sosyal demokratların çok iyi bildiği uzlaşmadan geçiyor.
Cumhuriyet aydınlanmasını yıkarak toplumu islamda birleştirmeye dayalı otoriter yönetim anlayışı, toplumu ayrıştırmaktan başka sonuç vermedi; bir sonraki aşamanın iç savaş olma ihtimali yüksek.
Din ve etnisite gruplarının yan yana barış içinde yaşayacağı bir ülke için yeniden düşünmek zorundayız. Çünkü 13 yıldır izlenen yolun bizi nasıl bir çıkmaza götürdüğü artık ortada; bu yolda direnmek, çok kısa sürede, ülkenin üç parça olmasının önünü açacaktır. Koşulların olgunlaştığını görmemek için kör olmak gerekir.
 
Zaman azalıyor, çember daralıyor. İçeride ve dışarıda savaş bulutları ufkumuzu karartmış durumda.

Lakin Anadolu topraklarının böylesi cehennemleri nice görmüşlüğü olduğunu da biliyoruz. Güvencemiz, kadim Anadolu halklarının bilgeliğidir. Yaşanmışlığın bilgisiyle binlerce yıldır sorunları aşabilmiş kadim halklar, bu sıkıntılı zamanları da aşacaktır. Yeter ki kendimize ve sahip olduğumuz bu güzel mirasa inanalım, güvenelim. İnanın, Atatürk de böyle yapardı.