GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
11 Nisan 2014 Cuma

Türkiye’nin değişmezleri

Siyaset biçimi;
Siyaset tepeden yönlendirilip, tepeden yönetiliyor.
Bu Osmanlı’dan beri Türkiye’nin değişmezidir…
Örnek mi?
Halk baştaki yöneticilerin biçimlendirdiği siyaset tarafından, adeta birbirine düşman kılınmaya çalışılıyor.
Aynı mahallede yaşayan Alevi ile Sünni birbirleri ile selamlaşır, birbirleriyle alışveriş yaparlar. Birbirlerinden nefret etmezler. Aleviler Sünni bayramı olan Kurban Bayramı’nı kutlarlar. Sünniler Alevilerin Muharrem Ayı denilen 12 günlük oruçları sonunda kutladıkları Aşure Bayramı’nda gönderdikleri aşureyi kabul edip yerler vs.
Türkler ve Kürtler birbirlerine kız verip, kız alırlar. Birbirlerine kirve olur, halay çekerler. Komşuluk eder, ayrı dillerde de olsa aynı manaya gelen türküleri söyleyip, aynı acıyı paylaşan ağıtları yakarlar vs.
Basın çok küçük bir azınlık dışında, güç iktidarları tarafından halkı aldatmanın ve yönlendirmenin bir aracı olarak kullanılıyor.
Bu da Osmanlı’dan beri Türkiye’nin değişmezidir…
Basın kimin elindeyse, o kesim kendi çıkarlarına göre halka gerçek ve objektif haberler yerine taraflı, olayları çarpıtıcı, düzmece, kumpas kurucu, iftira atıcı spekülatif haberler yaratmaktan çekinmemektedir.
Doğru habere ulaşmakta güçlük çeken geniş kesimler, sahte gündemlerin peşine düşmekte, bu ise insanlar arasında iletişim bozukluklarına ve dolayısı ile güven kaybına sebep olmaktadır.
Ülke daima dinozorların sultası altındadır.
Bu da Türkiye’nin değişmez bir gerçeğidir.
Askere ve savaşa gençler gider şehit olur. Aylarca, yıllarca kahvelerde, tarlalarda iş güç sahibi olabilmek için avare avare beklemek, oradan oraya konmak da onlara düşer.
Üniversitelerde, Meclislerde, siyasette söz söyleme hakkı ise en son onlara verilir. Hatta çoğu zaman çoğuna bu fırsat bile verilmez.
Anadolu coğrafyasının alın yazısıdır gençliğin dinamizminden ve devrimci ateşinden uzak kalmak…
Kadınlar ikinci plandadır ve hala erkeklerle eşit olamamıştır.
Bu da Osmanlı’dan beri Türkiye’nin değişmezidir.
Kadının ister türban özgürlüğü olsun, ister olmasın, kadına olan erkek egemen bakış açısı toplumun genlerine işlemiştir.
Kadın ya cinsel bir metadır, ya da toplumun koyduğu sınırlar içerisinde hareket etmeye ve nefes almaya mecburdur.
Gerisi fasa fisodur…
Ve bu kadar değişmezliği inatla değiştirmek istemeyen o kadar çok insan vardır ki bu ülkede, işte tam bu noktada durup düşünmek lazım;
Neden daha çok özgürleşemiyoruz, neden daha çok demokratlaşamıyoruz, neden daha çok modernleşemiyoruz diye sormadan önce acaba gerçekten değişmek istiyor muyuz diye kendimize soruyor muyuz?
Çünkü daha çok özgürlük de, daha çok demokrasi de ve daha çok modernleşme de daha çooook şey değişmeden gelmeyecek!