GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
25 Eylül 2014 Perşembe

Tebrikler!

Ve Tire’de mutlu son!
Dahası beklediğim son.  
Çünkü tanıdığımız, bildiğimiz Kocaoğlu köylünün malını belediye borcu için sattırmazdı.
Ve de sattırmadı. Muhtemelen bilgi eksikliği yahut yanlış bilgilendirilmeydi ona o sözleri söyleten. Meselenin ‘birkaç ceviz, 3-5 zeytin ağacının toplanmasından’ ibaret olmadığını gördü. Meselenin ‘cüz’i miktarlarla köylünün malını köylüye’ verme amacından çok uzak olduğunu anladı belki de.  
Çünkü Aziz Başkan da çok iyi biliyor ki, her geçen gün kan kaybeden, gelinen noktada adeta can çekişen, ölüm döşeğinde inleyen köylü, belediyenin satış ihalesine çıktığı rakamları ödeyemezdi.
Daha elindekini avucundakini satma noktasına gelmiş köylü için yeni bir toprak almak zaten hayaldi. Yanlış hesap Bağdat’tan döner derler ya…
Tire’deki hesap da Aziz Başkan’dan döndü. 
Muhtemelen Çiğli’deki model Tire’de de işleyecek.
Belediyenin ivedi borçları için Büyükşehir Belediyesi, Tire Belediyesi’nden mülk satın alacak. Ve borç batağındaki Tire Belediyesi kurtulacak.
Aslında burada kurtulan Tire Belediyesi olmayacak tabi ki.
Halen o toprakları kullanan 64 köydeki binlerce köylüdür.
Ne olmalı, nasıl olmalıdır?
Kocaoğlu’nun işaret ettiği ‘kooperatif modeli’ uygundur aslında…
Muhtarlıktan baki malları kooperatife bağışlamak…
Belki CHP’nin Kılıçdaroğlu imzasıyla yayınladığı ‘kırmızı kitapta’ anlatıldığı gibi köy mallarını ‘emanet’ olarak görüp bir gün geri vermek.
30 Mart öncesi CHP’nin parti okullarında ders veren eğitmenlerden İzmir Eski Milletvekili Bülent Baratalı aradı dün.
Tire’deki satış kararına hiç anlam veremediğini söyleyerek şöyle devam etti: Çünkü biz değil köyün malını satmayı mahalleye dönüştürülen köylerin eski tabelalarını bile ‘emanet deposunda’ saklayacağımızı anlattık aday adaylarına.
Kuşkusuz bu satışa şaşıran sadece Baratalı değildi.
Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan sesini yükselten tek milletvekiliydi ama kiminle görüşsek Tire’nin şokunu yaşıyordu. Neyse ki akl-ı selim galip geldi. Neyse ki yanlıştan dönüldü. Umarım Tire örneği İzmir’in diğer ilçelerine de ders olur.
En başta da AK Partili belediyelere…
Satış konusunda gittikçe ustalaşan belediye başkanları köy mallarına ilişmezler.
Kocaoğlu’na Tire konusunda çağrı üzerine çağrı yapan AK Parti İl Başkanı Bülent Delican’ın ilçe belediyelerini bu konuda uyardığı konuşuluyor.
Ama Ödemiş’te de bazı köy malları çoktan satışa çıkarılmış. Her ne kadar Başkan Mahmut Badem satışın Tire’dekiyle aynı olmadığın anlatmaya çalışsa da sonuçta ‘Köylünün köyüne bağışladığı’ malların satılması hiçbir şartta doğru değil.
Her ne kadar AK Parti, CHP gibi ‘Köy mallarını emanet olarak alacağız, sonra geri vereceğiz’ dememiş aksine köy tüzel kişiliklerini ortadan kaldıran Bütünşehir Yasası’nı kendi içinden yükselen eleştirilere bile kulak tıkayarak onay vermiş olsa da...
Her ne kadar AK Parti’nin adayları köy köy dolaşıp ‘köy mallarını eskiden olduğu gibi kullanmaya devam edeceksiniz’ diye söz vermemiş olsa da…
Tire’deki yanlışın onlara da ders olması gerektiğini düşünüyorum.
Halen çok sayıda köylünün kullandığı, geçimini sağladığı köy mallarının belediye borcu kapatmak için satılması hiçbir ahlaki/etik değerle bağdaşmaz çünkü.
 
Son sözüm yine CHP’li belediye başkanlarına…
Allah aşkına satılacak belediye malı olmasa şu belediyeleri nasıl yöneteceksiniz merak ediyorum. Kafamı nereye çevirsem CHP’li belediyeden satılık ilanıyla karşılaşıyorum son dönemde. Yıllarca hükümeti yerden yere vurdunuz.
Babalar gibi satıyorlar diye bas bas bağırdınız.
Satışların babası Kemal Unakıtan’ı afişe ettiniz, gensoru üzerine gensoru verdiniz.
Haklıydınız da…
Ama ‘ele verir talkımı, kendi yutar salkımı’ misali…
Başımı çevirdiğim her noktada CHP’li belediyeden satılık gayrimenkul ilanı görünce ister istemez şunu düşünüyorum. Allah’tan eski belediye başkanları malların hepsini satmamış.
Yoksa bu CHP’lilerin işi çok zormuş.
—Efendim gelirlerimiz düştü, borç devraldık, personel yükü vs…
- Yapmayın kardeşim o zaman bu işi… Talip olmayın. Nereye talip olduğunuzu, ne kadar borç devralacağınızı, ne kadar maaş ödeyeceğini bilmiyor muydunuz? Seçimden önce ‘uçuk-kaçık’ projelerle mangalda kül bırakmayacaksın. Seçimden sonra ‘maaş ödeyemiyorum diyerek’ arsayı, konutu satışa çıkaracaksın.  
En çok da ona tav oluyorum. Tabi ki arsa da satılır gerektiğinde konut da…
Ama satıp yerine ne koyuyorsunuz? Kentin ihtiyacı olan bir projeye mi dönüşüyor satıştan gelen para yoksa müsrif yönetimlerin borçlarına mı?
Daha yeni kurulmuş, kurulduğunda kasasında en az 30-40 trilyon para olan Bayraklı Belediyesi, sahip olduğu gayri menkullerin yarıdan fazlasını ilk beş yılda sattı.
Hala daha ‘belediyeden satılık konut, arazi’ ilanları, haberleri yayınlıyorlar.
Konak Belediyesi bağıra çağıra benzinlik sattı 30 Mart öncesinde… Hem de 56 milyon liraya… Karabağlar-Konak AVM için arazi sattı Üçkuyular’da…
İşçi borçlarını ödeyemez hale gelen Çiğli Büyükşehir’e arsa sattı.
Seferihisar Belediyesi önceki dönemde aynı nedenle belediye binasını sattı Büyükşehir’e…
Şimdi de Sığacık’ta belediyeden Marina manzaralı kupon arazi diye haberler okuyoruz.
Örnekler çok…
Satan satana…
Evet, satabilirsiniz.
Yönettiğiniz kente döner, dersiniz ki;
Satıyorum ama geliriyle şu pazaryerini, spor tesisini, kültür merkezini, yolu, kaldırımı, hizmeti yapıyorum.
Niçin satıyorsun?
Borç kapatmak, maaş ödemek için…
Yarın yeniden satacaksın. Öbür gün yine… Sonraki gün… Ondan sonraki gün…
Ya sonra? Satacak hiçbir şey kalmayacak. Tam takır, kuru bakır.
Henüz doğmamış, tüyü bitmemiş yetimin hakkını da satmış olacaksınız bu arada!
*
Yahut arsa üretirsin, konut yaptırırsın.
Örneğin Cevat Durak böyle yapmıştı geçen 10 yılda Karşıyaka’da.
Tam 808 konut üretmişti Örnekköy’de... İmar uygulamalarıyla belediyeye arsa kazandırmıştı.
Satıp elde ettiği parayla proje üretmişti. Kentin her noktasında onlarca tesis açmıştı.
Şimdikiler öyle mi?
Satacaklar, borç ödeyecekler, maaş verecekler…
Oysaki kentsel dönüşüme girseler, imar uygulamalarıyla yeni alanlar yaratsalar…
Nerdeee! .
Biraz Aziz Kocaoğlu’nu örnek alsalar…
Nerdeeee!  
***
Tire meselesinden vakit bulup kalem oynatamamış olsak da Gençlik Spor Bakanı Çağatay Kılıç’ın İzmir’in seçilmiş Başkanı’na 6 aydır randevu vermemesini hazmedebilmiş değilim. Bu durum en nazik biçimiyle bile siyasi nezaketsizliğin daniskasıdır. Kabalıktır, çifte standarttır. Ayıptır, ayıp! Kim ne derse desin. Çağatay Bey Aziz Başkan’a değil İzmir’e vermemiştir o randevuyu. Hem de kentin stadyumla yatıp stadyumla kalktığı son altı ayda… Bırakın bakanı müsteşarı bile görüşmemiş. Yani armut dibine düşmüş.
Bir süredir anlatmaya çalışıyoruz.
İzmir’in bakanı yok diyoruz.
İzmir’i, Ege’yi yok sayıyorlar, şaşı bakıyorlar diyoruz.
Şimdi soruyorum. Çağatay beyi Aziz Kocaoğlu değil de Melih Gökçek arasaydı. Yine 6 ay bekler miydi yoksa 6 dakika sonra arar mıydı? Cevabı biliyorsunuz muhtemelen...