GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
4 Mayıs 2016 Çarşamba

Siyaset kurumları yatay toplum olgusuna yabancı

Toplumsal değişimin ortaya çıkardığı yeni sosyoloji, büyük laflar etmeye meraklı aydınların ortaya sırf tartışma olsun diye attığı bir olgu değil. Yüzyıl sonra, bir kere daha dengeden uzaklaşan sistem yeniden denge durumuna dönemiyor ve bu durum, süregelen krizi git gide derinleştiriyor.
Kapitalist sistemin küreselleşme sürecinde yaşanan değişim, devletleri ve sınırları zorluyor. Kamusal yaşam normları işlevsizleşirken, sosyal sözleşme koşulları tartışmalı hale geldi. Yaşanan paradigma çökmesine bağlı olarak kavramlarda anlam kaymaları oldu, kimi kavramların hiç karşılığı kalmadı. 
Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, değişim ve dönüşüm sürüyor; dönüşüm sancıları, gündelik hayatta derinden sarsıntılara yol açıyor.

Sanal dünyada bütün ilişkilerin yatay süreçlerde gerçekleştiği koşullarda, yeni kuşaklar yeni bir dil kurdular. Retorik çok farklı; o bildiğimiz hamaset yüklü ve adanmışlığın ağırlığı altında hantallaşmış dili kullanmıyorlar. Beklentilerini basit ve açık bir dille ifade ediyorlar. Tam da bu nedenle ortalık toz duman; yönetici zümreler ile genç kuşaklar arasında iletişim neredeyse yok. Birbirlerini anlamadıkları için artık birbirlerine kulak da vermiyorlar. 

Yeni toplumun kendisini ifade edebileceği siyaset biçimini ve siyasal partileri konuşma zamanı geldi. Yapısal olarak durağanlaşan ve dinamizmini yitiren siyaset kurumları, toplumsal değişimi okumakta zorlanıyor. Değişimi dile getirmekle birlikte, değişimin getirdiklerine kapalı olan siyasal partilerde temsil sorunu yaşanıyor.

Yeni kuşaklar, kamusal alanda olan biteni sorgulamaya başladı; gençler, siyasette temsili sorunlu buldukları için siyasal partilere çok soğuklar. Onlar yatay toplumu ve eşitliği savunuyor. Bilişim dünyasının çocukları, dikey örgütlenmiş toplumu ve hiyerarşik yapılanmayı yadsıyor.

İkibinli yıllarda yaşanan değişim sonucu, çevreden merkeze gelen İslamcılar ve Kürtler siyasi dengeleri bir süre için değiştirdiler. Fakat son bir yıl içinde, mevcut siyasal partilerde ne ölçüde ve nasıl temsil edildikleri tartışmalı hale geldi. 
Bir partiye üye olmak ve oy kullanmak kendi başına ne demokrasidir, ne de doğru temsildir. 

Kamusal alanda yaşadığımız krizin derinliği su götürmez. Artık yeni kamusallık başat meselemiz oldu. Bundan böyle, kamusal yaşamın yeni normlarını konuşmadan siyaset yapmak mümkün değil. 
Ne ki yeni kamu düzeninde etnisite ve din guruplarının durumu tartışmaya açık. Gurup haklarını temel insan hakkı sayarak oluşturulmak istenen yeni normların yaratacağı sorunlarla nasıl baş edileceğini bilen yok. 

Siyasetçilerin dillerden düşürmediği Gezi eylemlerinde genç kuşaklar; yatay toplumu, eşitliği, özgürlüğü savunuyordu. Ne var ki günümüz siyasal partilerine çok yabancı olan bu talepler siyasal yaşamda karşılık bulmadı. Siyasal yaşamda, toplum yararını yadsıyan ve illaki grupların çıkarlarına dayalı mevcut dolaşımda, bu taleplerin karşılık bulması olanaksızdır. Siyasi partilerde sloganların ötesine geçecek siyasal bilinç pek yok.
Bu bilinç yok, çünkü siyasal partilerde yapısal sorunlar var. Örgütlerin oluşumunda, yapısında ortaya çıkan sorunlar var. Ve bu sorunlar kısa vadede aşılacak gibi değil. 
Şurası muhakkak ki, para ve siyaset ilişkisi, parti içi siyaseti bir tür iş ilişkisine dönüştürmüş durumda. Gel gör ki siyaset yapanlar bu netameli ilişkiyi yüce ideallerin ardına gizlenerek sürdürdüğünden,  ikiyüzlü tutumlarıyla baş etmek mümkün olmuyor. Herkes olan biteni görüyor, biliyor fakat görmezden, bilmezden geliyor. Çünkü siyaset yapmak için o dolaşımın içinde kalmanın başka yolu yok. Dolayısıyla, parti örgütü olarak ortaya çıkan yapının durumu hayli sıkıntılıdır. Ve bu yapıdan doğru işler çıkmaz.
Oysa özgürlükler meselesini, eşitliği, yeni örgütlenme biçimlerini, dikey hiyerarşiyi ve tüketim toplumunu konuşmak için yatay topluma dayalı çözümlemelere ihtiyaç var.

Sonuç olarak, yeni dünya düzeninin yol açtığı toplumsal değişim üstüne düşünmeye ve konuşmaya ihtiyacımız var; insanlığın başına neler geldiğini anlamak ve bundan sonra olacaklar hakkında bir fikir sahibi olmak için... 
Değişimin ve dönüşümün en sarsıcı sonuçlarından olan yatay toplum olgusunu tartışmak, iyi bir başlangıç olabilir. 
Genç kuşakların yatay toplum talebini yok sayan siyasetin geleceği olmayacak.