GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
26 Ağustos 2024 Pazartesi

Siyaset bu ise…

Küreselleşiyorduk, neo liberal dönem tüketim kültürünün piyasaya döktüğü bütün değerlerimizle küreselleşiyorduk.

Git gidebildiğin kadar… Tüket tüketebildiğin kadar… Görün görünebildiğin kadar… Globalleşiyoruz…

Her şeyin alınabilir, satılabilir olduğu liberal piyasa koşullarında, "paranın her şey, gerisinin teferruat” olduğunu küreselleşerek öğrendik.

Paradan ötesi yalan olunca, satıhlaşma ve vasatlaşma toplumu sarıp sarmaladı. “Önemli olmak” tek geçer akçe olurken, “değerli olmak” yok sayıldı.

Seksenli yıllardan itibaren toplumu etkisi altına almaya başlayan vasatlaşma sonucu, sığ ve ucuz ilişkiler, gündelik hayatın üstüne lanet misali çöktü.

Globalleşen dünyanın efendileri, Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmek için “24 Ocak Kararları” ile düğmeye bastıktan aylar sonra, 12 Eylül darbesi oldu. İlk yirmi yıl, alan temizliği yapıldı. İkinci yirmi yıl ise, Cumhuriyet devrimini sonlandıracak süreç olarak planlandı.

Bu ahval ve şerait içinde, Gülen Cemaati ve uluslararası sistem desteğini de arkasına alan AKP, iktidar oldu. Cumhuriyet değerleri bastırılırken onlar yükseldi.

Erdoğan ve AKP ile iktidar grubu oluşturulduktan sonra, Deniz Baykal’ın saf dışı bırakılması ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olması sonucu, arzu edilenana muhalefet de oluşturuldu. Globalleşen dünyanın öngördüğü denge böylece Türkiye’desağlandı. Kılıçdaroğlu ile Özel’in yer değiştirmesi bir ayrıntıdır. Elan o dengede hayatlarımız işgal altında.

Ve ikibinli yıllarda, vasatlaşmanın nimetlerinden beslenen yeni tip siyasetçi, ahlaki her türlü kaygıdan azade, siyasetin finansmanı adı altında parasal ilişkilerin tahtında ihya olurken halk günbegün fakirleşti.

Siyaset, efendilerin halkları gütmek için kullandıkları en uygun araç… Siyaset bilimi ve ideolojiler, halkı gütmenin yollarına taş döşüyor.

Hal böyle iken, yurttaş olmanın yükü çekilmiyor. Sosyal devletin, hukuk devletinin kurumları doğru dürüst çalışmıyor. Güvenlik sorunu her açıdan büyümeye devam ediyor. Ekonomik sorunlar aşılacak gibi değil.

Yolda yürürken başına gelebileceklerin tehdidi altında günü nasıl kurtaracağını düşünen insanların ülkesinde, üstüne çöken karabasanla yaşamak…

Öyle bir karabasan ki sokak röportajında baskıya, keyfi yönetime karşı çıkan Dilruba, saatler içinde, kendini demir parmaklıkların arkasında buldu.

Bu yol tükenişten yıkılışa gidiyor. Yoksulluk büyüyor. Ahlak çöküyor. Vicdan yok. Adalet yok. Para, en yüce değer. Demokrasi, siyaset yalanlarını en iyi yönetme biçimi. Çıkışsızlık umutları tüketti. Herkes başının çaresine bakıyor.

Siyaset bu ise kalsın, almayalım.