GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
16 Nisan 2014 Çarşamba

Seçilseydim, 2 yıl yaşatırlardı beni!

Seçim demek sadece sandıklar, oylar, rakamlar, kazananlar, kaybedenler değil…
İçinde dersler var, insana dair öyküler var, vefa var, ihanet var, yanılgı var, hayal var, hayal görme var, hırs var, azim var, hata var! Var oğlu var…
Daha çok ‘kazananlar’ın öykülerine ihtiyaç duysak da…
Kazancı kayıpla birlikte değerlendirmediğimiz zaman bütünün bütün olamayacağı, bir parçanın hep eksik kalacağını düşünüp… Kazanan kadar kaybedenin de çıkarımlarını merak ederim.
Tanışıklığımız çok eski yıllara dayanan Hakkı Ülkü’nün telefonuna kayıtsız kalmadım bu nedenle…
Arayıp “Aziz (Kocaoğlu) Bey, röportajda benimle ilgili konuşmuş, bir de benden dinleyin” önerisine ‘hay hay, memnuniyetle’ dedim. 
Sözleştiğimiz gibi egedesonsöz’de buluştuk. Kayıt cihazını çalıştırdım ve sözü… 
Üç dönem Aliağa Belediye Başkanlığı, bir dönem CHP İzmir Milletvekilliği yapmış,
Kendi ifadesiyle “üçüncü çocuğum” dediği Aliağa’ya yeniden başkan olma isteği, 40 yıllık partisi CHP’den iki satır yazı ve biraz gözyaşıyla sona ermiş, 20 yıllık aradan sonra sıkıntıyla yeniden sigaraya başlamış Hakkı Ülkü’ye bıraktım. Yorumu da sizlere…
* * *
“Adaylık süreçleri başlamadan önce, sanırım 7 ay olmuştur; Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile konuştum. Dedim ki, ‘şu anda nadastaydım, yeniden Aliağa’ya belediye başkanı olmak istiyorum, çünkü Aliağa halkı öyle istiyor, ne dersiniz?’
‘Hay hay, memnuniyetle’ dedi. Sonra alınmış bazı ilke kararlarını anlattı.
‘Keşke ön seçim olsaydı ‘ dedim. İl örgütünün ön seçimi istemediğini söyledi. ‘Aslında istedik ama bunu yanlış aktardılar size herhalde’ dedim. ‘Neyse’ dedi, ‘anketler yaptırılacak, çıkan sonuçlara riayet edilecek ve buna göre değişik performanslar ölçülüp aday böyle belirlenecek.’ ‘Hepsine varım, çünkü ilçe halkının teşvikiyle bunu yapıyorum’ dedim. Ondan aldığım bu bilgi doğrultusunda başvuruda bulundum.
Ankara haricinde ayrıca Aziz Kocaoğlu ile de görüştüm. Ona da düşüncelerimi anlattım. O da ‘Tabii, niye olmasın’ falan dedi.
 
Adaylık başvurusunda bulundum, çok uzun süre geçti biliyorsunuz adayların belirlenmesi için. Beş kez anket yapıldı, Sonar tarafından. Son zamanlarda 1 tane daha yapıldı. Bütün anketlerde, özellikle son ankette bana en yakın olan arkadaşımdan 27 puan önde çıktım. Dolayısıyla inceleme kurulu diyebileceğimiz 5 kişilik kurula, o anketlerle birlikte aday adaylıklarımız gitti. O 5 kişilik komisyondan geçtik. Daha sonra MYK’ya geldi, oradan da oybirliğiyle geçtik. Bana MYK toplantısı bittikten sonra Muharrem İnce telefon etti, eşimle birlikte Balçova’daydım hatta o sırada. Oturmuş çay içiyorduk, dedi ki ‘Hakkı Abi, hayırlısı olsun, Aliağa adayımız sensin’ dedi. Sevindik tabi. Hatta Muharrem İnce, ‘yanımda Haluk Koç ve Engin Altay var, onların da selamları var, hayırlısı olsun diyorlar’ dedi. Arkasından Türkiye’nin pek çok yerinden duyan arkadaştan, partililerden tebrik telefonları başladı. Sonra Ailağa’dan çağırdılar, parti bekliyor dediler. Hakikaten gittim Aliağa’ya, partinin önünde 500-600 kişi bekliyor, balkondan kısa bir konuşma yaptım, ‘yarından itibaren yeni bir gün başlıyor, örgütleneceğiz, hep birlikte başaracağız’ dedim. Kızıma geldim Karşıyaka’ya, deliksiz bir uyku çekeyim diye düşündüm. Çünkü yorgun düştük. Yorgun düştüğümüzün en bariz örneği de demin sohbette söylediğim gibi 20 yıl sonra sigaraya yeniden başlamaktı.
Sabaha doğru saat 3 gibi oğlum telefon etti Aliağa’dan. ‘İnternette farklı şeyler yazıyor baba’ dedi. Olmaz dedim, bilgisayarı açtım baktım, hakikaten öyle. PM’den farklı bir sonuç var Aliağa için. Üstelik de bütün anketlerde en sonuncu olan arkadaş, inanılır gibi değil, kabus gibi bir şey! 
 
Parti Meclisi’nden bulabildiğim kişileri telefonla aradım. Oğuz Oyan ‘itiraz ettik ama olmadı’ dedi. ‘İstanbul’u konuştuk, sonra yorulduk ara verildi, aradan sonra sıra İzmir’e geldi, alfabetik olarak Aliağa’dan başlandı. (Aday adayı tanıtımında) Slaytta senin fotoğrafın ve özgeçmişin vardı, on onbeş dakika durdu, sonra bir başka isim geldi. ‘Ne oluyor hayrola’ dedik, oylandı ve sonuç böyle…’
Aynı şeyleri o gün telefonla ulaşabildiğim isimlerden Birgül Ayman Güler de söyledi. Diğerlerinin telefonu kapalıydı, soramadım. Sonra öğrendim ki PM’de arkadaşın birisi, Alaaddin Yüksel demiş ki ‘Özlem Şan Oğuzhan ile Hakkı Ülkü kavgalı, o nedenle genç bir aday belirleyelim!’ Zaten Adnan Keskin hazır bekliyor orada; o da tak çıkarıyor ismi! Ama bunu sağlayan da Ali Engin, o da kapıda bekliyor. Böylece isim değişiyor, itirazlara rağmen Barış Eroğlu çıkıyor.
 
Durum böyle olunca Aliağa’nın üç aday adayı bir araya geldik. Özlem, ben ve Hayal Han arkadaş. Ailağa’ya büyük haksızlık. Bu isimle gece gündüz çalışsak seçim kazanılmaz. Şimdiki belediye başkanının (Turgut Oğuz) gölgesi, genci, imar komisyonu başkanı. Şimdiki belediye başkanı başarılıysa o da başarılı, başarısızca o da başarısız. O nedenle olmaz dedik. Özlem, ben ve iki arkadaş daha Ankara’ya gittik. Genel Merkez’de Genel Merkez hariç, herkesle görüştük. Sonuçta, hepimizde işi savsaklayacaklar intibası uyandı.
Yerel Yönetimlerden sorumlu Gökhan Günaydın’ın yanına tekrar gittim. Gökhan Bey, benim eski arkadaşım oda başkanı olduğu yıllardan. Dedim ki, ‘Yanlış yaptınız, MYK kararından sonra Aliağa bayram etmişti. Eğer üzerimde bir engeliniz varsa, bunu konuşalım. Özlem’i (Şan Oğuzhan’ı) aday yapalım, ben bütün desteğimle varım. Gidin konuşun Genel Başkan’la.’ İstekli davranmadı, ‘Ben de çok yorgun düştüm, bilmem ki’ dedi. Öylece kaldı.
Özlemler döndü, ben Ankara’da kaldım, kulislere gittim, Alaaddin’le (Yüksel) de konuştum, ‘niye böyle oldu’ dedim; ‘bilmiyorum’ falan dedi. Müdahale ettik dediler ama PM tutanakları bende yok ki! Ama PM’ye katılan diğer arkadaşlardan aldığım bilgi, müdahale etmedikleri yolunda… O gün orada sadece Birgül Hanım, Oğuz Oyan, Fikri Sağlar, Ercan Karakaş ve bazı arkadaşlar itirazlarını yapıyor, oylama yapılıyor, bitmiştir deniyor…
 
Herkes kırgın, kızgın, şaşkın. Aliağalılar ‘Biz bu belediye başkanından bıktık, partiyi bitirdi, bitik partinin diriltilmesi için sen şanstın, bunu da elimizden aldılar, bu adayla seçim kazanılması mümkün değil’ diyorlar. İki gün sorup soruşturduk, ne yapabiliriz üzerinde konuştuk. Önce ‘bağımsız aday’ olma üzerinde durduk. Fakat onun da sakıncası şu; biliyorsunuz Bağımsızlar meclis üyelerini saptayamaz. Onlara parti bulman lazım. Biri bağımsız, biri partiden olmaz. Ne yapalım ne edelim derken, bir arkadaş ‘Ben DSP’nin adayıyla görüşeyim’ dedi. DSP’nin adayı da ilçe başkanlığından istifa edip aday olmuştu. O da sağolsun, ‘Hakkı Abi için adaylıktan vazgeçerim’ dedi ve dediği gibi vazgeçip aday olmamızı sağladı. Belediye meclis üyeliklerini seçtim, iyi bir liste yaptık. Kamuoyunda hiç itiraza uğramadı. Böylece yola çıktık.
Bundan sonra ne oldu? Bir anket yaptırdık, diğer adaylardan 3 puan öndeydim. Bir daha yaptırdım, 7 puan öndeydim. Çalışmalarımız da iyi gidiyor, gençler kadınlar kendiliğinden örgütlendi. Çünkü amaçlarımız mevcut belediye başkanının partiyi aşağıya çekmesinden sonra aynı… 42 yıllık partimden iki satır yazıyla ve biraz da gözyaşı dökerek ayrıldım. Çünkü bu durum haksızlığa uğrayan bir kişinin, topluluğun onur mücadelesi oldu. Buraya gelirken Aziz Bey’in afişini gördüm ‘Aziz Bey’in onuru, İzmir’in onuru’ yazıyordu afişte. Aliağalıların onuru ne olacak? Bu omurgasızlığı kabul edemezdik.
Ne durumlarla karşılaştık bir bilseniz... Ben 12 Eylül öncesinde de siyasetin içindeydim. 12 Eylül öncesinde cepheleşmiş Türkiye’de MHP ve MHP’nin gençleriyle dalaşmaktan, hatta kurşunlanmaktan daha beter oldum bu süreçte… 
Mitingimize Onur Akın’ı getirmek istedik, ‘Helal olsun Hakkı Abi, efsane başkan, gelirim tabii’ dedi. İki gün sonra arayıp ‘Mersin’e gideceğim, bir gün sonra gelsem olur mu’ diye sordu. Olur dedik. Sonra bir telefon daha, ‘Abi, il örgütünden genel merkezden, ilçe örgütünden bizi topa tuttular. Arayan arayana. Ben gelemem’ dedi. ‘Sen sanatçısın nasıl olur’ dedim. ‘Neler neler geldi başıma. Eşime kadar telefonla tacizde bulundular’ dedi. Ondan sonra Edip Akbayram’la anlaştık yazılı olarak. ‘Gelmem mi Hakkıcım, sen benim arkadaşımsın’ dedi. İki gün sonra aradı ‘Gelemeyeceğim tehdit bile alıyorum’ dedi. Bunlar da geldi başımıza. Biz de Coşkun Sabah ve Şevval Sam’la yaptık konserimizi. 10 bin kişilik Demokrasi Meydanı tıka basa doldu.
 
Sonra başladılar çamur atmaya… Hakkı Ülkü AKP’den para aldı dediler, Gemi sökümlerini kaldıracak dediler… Altı ok’un altına saklanmış, partiyi zaptetmiş bir zümre, her türlü kirli politikayı yaparak iftiralar attılar. Ben onur mücadelesi veriyorum. Ben solcu bir insanım, nereden geldiğimizi, Marksizmin bir bilim olduğunu biliyorum…. İftira ve yalan kampanyası ile götürdüler. En son dehşet verici olay da seçim gecesi, benim imzamı taşıyan, kuşe kağıda basalı, ‘DSP ile CHP birleşti, ortak aday Barış Eroğlu' el ilanlarının Aliağa’da dağıtılmasıydı. Onbinlerce basılıp evlere dükkanlara arabalara atmışlar. Yetmedi, sabah 5’te seçim büromuzu basarak, kasap bıçaklarıyla palalarla basıyorlar. Kardeşim olmasa orada, cinayetler olacak. Bu kadar saldırgan bir tavır. Bu yaşıma geldim, böylesini yaşamamıştım.
 
Seçimlerden 2 gün önce Oğuz Oyan geldi, ‘birleşelim’ dedi. Birleşim de nerde? ‘Gelin, 90 yıllık parti’ diyor. Anketlerde kim önde çıkıyorsa onda birleşilir. ‘Bastırın anket, Barış Eroğlu mu önde çıkıyor, yoksa Hakkı Ülkü mü? Sadece isim yazın, hangimiz önde çıkıyorsa, onda birleşelim’ dedim. Oğuz Oyan ‘Dalga mı geçiyorsun’ dedi. Ne dalgası dedim. Ben burada bir isimim, markayım, boşuna mı efsane diyorlar bana, ben mi icat ettim? ‘Biz bir anket yaptırdık, ne sen, ne biz seçimi kazanamayacağız’ dediler. ‘Ben kazanacağım’ dedim. Bu arada anketlerde bir MHP çıkıyor, bir ben. Ötekiler yok. CHP yok!
 
Böyle korkunç bir seçim süreci yaşadık. Ben böyle bir şey görmedim. 73’den bu yana seçimlere katılıyorum, üye, delege neyse… Böyle bir süreç yaşamadım. Seçime doğru Gürsel Tekin, Aytun Çıray, Aziz Bey, 5 kişilik komisyondan Umut Oran miting yaptılar Aliağa’da. Aman allahım neler söylemişler! Milletvekilleri dolaylı biçimde söylemişler ama Aziz Bey ile Ali (Engin) Bey… İşleri güçleri ben! Ali Engin beni yuhalattı hatta biliyor musunuz? 8 defa Ailağa’ya geldi, alevi oyları almak için. Etnik grupları ayırarak iktidar olamazsın sen kardeşim. Ben hiç kimseyi ayırt etmeden, olaya emek-sermaye çelişkisi yönünden bakıyorum. Kürtlere gidelim de oy alalım yok, Alevilere gidelim de oy alalım yok, Lazlara gidelim de oy alalım yok bende! Emeğin kenti Aliağa’da olaylara sınfsal bakanlar, bizim yanımızda oldular. Ama seçim gecesi o imzasız bildiri, oylarımızın yarısını götürdü. 2 bin iptal oyu vardı, 1200 tanesi hem CHP’ye hem DSP’ye basmış. Çünkü beni CHP ile özdeşleştirmişti Aliağa halkı. Önce CHP’ye basıp sonra ‘yanlış yaptık’ deyip DSP’ye basmışlar. Çok kişi böyle yaptık dedi sonrasında bana.
 
Sonuçlar belli olduğunda ne hissedebilirim? Elbette üzüldüm. Onca emek vermişim, ihanet görmüşüm. Bir başka siyasal oluşum olsa idi veya parti içi demokrasi uygulanmış olsaydı aday zaten bendim! Tut ki olmadı, benim gibi belediye meclis üyeliği yapmış, başkanlık yapmış, partinin 12 Eylül’den sonra kuruluşlarında yer almış, yıllarca kurultay delegeliği yapmış, milletvekilli yapmış bir insanın kişiliği ile onuru ile prestijiyle oynayarak suyu niye tersine akıtmaya çalışıyorsun? Anlamış değilim. Başka bir yer olmuş olsa, olmaz da varsayalım oldu; inanın beni başkente çağırır o partinin genel merkezi, ‘seni alnından öpüyorum’ der, belki de plaket şilt verir, böylesine bir hizmete tekrar soyunduğum için… Çünkü belediyecilik konusunda Türkiye’de on kişi sayılsa, biri de benimdir. Benim bu konuda en az 200 makalem var. Türk belediyeler Birliği Derneği’nin tek CHP’li insanı bendim. Bir tek ben temsil ettim. Bakırçay Belediyeler Birliği’ni kurduk, çevre ile ilgili neler yaptık biliyorsunuz, 50 bin kişiyle ele ele tutuşup ta Karşıyaka’ya, Konak’a kadar insan zinciri oluşturduk. Çandarlı Körfezi Belediyeler Birliği’ni kurduk. Bunları yapan birisi olarak neden beni kenara koyuyorlar, neden onurumla oynuyorlar? Sadece beni değil, ailemi, akrabalarımı, dostlarımı ve partililerimi…
 
Niye kırılmasın onurum? Kırılır tabii. Aliağa’nın onuru yok mu? Aday olmasam, MYK’dan çıkmasam, PM’de alavere dalevere olmasa, kenara çekilirdim, adayı desteklerdim. Ama sen beni aday yapıp çekiyorsun. Hadi çektin; Genel Başkan, o beş kişilik komisyon çağır beni, ‘şu nedenlerden dolayı seni aday yapamayacağız’ de! Deseler ne olur? Sen aday yap, sonra rezil et! Çok ağırımıza gitti, hala kendimize gelemedik, seçim kaybetmekten daha çok üzüyor o durum. İnanın öyle. Ben zorla aday olmadım ki, halk beni aday istedi. Halka rağmen böyle yaptılar.
 
“Bütün aday adayları genel başkana gitti, bir genel başkan aday olma der mi’ diyorlar. Denilir tabii. Bir de ‘Üç dönem belediye başkanı oldun, bir dönem milletvekilliği yaptın, hala mı?’ diyenler var. Buna çok şaşıyorum. Halk istiyorsa tabii hala. Kardeşim, Melih Gökçek, bir defa milletvekili oldu, 5. defadır Ankara’da! Kamil var Edremit’de. 28’inci senesi başkanlıkta. Niye oraya sandık koydunuz, İzmir’e koymadınız?
‘Doymadı’ değil. O kelime de bana ağır geliyor. Halkın hizmetkarı olmak demek, doymamak mı? Hizmet etmeyi seviyorsun, yaradılışında var. Evet yapmışsın, bir daha yapmak istiyorsun, ne var bunda? O cümleyi sarf edenleri kınıyorum doğrusu.
Aziz Kocaoğlu ile benim aramda iki yaş var, Genel Başkan’la da. Eskişehir Belediye Başkanı Büyükerşen benden 11 yaş büyük. 67 yaşındayım ben. 
 
Ama ne dedi halk biliyor musunuz? ‘Düzeltirse hakkı baba düzeltir.’ Bir bozukluk var demektir bu. Anlamlı laf bu. 2009 seçimlerinde AKP’den kurtulmak için, eski başkanı belediye başkanı yaptılar. Başarısızlığını göstererek ispat etti. 2009’de yüzde 50’ye yakın oy alan adam, genel seçimlerde yüzde 30’lara indi. Beceriksizliğinden. Onun beceriksizliğinden dolayı halk bu sloganı buldu, Hakkı baba düzeltir dedi. Ben düzeltmek için kelleyi koltuğa koydum. Bir arkadaşıma ‘Beni 2 yıl yaşatırlar’ dedim hatta. Seçilseydim yaşatmazlardı beni, vururlardı. Çünkü mafyamsı ilişkiler sardı her yanı. Eski başkanın aldığı elemanların hemen hepsi müteahhitlikten tutun, gazino işlerine kadar işlere girmişlerdir. Adam belediyede çalışıyor, minibüs hattı alıyor bedavaya, hattı gece satsa 600 bin lira. 6 tane yazıhane açmış, otobüs yazıhaneciliği yapıyor, belediyede çalışıyor. Bütün bu haksızlıkları gören insanlar elbette Hakkı Ülkü ile birlikte olmak zorundalar. Geçmişinde bir yolsuzluk yok, leke yok. Temiz belediyecilik kim tarafından yapılabilir diye düşündüler; gecekonduları ortadan kaldırdı, ev sahibi yaptı bizi dediler. Kent dönüşümünü biz 90’lı yıllarda yaptık. Kent parlamentosu yaptık, yargılandık, belediye başkanlarının bir tahtası noksan olur, olmazsa olmaz. Bütün bu başarılarımın sonucunda ‘düzeltirse hakkı baba düzeltir’, o yüzden ‘efsane başkan’ dediler. ‘Yaparsa Hakkı Ülkü yapar’ dediler. Bunları isteyen bir halkın talebine niye hayır diyeyim? Üstelik seviyorum bu işi. Belediyede fotoğraf asılmasına meraklı değilim, zaten asılı. Aklım hep önde, hırsım yok. DSP’den aday olurken aklım öndeydi; bu bir isyan. Bu bir halkın onuru, benim onurum… Onur mücadelesi yaptık!
 
Eski belediye başkanı, şu an seçilen (MHP Serkan Acar) belediye başkanına çalıştı. Bizim oylarımızın bir bölümü, en yarısı o gece dağıtılan kağıdın sonunda, CHP’ye gitti, CHP daha fazla da oy alabilirdi. Ama eski başkan CHP’nin oylarını MHP’ye götürdü! İş ortağı. Oğlu ve ağabeyi, cumartesi günü ilçede MHP yürüyüşünde ön saflardaydı. Bu muteber adam, öyle mi? Muteber adam değil. Halkın gözünde bitmiş bir adam. Aliağa’nın kimyasını değiştirdi. İşsiz olan oğlu, iki yıl içinde inanılmaz derecede zenginleşti. Makamı ve nüfuzunu kullanarak yaptı bunları. Onlar ister mi benim Aliağa’da iktidar olma mı?
 
Aziz Bey’in röportajda benimle ilgili söylediği sözler, ‘ya aday olur da seçilemezsen’ sorusuna ‘mahvolurum’ dediğim doğru. Ama arkasını getirmemiş! Başkan değil, milletvekili ol dedi. ‘Ben haddimi bilirim’ dedim. ‘Seçimin yapılacağı tarihlerde daha ileri yaşlarda olurum; hem ben sevdiğim işi yapmak istiyorum’ dedim.
Adaylık sürecinde Aziz Bey’in yanına gittim, Fuar’da görüştük. ‘Durum iyi, biraz da sen ittirirsen sevinirim’ dedim. ‘Merak etme, tamam’ dedi. Sevdiğinden kıyamıyor bana herhalde… (gülüyor) Ben seçim sürecinde Aliağa’da gittiğim her yerde ‘İl Genel Meclisi artık yok, siz Büyükşehir’de oyunuzu Aziz Kocaoğlu’na verin’ dedim.
 
Ben Aliağa için ‘3’üncü çocuğum’ derdim. ‘CHP de benim babam’ diyordum. Babam beni kovaladı, anamın yanına gittim! CHP bence bu siyaseti ile oylarını birer ikişer puan artırarak hedefe varamaz. Kılıçdaroğlu ile birlikte öylesine umudum vardı ki! Parti içi demokrasinin çalışmamasından, genel merkezde üretilen politikaların halkta karşılığını bulamamasından üzülürüm ancak, üzmez mi?
 
DSP’de ne olacak şimdi, bilmiyorum. Onu şimdilik düşünmedim, hayali bir şey de söylemek istemem. DSP Ecevit’in bir mirasıdır. Biraz önce ‘annemdir’ dedim. Peder kovaladı beni. (gülüyor) Zamana yayalım. En iyi hakem zamandır. 

Üniversitede yüksek lisans yapıyorum, biliyorsunuz. Bundan sonra yine gençlerle bir aradayım. Genç arkadaşlarım isterse onlarla fikir teatisi yapmak, onlara katkıda bulunmak isterim. Hem seçimler nasıl kaybedilir, hem nasıl kazanılırı konuşuruz. Devrimcilerin, solun ne yapması gerektiğini konuşuruz.