GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
30 Mart 2015 Pazartesi

Önseçimin fısıldadıkları…

İzmirlilerin ‘Tayyar Amca’ ya da ‘Devrimci Tayyar’ diye isimleştirdiği, 7 ay önce toprağa verdiğimiz Cumhuriyet Gazetesi İzmir bürosunun emektarlarından Tayyar Eraslan; kalbimden sık sık özlemle geçer ama söz konusu Beşiktaş ve CHP ise mutlaka geçer! Ne, Beşiktaş yendiğinde telefon edip o davudi sigaralı sesiyle evdeki iki hasta Beşiktaşlıyı, Cem ve Cemal’i tebrik edişini unuturum onun. Ne de ne zaman bir araya gelsek ‘CHP’nin ne olacak bu hali’ sohbetlerdekini yürekten acısını, kızgınlıklarını…
Tuttuğu takımı terk etmeyi aklından bile geçirmeyen Tayyar Abi, iktidar yüzü göremeyen CHP’yi de hiçbir zaman bırakmadı. Karşıyaka ilçedeki üyeliğini sildirse de bırakmadı. Her seçimde ‘CHP’siz Türkiye düşünülemez’ deyip kızsa da/eleştirse de partisinin gönüllü çalışanı oldu, hiçbir karşılık beklemeksizin, gönül verdiği bu partinin oyuna katkı koymaktan vazgeçmedi. ‘Ne zaman CHP’ye üyeliğini yenileyeceksin’ diyenlere de hep aynı yanıtı verdi: “Ne zaman ön seçim yapacaklar, adaylarını demokrasiyle belirleyecekler, o zaman!’
Özlem, sevgi ve rahmetle andığım Tayyar Abi, CHP’nin 16 yıl sonra yaptığı ön seçimleri görmeden aramızdan ayrıldı ama dün yapılan ve sonuçlarıyla epey süre konuşacağımız anlaşılan bu önseçimi ve ortaya bıraktığı yeni sonuçları görseydi, yeniden CHP’ye üye olur muydu, emin değilim…
Emin olduğum; o coşkuyu, o derin kulisleri yaşayacağı ama kıyasıya eleştirisini de, CHP’den daha fazla bağlı olduğu ‘sosyal demokrasi’ adına esirgemeyeceği; sonuçlara, küfür etmeden saydıracağıydı.
 
CHP’nin sayısı fazla kaçmış kontenjanlarını fazlaca dert etmeyip önseçim kararını saygıyla karşıladığımızı… Bu haliyle bile önseçimin, kadroları nasıl motive edip erken seçim havası başlattığını, partililerin kendilerini ya da destek verdikleri adayları seçtirmek için kapı kapı, sokak sokak, belde belde gezmelerinin epeydir unuttuğumuz parti içi yarışın nasıl güzel olabileceğini bize gösterdiğinin altını çizmek boynumuzun borcu. Da. İzmir’in iki seçim bölgesinde ortaya çıkan listeye bakınca, dillerimiz lal oluyor, nutkumuz tutuluyor.
‘Devrimci Tayyar’ın o davudi sesini, ‘böyle şey olmaz, bu liste demokrasinin her rengini yansıtmıyor’ demesini arıyoruz haliyle. Çünkü CHP içinde herkes fısır fısır bu konuyu konuşuyor, herkes sosyal medyadan ‘gizemli mesajlarla’ konunun etrafında dolanıyor, ‘yanlış anlaşılırım/linç edilirim’ çekincesiyle ortadaki gerçeği sesli dile getirmiyor, getiremiyor. Niye?
Çünkü bu lanet siyasi iklim, çoktandır insanların birbirlerini ‘etnik ya da dinsel kimlikleri’ üzerinden sorguladıkları, sapla samanın, çerle çöpün birbirine karıştığı bir iklim haline geldi. İnsanların siyasi görüşleriyle değil, doğuştan sahip oldukları kimliklerle sıralandıkları, tercih veya reddedildikleri berbat bir ortam yaratıldı. Ve bu suç, çoğu AKP’ye ama sonuçta hepimize ait bir suç. İlk taşı atacak bir günahsız yok aramızda!
 
Önseçim sonuçlarından… Listelerde seçilebilecek sıralarda olanlarla, adını ilk 10’a yazdırmaya başarıp ‘yenildim ama ezilmedim, sıra bi dahaki seçimlere’ diyenler haricinde; mutlu/mesut bir CHP’li göremiyorum ben…
En (dipten) tartışmalısı, en boğazdaki kılçık misali takılmışı da, 1. Bölge…
İlk 10’da iki ismin dışında tüm isimler Alevi.
Kadın yok, Kürt yok, göçmen yok.
Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu’nun başını çektiği 2. Bölge’de de ilk 10’un yarısı Alevi. Bu listede de Kürt yok, 3 göçmen, 10. sırada da bir kadın var.
2. bölge ayrı bir arena, ‘ortak nefret’le, ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ mantığıyla oluşturulmuş, ayrıca tartışılmaya ihtiyaç duyan bir liste.
Ama 1. Bölge… Nereden bakarsan bak, önseçime katılan CHP üyelerinin ‘sırf Alevi oldukları için oy verdiklerini’ zorla düşündürten bir tablo…
Özeti şu:
Hz. Ali’nin uğradığı haksızlıklar ve Hz. Hüseyin’in ailesiyle öldürüldüğü Kerbela’dan bu yana sayısız şiddetle karşılaşmış, Yavuz’un katliamlar döneminden kırıla kırıla Dersim, Sivas, Maraş ve Çorum katliamlarına gelmiş; kimi zaman öldürülmüş, kimi zaman zorunlu göçe tabi tutulmuş Aleviler, uğradıkları haksızlıklar, kıyımlar ve zulümler nedeniyle en can alıcı yaralarımızdan biri. Gündelik hayatta ayrımcılığa uğramamak, ibadetlerini rahatça yapabilmek ve eşit yurttaş olarak kabul edilmek gibi en temel insani isteklerine kavuşabilmek için hala kırılıyor/kıyılıyor olmaları, bütün siyasi partilerin ve onların mensuplarının ayıbı.
Egemen kültür ve toplum içinde asimile olmalarını, sessizliğe gömülüp gizlice kültürlerini devam ettirmeye çalışmalarını nasıl iç acıtıcı, insanlık ve demokrasi dışı buluyorsam; mağduriyetlerini kimliğe dönüştürerek inanç ve kültürlerini siyasi bir araç olarak kullanılıp yüceltilmelerini de garipsediğimi söylüyorum. Ki, bu arada aklım bana, ‘burası Erdal İnönü’nün SHP’si değil, sosyalist bir parti hiç değil. Burası CHP. Ne bekliyordun ki’ uyarısı yapmıyor da değil!
 
Biliyorum ki, iki ay sonra hayati bir seçim yaşayacak ülkede bu tartışmaların zemini/zamanı değil.
Ama zamanı gelecek, gelmeli. O zaman umuyorum ki,
Partinin sağlıklı/nitelikli bir üye yapısına kavuşturulması başta olmak üzere, parti içi seçimlerin sosyal demokrat esaslara bağlanması, bunun koşullarının oluşturulması konuşulur… Umarım ki utangaç/çekimser fısıltıların yerini, gerçek değerlendirmeler, eleştiriler alır.
Bu ülkede demokrasiyi kimlik siyasetinin değil, her rengin ve görüşün temsilcilerinin yer aldığı, kimsenin kendini ‘azınlık’ olarak hissetmediği, eşitliği koruyan partilerin zenginleştirebileceğine olan inancımızı korumaya devam ederiz bizler de…
Bu arada…
Denizli’de, Afyon’da, Ankara’da, Yozgat’ta mesela… CHP sandıklarında devrim yapan kadınların İzmir sandıklarında, her iki seçim bölgesinde de esamesinin okunmayışını nereye koyacağız? O da ayrı bir yazı konusu…