GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
19 Mart 2015 Perşembe

Kılıçdaroğlu adı tercihinizi etkiler mi?

Siyaseti sıkıcı bulanların, seçimin değil ‘geçiminin derdinde’ olanların bile ilgisiz kalamayacağı ‘Kılıçdaroğlu’nun İzmir 2. bölgeden ön seçime gireceği’ haberiyle ilgili olarak dostlarımla laflarken, ‘sürrealist’ olarak tanımlayabileceğim bir dost, şahsıma şu soruyu yöneltti:
“Kılıçdaroğlu’nun İzmir’den milletvekili adayı olması, seni heyecanlandırdı mı?”
- Gazeteci olarak, evet heyecanlandırdı.
“Gazeteci olarak değil, bir seçmen olarak heyecanlandırdı mı diye soruyorum. Yani sen Kılıçdaroğlu İzmir’den aday oldu diye, oyunu CHP’ye mi vereceksin? Ya da İzmir’de kaç kişinin tercihi, genel başkan İzmir’i seçti diye değişir sence?”
Meselenin düğüm noktası, gerçekten de bu soru işte!
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir’den aday adayı olmakla, ön seçime girmekle, partisindeki dengeler hariç, seçmenin tercihini ne ölçüde değiştirebilecek?
Sorunun cevabını, ilerleyen günlerde, diğer rakip partilerin ellerindeki kartları da gördükten sonra kuşkusuz daha iyi gözlemleyip yazabiliriz. Bu ileri aşamaya geçmeden önce, bugüne, Kılıçdaroğlu seçiminin kendi partisinde yarattığı sarsıntıya dönersek eğer…
CHP’nin içinde ‘binbir çiçek’ aşmış, ezberler bozulmuş durumda…
Kılıçdaroğlu’nun önseçime katılma ve İzmir’den aday olma hamlesini ‘çok iyi oldu’ diye değerlendirenlere göre:
“Genel Başkan bu kararıyla dört mesaj vermiş oldu. Birincisi, partisinde önseçimin kurumsallaşmasına yönelik ciddi katkı koydu; ikincisi partisinin genelinde kontenjanla aday atama baskısına; aynı zamanda, önseçime katılmayıp kontenjanı bekleyen İzmir milletvekillerine yanıt verdi, ‘hiç kimse yerini garanti görmesin’ dedi. Dördüncüsü de İzmir’i, oyunun en yüksek olduğu illerden birini seçerek, doğru bir strateji izledi. Çünkü CHP’nin oyu, ancak ona daha önce de teveccüh gösteren bölgelerde (İzmir ve Ege’de) artırılabilir. Yani gidip de Konya’dan, Kayseri’den ya da Tunceli’den aday olmasının, bu saatte CHP’nin oy artış oranına bir faydası yok, olamaz.
Ayrıca seçim sürecinde vereceği mesajların en iyi algılanabileceği yerlerden biri, kuşkusuz İzmir…”
*
E bir de ‘şeytanın gör dediği’ tayfası var ki bu kentte; hiç yabana atılmaz. Oradan yükselen yorumlar da hayli ilginç, şenlikli…
Kılıçdaroğlu’nun İzmir aday adaylığının ‘CHP’ye yönelik oy ibresini aşırı oynatmayacağı’ iddiasında olan bu kanat, gerekçesini de ‘İzmir’de zaten CHP konusunda var olan limitler belli, İzmirlilerin ‘bu onur bizi ihya etti’ diyecek öyle çok fazladan limiti yok’ değerlendirmesiyle açıklıyor. Ve en önemlisi, ‘her seçim bir tehlikedir, artısı kadar eksisi de vardır’ diyerek, ön seçime dikkat çekiyor. Turan Güneş’in anılarının önseçim sürprizleriyle dolu olduğu hatırlatmasıyla, parti yönetiminden tasfiye edilen ama varlıklarını CHP’de üye olarak sürdüren eski yapıların, ön seçimde ‘Kemal Kılıçdaroğlu’nu madara etmeye çalışarak’ hem rövanş almaya, hem de seçim sonrası hesaplaşma için güç toplamaya çalışacaklarının altını çiziyorlar.
Bu kapsamda, ‘sürrealist dostun’ da saptamaları yok değil.
“Bir genel başkanın ön seçimi kazanma prestijine ihtiyacı olmamalı. Genel başkanlar, bu yarışa girmemeli, zira kayıpların kazançlardan fazla olabileceğini görmeli. Prestij kazanacağım derken, prestij kaybetme riskinin partiye/seçim sonuçlarına olumsuz etkilerini hesaplamalı. Ordu komutanlarının savaşta ‘dayılanma’ şansı yoktur. En ön safta çarpışmak, aşırı yanlış bir karardır, zira ordunun komutanın ‘silahına/kılıcına kahramanlık gösterisine’ değil, ‘beyin gücüne/taktiğine’ ihtiyacı vardır.
Mümtaz (Soysal) Hoca, bir makalesinde bir savaş anekdotuna yer verir. Düşman ordularının arkasına dolanarak cephaneyi havaya uçurmakla görevlendirilmiş 4 asker, ağır ağır sürünerek cephaneye ulaşmaya çalışırken, biraz ses çıkarırlar. Düşman askerleri o sesin kaynağını araştırırken, 4 asker bir hendeğin dibinde, neredeyse nefeslerini tutarak tehlikenin bertarafını bekler. Ama içlerinden biri tam o anda ayağa fırlar, ‘yaşasın Türkiye, yaşasın vatan’ diye bağırır. Sonrası malum… Mümtaz Hoca’nın o makalesinin sonu, ‘bu kahramanlık mıdır, yoksa ahmaklık mı’ diye biter. Aynı soruyu Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı için de sorabilirsiniz, ön seçim kararı bir cesaret/bir demokrasi kahramanlığı mıdır, yoksa bir ahmaklık mı?”
*
Cumhuriyet Halk Partisi’nde stratejik adımların, çok kapsayıcı anket çalışmaları/araştırmalarıyla atılmadığını bilen partililerin, önseçime katılma kararı alan Kılıçdaroğlu’nun ‘yükselen HDP ve MHP oylarına karşılık’ İzmir’den adaylığa karar vermiş olabileceğini ‘çok iyimser’ bulduğunu…
Kılıçdaroğlu’nu önseçime iten en önemli (hatta biricik) kararın, parti üst örgütlerinden gelen ‘kontenjan baskısı’ olduğuna inandığını da ilave edelim.
Yani gerçeğin bazen çok basit/çok göz önünde olduğunu, her baktığı yerde fallus gören, biçim olarak uygun her nesneyi fallik obje olarak niteleyenlere ,Freud’un ‘bir puro bazen sadece bir puro’dur cevabı misali olabileceğinin vurgulandığını…
*
Başında da dedim ya… Rivayetler/yorumlar/tahminler almış başını gitmiş durumda partililer, siyasetseverler arasında…
Murat Menteş, bir zamanlar İsmet Özel’le bir röportajda ‘çok ilginç iddialarınız var’ demişti. İsmet Özel’in buna cevabı, ‘ilginçlik tek başına hastalıklı bir şeydir. Ama bir kişi daha olursa, o zaman dava sahibi olursunuz’du.
‘Hangi iddialar davaya dönüşür, dönüşür mü, görürüz elbet.

Siyaset düğüm düğümken… Hakan Günday’ın ‘Kinyas ve Kayra’sından bir cümleyle, ‘edebi’ bir göndermeyle noktalayalım bugünkü muhabbeti. ‘Ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı! Kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok” diyelim… ‘Şimdilik’ paranteziyle kapatalım.