GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
19 Ekim 2015 Pazartesi

Mevsimlik çiçekler…

1 Kasım’a yürürken Ege’de Sonsöz’de politikaya ışık tutacak keyifli sohbetler gerçekleştiriyoruz.
Şu ana kadar Binali Yıldırım, Oktay Vural ve Atilla Sertel’le söyleştik. Ziyaretimize gelen meslektaşımız Mustafa Balbay’la 1 Kasım sonrasını konuştuk. Çok özel ve önemli tespitleri vardı Balbay’ın…
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile Genel Yayın Yönetmenimiz Fatih Yapar konuştu.
Gönül Soyoğul’un CHP’li Zeynep Altıok’la sohbeti bugün yarın yayında…
Elimizden geldiğince siyasi dengeyi muhafaza etmeye çalışıyoruz.
Ve İzmir’in demokratik iklimine uygun bir yürüyüş yapmaya çalışıyoruz.
2011’de ilk kez gönderildiği İzmir’de kısa sürede kabul gören Ulaştırma Denizcilik-Haberleşme Eski Bakanı Binali Yıldırım’ın ‘Hayatım ve Hayalim İzmir’ başlıklı söyleşisinde ‘elinden tutup dolaştıracağım’ polemiğini noktalaması önemliydi. Ki Yıldırım’ın ‘elinden tutup dolaştırmak’ yerine ‘el ele tutuşma’ mesajı vermesi ayrıca anlamlıydı. Bu mesaj bana Kocaoğlu’nun 2009 seçimleri sürecinde ve sonrasında kullandığı ‘İzmir için el ele’ kampanyasını düşündürtmüştü.
Yıldırım’ın ılımlı/uzlaşmacı yaklaşımı, İzmir’e dönük samimi tespit ve teşhisleri bir anlamda rakibi de kilitliyordu.
“İzmir’i yormayalım… Kentin sorunları için el ele tutuşalım. Birlikte çözelim” diyen birine nasıl yanıt verilir ki zaten? Kılıçdaroğlu’nun son süreçte izlediği ‘uzlaşmacı’ tutumu da dikkate aldığımızda genel başkanlarının bizzat aday olduğu kentte CHP, önceki yıllardaki dilini/üslubunu terk etmek durumunda kalıyordu bir bakıma…
Bırakınız Atatürk’ü, laikliği, Cumhuriyet değerlerini ‘yolsuzluk’ eleştirisi bile yok denecek kadar az…
Belki de serde 2 Kasım’dan itibaren başlayacak ‘istikşafi’ görüşmeleri var.
Çünkü 2 Kasım’ın siyasal fotoğrafı üç aşağı beş yukarı belli…  

Kocaoğlu’na baktığımızda;
Yıldırım’la yaşadığı polemiğin ‘özür’ ile noktalanmasıyla birlikte seçime çok da müdahil olduğunu söyleyemeyiz. Doğrusunu söylemek gerekirse Kocaoğlu’nun müdahale edeceği bir tablo da görünmüyor şu anda…
Fatih Yapar’a konuşan Kocaoğlu’nun en önemli tespiti AK Parti’nin oylarıyla ilgili… ‘HDP’yi öngöremiyorum ama AKP’nin oyu yüzde 26’yı geçmez 25’in altına da düşmez’ diyen Aziz Başkan, bir manada ‘neden sahaya inmediğini’ de bu sözleriyle anlatmaya çalışıyordu sanki.
Birkaç gün önce yüz yüze görüşmemiz sırasında da CHP’nin her iki bölgede de vekil sayısını 1 artırabileceğini yani 7+7 çıkarabileceğini savunan Başkan, 1 Kasım’da TBMM’de 7 Haziran’a yakın sonuçlar beklediğinin altını çizdi. Yani 4 partili parlamentoya ‘banko gözüyle’ bakıyor Kocaoğlu… Tabi ki CHP’nin oylarını fark edilir derecede artıracağından da emin…

Balbay’ın 1Kasım sonrasına dönük üç ihtimalli tespitini de önemsemek gerekiyor.
“Birinci şık AKP’nin kendisini yenilemesi… İkinci şık TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu gibi bir profille yeni bir merkezin kurulması… AKP’nin dışında yeni bir merkez yapı oluşması... Üç; CHP’nin Ecevit benzeri bir umuda evrilmesi. 1977 gibi...”

Bir CHP milletvekilinden ziyade, ülke politikasını analiz eden bir gazeteci gibi konuştu Balbay… Eğer tipik bir CHP’li gibi konuşmuş olsaydı diğer iki ihtimalin yanından bile geçmemesi gerekirdi.

Ve Atilla Sertel…
Açık söylemek gerekirse bu seçimin en anlamlı adaylarından biriydi. Nedenlerini biliyorsunuz.
Çok şey söyledi.
Ama bana en fazla dokunanı kendisini tanımlarken yaptığı benzetmeydi.
“Ben kendimi hep böyle gelinciklere benzetirim, kır papatyalarına benzetirim. Doğal açanlarız biz, dikme çiçekler gibi değiliz. Mesela buraya gelen adayların birçoğunu dikme çiçeklere benzetiyorum. Mevsimlik çiçek bunlar. Bir mevsim geliyor İzmir’de dikiliyorlar, sulanıyorlar, bakılıyorlar. Özel onlar. Ama papatya öyle değil. Doğaya direniyor, güneşe direniyor. Tohumu toprakta... Binali Yıldırım bana göre mevsimlik bir çiçek gibi. Her seçim döneminde birileri geliyor buraya dikiyor, ondan sonra mevsimi geçince soluyor”.

Sertel haklı…
Mevsimlik çiçekler nam-ı diğer ithal adaylar İzmir siyasetinin en netameli mevzusu…
Yıllardır her seçimde kampanyalar yürütülür. Ama sonuç değişmez.
İzmir’in dağlarında hep mevsimlik çiçekler açar… 
Adeta kentin makus talihine dönüştü bu tablo…
Tabi ki CHP’li kimliğiyle, seçim sürecinin de hararetiyle Binali Yıldırım’ı ‘mevsimlik çiçeğe’ benzetiyor Sertel… Oysaki partisine baksa o kadar çok ‘dikme çiçek’ görecek ki! CHP tarlası mevsimlik çiçekten geçilmiyor. Kılıçdaroğlu ile birlikte tam 6 isim var, mevsimlik…
MHP’de seçilecek sıradan 3 isim… Gerçi Bahçeli her mevsim aynı çiçekleri dikiyor İzmir’in tarlasına…
Haliyle İzmir’in papatyalarına, gelinciklerine gün yüzü göstermiyor 1999’dan bu yana...
HDP desen aynı… Seçilecek sırada mevsimlikler var.
Belki de AK Parti en masumu…
Yıldırım’ı ‘mevsimlik’ kabul etsek bile listesi önemli ölçüde yerli… Kınık’tan, Ödemiş’ten, Torbalı’dan, Aliağa’dan, Buca’dan, Bornova’dan, Balçova’dan, Karşıyaka’dan bildiğimiz tanıdığımız adaylar var. CHP, MHP ve HDP’ye bakınca AK Parti listeleri papatya tarlası sayılır.
*
Keşke diyoruz her daim… Bu kentin bağrında açan çiçekler Ankara’nın en makbul, en büyük makamlarında açsa…
Kabinede, MYK’da… Hatta genel başkanlıklarda, başbakanlıklarda…
Keşke diyoruz…
Ama nafile…
Sertel’in deyimiyle mevsimlik çiçekler basıyor İzmir’in siyaset tarlasını her seçimde… Bir iki mevsim açıp sonra kayboluyorlar. Ama Atilla Sertel, “20 yıl önce sağa/sola saçtığı, ektiği” tohumlardan yeşeriyor, filizleniyor bugün… Daha gür daha güçlü bir şekilde…
Belki de ‘olmak ya da olmamak’ diye özetlenen mesele budur. Ne dersiniz?