GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
23 Aralık 2009 Çarşamba

Kocaoğlu ne dedi, Kabak ne anladı?

Dün ’‘tünel fobim’’ tuttu ve Kocaoğlu ile birlikte tünele inmedim. Ama tünel çıkışındaki basın toplantısını dikkatle izledim.’¶
Özetle, KİK tarafından hukuksal yönü tartışılan, siyasi/ticari komplo benzeri bir başvuru sonucu iptal edilen Üçyol-Üçkuyular arasındaki metro tünellerindeki gerçekleri İzmirli gazetecilerin çıplak gözle görmesini sağladı Kocaoğlu’…
’‘Çizmeyi giymenin vaktidir’’ çağrımıza kulak verip, halkının can ve mal güvenliğini gidermek adına belki de riske girerek önlem alan, kendi giydiği çizmeyi 100’’ün üstünde gazeteciye de giydiren Başkan, çizmeyi neden giydiğini/giymek zorunda kaldığını anlatmaya çalışıyordu. Betonlama işlemi yarım kalan tünellerde tehlike çanlarının çaldığına dikkat çekiyor ve Büyükşehir’’in can ve mal kaybını önlemek için risk aldığının altını çiziyordu.
45 gün içinde tünellerdeki beton işini tamamlayıp çıkacaklarını, 230 işçi/mühendisin üç vardiya halinde, gece/gündüz çalıştığını söylüyordu.
İzmir’’in Başkanı, İzmirlinin can güvenliğini ortadan kaldırmanın, en azından bu konuda riskli ama ciddi bir adım atmanın keyfi içindeydi.
Ve tarafımdan sorulan bir soruyla kentte yeni bir tartışma başladı’…
Hükümete bağlı bürokrasinin İzmir’’e bakışındaki arıza’…
Bayındır İnşaat’’ın ihaleyi kazanmasında devlet bankasının oynadığı rolden başlayarak, AKP’’li Bozoğlu’’nun çıkardığı zorluğa, üyeleri ’‘kabine’’ tarafından atanan KİK’’in gerek bu güzergahta gerekse Aliağa/Menderes Hattı’’ndaki siyaset kokan kararlarına kadar hatırlatıp sordum’…
’“Kamuoyunda bu işin Ankara-İzmir (AKP-CHP) çatışmasıyla bu noktaya geldiği ve amacın da 2011’’e kadar metroyu bitirmemek olduğunu konuşuyor. Sizin burnunuz siyaset kokusu almıyor mu?
Bir gazeteci olarak amacım konuyu en iyi bildiğim noktaya, yani siyasete çekmekti. Ama sütten ağzı yanan Başkan, yoğurdu üfleyerek yiyordu’… Konuyu Ankara-İzmir çatışmasından çıkarıp, topu bürokrasiye atıyor, kelimeleri de son derece dikkatli seçiyordu.  ’“Hükümetin İzmir’’i cezalandırmak gibi bir amaçla hareket ettiğini düşünmek istemiyorum. Çünkü ben olaylara kendi cephemden kendi bakış açımdan bakarım. Bu düşünce Türkiye’’ye büyük zarar verir ve de doğru olmaz’….’” Diyordu.
Sadece bir hafta önce yüz binlerce broşür bastırıp, kentin her yönünü ilanlarla donatarak KİK’’i halka şikayet eden, Ankara’’dan ’‘adalet’’ isteyen Başkan, bir anda ağız değiştiriyordu.
Nedenini anlamak zor değil’…?
Zaten kırılma noktasına gelen, pamuk ipliğinde yürüyen Ankara-İzmir ilişkilerini yeni bir çatışmayla kaşıyıp, ipleri tamamen koparmamak.
Ya da ’‘İt ürür, kervan yürür’’ diyerek, İzmir’’e bakışı zaten belli olan siyasi yapıdan ’‘ne koparırsam kardır’’ anlayışıyla, siyasi çatışmadan İzmir’’in zarar görme endişesi ve de  kentin seçilmiş en büyük yönetici olmanın sorumluluğuyla.  
Hükümeti açıktan hedef göstermek yerine okları bürokrasiye çevirmeyi tercih ederek şöyle diyordu: ’“Hükümetin İzmir’’i engellemek gibi bir niyeti olmayabilir, ama il müdüründen müsteşarına kadar bürokraside sorun var. Bürokrat kendi küçük dünyasında İzmir’’i farklı değerlendirip farklı muamele edebiliyor. Şahsen iki kez yaşadığım bir örnek. Randevulu gittiğim bakanlığın kapısındaki bekçi bile, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanıyım, randevulu geldim’’ dememe rağmen kimlik sorup, şurada otur, bekle’” gibi azarlar tonda konuşabiliyor’”
Israrlı sorularımıza rağmen İzmir’’in seçilmiş başkanına bu terbiyesizliği yapan bakanlığı açıklamadı Kocaoğlu’…
Usta ama sorumlu bir siyasetçi ağzıyla topu bürokratlara atmayı tercih ediyordu Başkan’…
Soruyu değiştirdim’…
Peki, siz de siyasetçisiniz, bakanlar/başbakan gibi oturduğunuz koltuğa seçilerek geldiniz’…? Sizin bürokratınız sizin dışınızda bir yaklaşımla muamele edebilir mi?
Yine topu usta bilek hareketleriyle taca atmayı başarıyordu Kocaoğlu’…
’“Yapanlar var, vatandaşa kötü muamele eden şoförler, zabıtalar vs’…Biz tespit ettiğimizde önlem alıyoruz. Ama bize yakın çalışan üst düzey bürokratlarımız bizim yoğurt yiyişimizi görüyor. Ona göre davranıyor’”
Kocaoğlu’’nun derdi, bakanlık kapısındaki bekçinin davranış bozukluğunu paylaşmak değildi’…
Satır aralarında ’‘İl müdüründen müsteşarına kadar hükümetin kontrol ettiği bürokrasinin bakışını eleştiriyor, bürokrasinin İzmir’’e İstanbul ve Ankara’’ya baktıkları gibi bakmadığının altını çiziyor, bu bakış farklılığın ödeneklerden yatırımlara kadar her noktada hissedildiğini’’ söylüyordu.
Başkan Kocaoğlu, kuklayı hedef gösteriyor, kuklacıya dokunmamayı tercih ediyordu.
Bürokrat, İzmir’’e nasıl farklı davranabilir? İzmir gibi Türkiye’’nin üçüncü büyük kentine’…
Bu fark, bürokratın tepesindeki siyasi iradeden gelen fark değil midir?
Eğer bir siyasi irade, ’‘İzmir’’i istiyorum’’ derse, ’‘Gavur İzmir’’ demeye getirirse, 12 ilde yaşanan arsenik sorununu sadece İzmir’’e ve yerel yönetime mal ederse, baraj yapmaya bile izin vermezse, İstanbul otoyolunu neredeyse halk ayaklanmasından sonra İzmir’’den de başlatma noktasına gelirse, ’‘oy verirseniz hizmet, vermezseniz havanızı alırsınız’’ der ve seçimde oy yerine ’‘hava’’ alırsa’…
Bürokrat ne yapsın? İmam ve cemaat misali’… İmam yellenirse, cemaat altına kaçırır’…
Kaderi iki dudağı arasında olan siyasi iradeye yağ çekmek, şirin görünmekten başka bürokrat İzmir’’e ne yapabilir ki?
Kocaoğlu gün gibi ortada olan malum gerçeğin altını çizmeye çalıştı aslında. Bakanlık kapısındaki bekçi örneğini de vererek’…
İzmir’’in siyasi çatışmadan 5 yıl boyunca zarar görmesini istemediği her halinden belliydi.
Bu yöntemi çok doğru bulduğumu söyleyemem. ’‘Çatışma’’ yerine ’‘uzlaşma’’ seçeneği Kocaoğlu’’nun tercihidir ve saygı duyuyorum’… Yerinde olsaydım yüzde 56,7 oyla beni başkanlığa taşımış milyonlarca İzmirliyi arkama takıp tam saha presle  saldırıya geçebilirdim. Ama her şeyden önce aramızda 30 yıl deneyim ve makam farkı var. Belki haklı olan O’’dur. Bunu zaman gösterecek tabi ki’…
 
Ve iki çift lafı da AK Parti İl Başkanı Ömür Kabak’’a vardı Kocaoğlu’’nun’… Üçüncü şahıs tartışmalarıyla KİK Başkanı ile olan özel görüşmesini bir gazeteciye anlatmakla suçladığı Kabak’’a’…
Muhalefet partisi il başkanı olarak Kabak’’ın kendisini eleştirmesini anladığını söyleyerek başladı sözlerine, şöyle devam etti: ’“Ama iktidar partisinin il başkanının büyükşehirle yatıp kalkmasını anlamakta zorlanıyorum. ’“Buna dürüst diyorlar, aslında dürüst değil, becerikli diyorlar, beceriksiz, masalcı, hikayeci’…vs.’” gibi tanımlamalarla yüklenmesi, siyasetini sadece Büyükşehir’’e muhalefet odaklı kurgulaması bence yanlış. İktidar Partisi İl Başkanı’’nın Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin İzmir’’e bakışını, yatırımlarını/projelerini anlatmak gibi sorumluluğu da olmalı. Onun yaptığını başka bir partinin il başkanı yapsa anlarım. Doğru da bulurum. Ama onu anlamakta zorlanıyorum’”
Metro tünellerinde yaşanan can pazarına rağmen abuk/sabuk bir başvuru ile ihalenin iptalinden sonra ’“KİK’’i savunan açıklamasını da hatırlatıp, Kabak’’ın İzmir’’in İl Başkanı olduğunu, KİK’’in avukatı olmadığını da yineliyordu.  

Peki Kabak ne yaptı?
Kentte yıllar içinde oluşan ’‘Yatırımlar konusunda hükümet İzmir’’i cezalandırıyor’’ gibi yaygın kanıya rağmen hükümet yerine bürokratlara yüklenen Başkan Kocaoğlu’’na iktidar partisi il başkanı ne yanıt verdi?
Kocaoğlu’’nun verdiği bekçi örneğine takılıp, kendisine, temsil ettiği makama yakışmayan, seviyesi tartışılır sözlerle kaldığı yerden devam etti İl Başkanı Kabak.
Eski İl Başkanı Aydın Şengül’’ün iki yıl önce, kendisinden 20 yaş büyük CHP Eski İl Başkanı Kemal Karataş’’a yaptığı, ’“23 Nisan’’da gelsin, koltuğuma oturtayım’” gibi seviyesi tartışılan göndermesine benzer (seviye olarak) sözlerle.
’‘Ankara’’ya giderken haber versin, elinden tutup ben götüreyim. Bakanlık kapısında fırça yemesin’’  dedi Kabak’… Cem Yılmaz, Zeki Müren örnekleri de cabasıydı’…
Bırakın iktidar-muhalefet ilişkisini’… Kocaoğlu ile Kabak arasında 20 yıla yakın yaş farkı bile bu türden bir açıklamaya adab-ı muaşeret kuralları gereği engeldir. Ve Kabak, Kocaoğlu’’nun hükümet yerine bürokrata yüklenerek ne yapmaya çalıştığını bile anlayamadığını gösterdi bu sözlerle.
Gerçi o da haklı’…
Ankara’’daki ağabeylerine bakınca, sütten çıkmış ak kaşık bile sayılabilir’…
Son olarak Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’’in iki yıl önce dönemin İl Başkanı Şengül’’ün sözleriyle 72 yaşındaki Deniz Baykal’’a yaptığı 23 Nisan esprisi de ortada’…
Siyaseti bu kadar ayağa, ortaokul seviyesine, sokak ağzına düşürmeyelim’… İnanın İzmir’’in buna, seviyeli siyasete ihtiyacı var.
Ömür Kabak, kanser hastası, beş yıl boyunca 50 gün bile koltuğuna oturamamış bir adaya (Merhum Ensari Bulut) karşı Çiğli’’de seçim kaybetmesinin nedeni olarak Kocaoğlu’’nu görüyor olabilir.
Kaldı ki bu doğrudur da’… Kabak’’ın bugün Çiğli Belediye Başkanı değil de İl Başkanı olmasının nedeni Aziz Kocaoğlu faktörünün Çiğli seçimlerine yansımasıdır.
Bu konuda şahsi kinini acımasız sözlerle Başkan’’dan çıkarmak için yönünü Büyükşehir’’e dönmüş de olabilir. Ama bunu yaparken temsil ettiği makama, partiye zarar verdiğini, kamuoyunun gözünde küçüldüğünü görmeli ve seviyeyi ayarlamalıdır.
Benden söylemesi’….