GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
14 Ağustos 2024 Çarşamba

Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlucular ve tüzük kurultayı

Tüzük veya Tüzük Kurultay’ı kimsenin umurunda değil aslında. Bir formalite. Nitekim ne kamuoyu ne de partililer tüzükten söz ediyor. Önümüzdeki ay toplanacak olan CHP Tüzük Kurultay’nın gündeme gelen boyutu, seçimli mi olacak seçimsiz mi meselesi.

Çünkü tüzüğün bugünkü siyaset pratiğinde bir anlamı yok. Tüzük ne olursa olsun, siyasetçi bildiğini okuyor. Cemaatler, dar gruplar ve profesyonel ekipler önemli. Onlar için de tüzüğün şu maddesi veya bu maddesinin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Yani Tüzük modern bir kurumdur ama şu andaki reel siyaset pre - modern karakterlidir.

CHP Tüzüğü’nde eksik madde mi var? Parti içi işleyişte bazı sorunlar var da, tüzük elvermediği için mi bunlar aşılamıyor? Alakası yok. Dediğim gibi bu tamamen formalite.

Nitekim Eylül ayında yapılacak Kurultay’da kamuoyunda tek gündem, Genel Başkan seçimi olacak mı olmayacak mı? Peki, bu da nereden çıktı? Daha Özgür Özel seçileli bir yıl bile olmadı ve ortada bir seçim başarısı var.

O seçim başarısının Özgür Özel ile alakası yok diyebilirsiniz ama bu görüş de şeklen seçimli kurultay talebini, meşru kılmaz.

CHP’li siyasetçiler arasında seçimli kurultay düşüncesi olanların bir kısmı, geçen kurultayı İmamoğlu’nun kazandığını düşünüyor. Bunlar, şimdi de “İmamoğlu bir an önce Özgür Özel’den bu görevi alıp, ülke genelinde siyaset yapmalı” diyorlar.

Bu görüşte olanlar Özgür Özel ve Veli Ağbaba ekibinin parti içindeki ayrımcı ve kayırmacı uygulamalarında şikayetçi. Özellikle yerel seçimlerde aday belirleme sürecinde eş dost, akraba kayrıldığı ve kendilerinin tasfiye edildiği görüşündeler.

İşin ilginç yanı bunların büyük bölümü, geçen kurultayda Kılıçdaroğlu’nu destekleyen siyasetçiler. Kılıçdaroğlu’nu destekleyenlerin dışlandığı ve kıyıma uğratıldığı düşüncesindeler.

Kılıçdaroğlu aday olacak mı sorusu, yine Tüzük ile ilgili olmayan Tüzük kurultayının diğer bir gündemi. Kılıçdaroğlu’nun son zamanlarda hareketlenmesi ve çeşitli ziyaretleri, bu soruyu canlı tutuyor.

Medyadan izlediğimiz kadarı ile Kılıçdaroğlu, “Ben hiçbir zaman genel başkan olmak işitiyorum demedim, delegeler beni aday yaptı, yine delegeler bunu isterse…” gibi açık bir kapı da bırakıyor.

Bu çerçevede “Kılıçdaroğlucular” diye bir gruptan da söz ediliyor. Yani halen Kılıçdaroğlu’na bağlı olan milletvekilleri ve delegelerin varlığından. Ancak bu bağlılık ideolojik anlamda bir lidere bağlılıktan ziyade, vefa duygusu, Dersimlilik ve Alevicilik gibi bağları ifade eden bir şey.

Bu koşullarda Kılıçdaroğlucu olarak nitelenen profesyonel siyasetçi sayısı, Kurultay’a ağırlığını koyabilecek bir hacme ulaşamaz. Gerçekçi olmak lazım. Son kurultayda delege ağırlığını İmamoğlu ele geçirdi ve halen de öyle. Ve o kurultayda da Kılıçdaroğlu’na destek veren delegelerin kayda değer bir bölümü, kendisine bağlılığından dolayı değil de onu favori gördükleri ve kendi istikballerini düşündükleri için destekledirler.

Hem mezhepçilik malzemesini en yoğun olarak kullanan ve Kılıçdaroğlu’nu hep yakın çemberinde bulunan Elazığ Milletvekili Gürsel Erol bile, İmamoğlu’nun limanına demir atmış durumda.

Profesyonel siyasetçi için vefa ve duygusal bağ bir yere kadar etkili olur. Onlar siyasi istikballerine göre ata oynarlar. Dolayısıyla Eylül ayındaki Kurultay’dan ne parti içi aksaklıkları düzeltecek bir Tüzük ne de Kılıçdaroğlu çıkar.