GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
22 Temmuz 2024 Pazartesi

Çok etnili uluslar çağı...

19. Yüzyıl ulus devletler çağıydı. İmparatorlukların dağılması ile kurulan devletler, ulus olarak kendini ortaya koyuyordu. Britanya, Osmanlı ve daha sonraki yüzyılda da Sovyetler Birliği’nden onlarca yeni ulus devlet doğmuştu.

İmparatorluk bakiyesi bir yapı söz konusu olduğu için Türk ulus devleti, asimilasyona dayanan bir anlayışla uluslaşmayı tercih etti. Çünkü inşa edilen bu ulus devlet sınırları içinde Türkler’in yanı sıra Kürtler, Gürcüler, Lazlar da vardı. Ayrıca Mübadele Sözleşmesi ile Yunanistan ve daha önce ve sonra da Balkanlardan Arnavutlar, Boşnaklar ve hatta Müslüman Rumlar geldi.

Böyle bir tablo içinde ulus inşa etmek, o günün anlayışı içinde Tek Dil, Tek Din gibi bir tanımı içermekle birlikte, fiili durum öyle değildi. Onun için Atatürk, “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözü ile rızayı talep etmekle birlikte, asimilasyon politikası ile ulus yaratmaya çalışmıştır.

Bugün geldiğimiz dünyada ise şartlar bambaşka. Halen ulus devlet tanımı kabul edilmekle birlikte, yoğun kitlesel göçler, ulusları çok kültürlü hale zorlamıştır. Ulusun içerdiği anlam, etnik kökeni aşmaya başlamıştır.

Milliyetçiliğin anavatanı Fransa ve Almanya gibi ülkelerde göçler nedeniyle demografik yapı tamamen değişmiş, farklı diller konuşan ve farklı inançlara sahip çok kültürlü bir yapı meydana gelmiştir.

Göçle yeni vatanlar edinenlerin çoğu çifte yurttaşlık hakkından yararlanmakta ve hatta önemli bir kısmı da yeni ulusun yurttaşı olmayı tercih etmektedir. Almanya, Fransa, Hollanda, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde Türkler, Asya ve Afrika kökenliler milletvekili, belediye başkanı ve meclis üyesi olabiliyorlar rahatlıkla.

Otuz, otuz beş yıl öncesi Avrupa Milli Futbol Takımlarında yabancı kökenli futbolcuya rastlanmazken, şimdi durum neredeyse tam tersi. Alman milli takımının sadece kaptanı değil dörtte biri Türk futbolculardan oluşmaktadır. Geriye kalanların da büyük bölümü yine göçmen kökenli sporculardır.

Aynı durum diğer Avrupa ülke milli takımları için de geçerlidir. Futbol takımlarında siyahi oyuncu ağırlığı bir süredir dikkat çekmektedir.

Yapılan kamuoyu araştırmalarında Almanlar’ın bu durumdan hoşnut olmadıkları görülmüş. Yani Alman ulusunu farklı kökenlerden sporcuların temsilinden Almanlar’ın çoğunluğu memnun değilmiş.

Babası Türk, annesi Alman olan Mesut Özil, Alman milli takımını tercih etmiş bir sporcuydu. Bir röportajda şöyle diyor: “İşler yolunda giderse Alman, kötü giderse Türk olarak görülüyordum.”

Fenerbahçeli Milli Futbolcu Ferdi Kadıoğlu ve diğer pek çok arkadaşı da Avrupa’da üçüncü kuşak göçmen ailelerden. Onlar da Türk Milli Takımını tercih etmişler.

Karışık bir durum. Çünkü farklı etnik kökenlerden evlilikler de göç kadar önemli bir mesele, hangi etnik gruba dahil olunacağı konusunda.

Birçok spor dalına yansımaları olsa da, en popüler spor olan futbol üzerinden ulusal futbol takımlarının yapısına bakarak göç ve yeni uluslaşma analizi yapmak mümkün hale gelmiş bulunuyor.