GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
24 Temmuz 2024 Çarşamba

Çeşme ve Bodrum neden daha pahalı?

Yaz mevsimi klasiğidir. Çeşme, Alaçatı ve Bodrum’daki otel ve restoran fiyat listeleri paylaşılır. Ücretli plajlara giriş ücretlerinden söz edilir. Bir de bir iki yıldır bu ilçeler, Yunan adaları ile kıyaslanarak, ne kadar pahalı oldukları paylaşımları yoğunlaşır.

Bir ekonomist, “pahalılık yok, siz fakirsiniz” demişti. Bu da işin bir boyutu. Çünkü gelir dağılım dengesi o denkli bozuldu ki, ülkede 15, belki de 20 milyonluk nüfus için bir hayat pahalılığından söz etmek gereksiz.

Ancak başta emekliler ve asgari ücretliler olmak üzere nüfusun büyük bölümü için temel gıdadan, seyahate, ev fiyatlarından kiraya, ulaşımdan seyahate hemen her şey oldukça pahalı. Zaten hesaplanan yoksulluk ve açlık rakamları da bunu net olarak göstermektedir.

Ülkedeki bu genel pahalılık, ekonomik dengelerin bozulması ile ilgili bir durum. Ama bir de pahalılığın sosyal bir kaynağı bulunmaktadır.

Bir süredir şehir plancıları ve sosyologların kullandığı bir kavram var. Kıyılaşma. Bu kavram, bir süredir sermaye ve nüfusun kıyılara doğru bir hareketliliğini açıklamak için kullanılmaktadır. Alanya’dan başlayıp, Çanakkale’ye kadar birçok il, ilçe ve hatta köylerde bu eğilimi izlemek mümkün.

Bu da söz konusu bölgelere sadece nüfus hareketini ortaya çıkarmıyor, aynı zamanda buralarda arazi, arsa ve ev gibi gayrimenkullere yönelik talebi de artırıyor. Artan talep zaten kendiliğinden fiyat artışlarını beraberinde getiriyor.

Kıyılaşma, belli bir nüfus hareketinin yanı sıra sermaye hareketini de içine almaktadır. Bu talepten dolayı, kıyı bölgelere yönelik başta turizm olmak üzere, inşaat ve ticaret sermayesi yönelmektedir.

Bunun sonucunda hemen her mal ve hizmet Antalya’da Konya’dan, Muğla’da Burdur’dan, Yarımada’da Ödemiş ve Tire’den daha pahalı hale gelmektedir.

Metropolden sıkılan yeni orta sınıflar, sahip oldukları gelirleri, ulaşım ve iletişim olanakları ile iki yerli hayat tercihine yönelmektedir. Bazı mevsimler Nişantaşı’nda ama bazı mevsimler ise Ayvalık ve Alaçatı’da yaşamak bu kesim içinde çok yaygın bir eğilim.

İletişim teknolojilerindeki gelişmeler gereği, ticaret, sanayi ve diğer bazı profesyonel mesleklerle uğraşanların belli bir şehir veya mekana bağlı kalmaları gerekmiyor. İşyeri veya ofisi Bursa’da olan biri yılın belli bir dönemini pekala Ayvalık’ta geçirebilir.

Ancak burada kritik nokta şu: Astronomik gelirlere sahip bu yeni orta sınıflar, sınıfsal ayrıcalıklarını korumak için soylulaştırılmış veya diğerlerine kapalı elit gettolarında yaşamayı tercih ediyor. Pahalı evler/sokaklar, siteler, plajlar, oteller ve restoranlar onların tercih ettikleri yerler. Bu sayede ahali ile değil, kendileri gibi olanlarla birlikte olmak istiyorlar.

Fakat pahalı mekan tercihi, sadece bazı mekanlarla sınırlı kalmıyor. Çünkü bu pahalılık giderek o şehirde ve beldede aynı düzeyde olmasa da dalga dalga yayılıyor.

Pahalı yerlere parası olanlar gitsin önerisi biraz gerçekten uzak bu anlamda. Çünkü yeni orta sınıfların pahalı yer tercihi ve bölgeye yönelik talepler bütün sektörlerde dalgalı pahalılık etkisi yapıyor. Önce arsa ve konut fiyatları ile başlıyor. Sonra inşaat, tesisat, lokanta, otopark, berber, manav diye zincirleme bir pahalılık etkisi söz konusu oluyor.

Böylece çok yıllar önce Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir) sürgün yeri olan Bodrum, artık sabit ve dar gelirliler için sürgün yerine dönüşüyor.

Alaçatı ve Çeşme’de sınıfsal ayrıcalıklarını koruyarak ve ayrışarak yaşamak isteyenlerin bölgeye getirdiği pahalılık sadece onların hayat alanları ile sınırlı kalmıyor. Bölge daha pahalı hale geliyor. Böylece öğretmen, hemşire, polis gibi sabit gelirli meslek sahipleri için (hele bir de lojman olanağı yok ise) böyle yerler sürgün yerine dönüşebiliyor.