GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
11 Aralık 2022 Pazar

Kalemden kalbe!

Bugün Pazar…

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü…

Bir kez daha…

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım…

Bunu yaparken de…

“Atatürk’ten Gençliğe Unutulmaz Anılar” kitabının yazarı…

Türkiye’nin en zengin Atatürk arşivlerinden birine sahip olan…

İzmirli araştırmacı Ahmet Gürel’i…

Saygıyla selamlayalım…

***

Sabah sabah…

Taş devrinden kalma bir soru, tabii ki erkeklere…

“Büyük aşkınızı dile getirmek için, sevdiğiniz kadını neresinden öpersiniz?”

***

Hafiften yanaklarınız mı kızardı?

Yapmayın Allahaşkına…

Alt tarafı bir “öpücük”ten söz ediyoruz…

Kimseler duymayacak, söz…

Yanağından mı?

Yoksa dudaklarından mı?

Ya da, bayıldığınız o “bal rengi” gözlerinden mi?

Belki de, onun zarif parmaklarına dokunup “saygınızı” ve dahi “sadakatinizi” dile getirmek için…

Ellerini mi?

***

Şimdi sizlere…

Zaman Tüneli’nden içinden süzülüp gelen…

Çok farklı bir “sevgi nişanesi” örneği vereceğim…

Bir büyük aşkı, sadakati, heyecanı anlatan zarif bir öpücükten…

Büyük olasılıkla ne duydunuz ne de tanık oldunuz…

Ancak bugün öğreneceksiniz…

***

Birebir yaşanmış olayı anlatan…

Türkiye’nin “Bal Mahmut”u Mahmut Baler…

Türkiye O’nu…

Anlattığı birbirinden nefis fıkralarıyla tanıdı ve…

Ve adını “Bal Mahmut” koydu…

***

Yer; İzmir… Yıl; 1922…

Olayın kahramanları Gazi Mustafa Kemal ve Latife Hanım

Henüz evlenmemişler…

Gerisini, “Bal Mahmut” hatıralarında şöyle anlatıyor:

***

Büyük Atatürk…

İzmir Limanı’nda bulunan İngiliz donanmasının…

Büyük Zafer’den sonra artık görevi kalmadığı için…

24 saat içinde limanı terk etmeleri için…

Bir nota yazılmasını…

Devrin Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey’den istiyor… 

Yusuf Kemal Bey kendi düşüncesine göre…

Bu emri “sıkıntılı”  bulduğu için bir türlü çabuk yazıp getirememiş…

Gazi Paşa ise…

Bu gecikmeden sinirlenerek:

“Nota hala yazılmadı mı?” diye iki defa soruyor…

Aldığı cevap hep aynı:

“Geliyor efendim, yazılıyor efendim…” 

Bu cevapların tamamı oyalama…

Atatürk’ün iyice sinirlendiğini gören Latife Hanım…

Zarif bir şekilde teklifte bulunuyor:

“Paşam müsaade buyurursanız ben yazayım…”

Atatürk hayretle ve memnuniyetle…

“Buyurun, yazın…” diye rica ediyor…

Ve Latife Hanım bu notayı…

İngilizce olarak Paşa’nın arzu ettiği şekilde kağıda döküveriyor…

İşte, burası önemli…

Ve bi’o kadar da romantik…

***

Atatürk notayı okuduktan sonra…

İzmirli Latife’nin gözlerinin içine bakarak…

“Bu notayı hangi kalemle yazdınız?” diye soruyor…

Genç kız…

Elindeki dolma kalemi gösterince…

Atatürk o kalemi Latife Hanım’ın elinden alıyor ve öpüyor…

***

Ve…

Güzel İzmir’de…

Mustafa Kemal Paşa ile Latife Hanım arasındaki…

Sıcak yakınlaşma ve sevgi başlangıcı…

İşte böyle gerçekleşiyor…

Zaten çok geçmeden…

Takvimler, 29 Ocak 1923’ü işaret ederken…

Latife Hanım ve ailesinin yaşadığı…

Göztepe’deki Uşakizade Köşkü’nde dünya evine giriyorlar…

***

Sahi…

Hiç aklınıza gelir miydi?

Aşkınızı anlatabilmek için sevdiğiniz kadının…

Yanağını… Dudağını… Ellerini değil de…

Kalemini öpmek?

Nokta…

Sonsöz: “Adını gökyüzüne yazdım, her sabah sende doğsun diye… Yüreğini yüreğime yazdım, canın yandığında benimle yansın diye… Adını canım koydum, sen öldüğünde ben de öleyim diye… / Anonim…”