GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
20 Aralık 2023 Çarşamba

İnsan olanda bulunur: İklim Kaygısı

Güneşteki patlamaları bizim medyadan takip etme şansımız var mı? Fatih Altaylı’dan başka yazan görmedim açıkçası. Rahmetli anneannem şu olanları görse sanırım “bunlar kıyamet alameti” derdi.

İklim kaygıları ile yaşayan insanlardan ve de asla bunların farkında olmayan insanlardan söz etmek istiyorum bugün.Aslında bütün dünyadaki aklı başında insanlar “iklim kaygısı” (Climate Anxiety) denen illetin etkisinde… İklim değişikliğinin zihinsel durumumuz üzerindeki psikolojik etkisini fark etmeye başladıkça, “iklim kaygısı” artıyor.

Bu psikoloji durum iklim bilimciler ve sosyal bilimciler arasında önemli bir tartışma konusu.

“Artan kaygı durumu olarak sınıflandırılan” iklim kaygısı, genellikle suçluluk, keder ve çaresizlik gibi terimlerle tanımlanıyor; çünkü çevrenin durumuyla ilgili ezici bir felaket duygusu ortaya çıkıyor. Tabii insan olanlarda. Daha fazla türün neslinin tükendiğini tespit eden araştırma zenginliği, yükselen sıcaklıklar ve sürekli eriyen buz tabakaları ile birlikte, medyadaki çok sayıdaki ‘kötü haber’ ve iklim değişikliğine ilişkin enerjik ‘hemen harekete geçmeliyiz’ söylemi, duyarlı insanların kaygılarını daha da kötüleştiriyor, stres düzeylerini düşürüyor ve psikolojik sağlıklarını bozuyor.

Bir kısım insanda ise hiç etki yaratmıyor!

Dünya vatandaşları giderek iklimin değiştiğini kabul ediyor. Aynı zamanda, iklim değişikliğinin meşruluğunun sorgulanmasından, etkilerinin kapsam ve ölçeğinin anlaşılmasına doğru genel bir değişim yaşanıyor.

Aslında 1970’lerde başlayan çevre hareketinden bu yana iklim değişikliği halk için giderek daha fazla dikkat çeken bir konu haline geldi ve bu durum insanların ruh sağlığını ve refahını etkiliyor.

Çevre sorunları ile zihinsel sağlığı birbirine bağlayan araştırmalarda “iklim kaygısı” ile birlikte, “eko-kaygı”, “eko-suçluluk” ve “eko-keder” gibi terimler kullanılmaya başlandı.(climate anxiety, eco-anxiety, eco-guilt eco-grief) 

Çevre filozofu ve Slow Food üyesiGlenn Albrecht, iklim kaygısını "varoluşun ekolojik temellerinin çöküş sürecinde olduğuna dair genel bir duygu" ve "destekleyici çevrelerle ilişkimiz hakkındaki endişe" olarak tanımlayarak, iklim kaygısına ilişkin farkındalığın artırılmasında etkili oldu.

2020 yılında, çevresel açıdan kâr amacı gütmeyen Friends of the Earth isimli kuruluş, gençlerin (18-24 yaş arası) üçte ikisinden fazlasının iklim kaygısı yaşadığını tahmin etmişti. Aslında, Friends of the Earth’ün iklim kampanyacısı Aaron Kiely şunları önermişti: “İklim kaosunun kötüleşen etkilerini görme olasılığı en yüksek olan insan grubu olarak gençlerin giderek daha fazla endişe duyması şaşırtıcı değil…”

Z Kuşağı: İklim Kuşağı

Araştırmacıların genç nesillerin iklim kaygısı yaşadığına inandıkları oldukça açık hale gelmiş durumda. “Z kuşağı” aynı zamanda iklim kuşağı olarak da adlandırılıyor.

Peki ya eski nesiller? Elbette çevre sorunlarıyla ilgili kaygı yaşayanların sayısı 16-25 yaş grubundan daha fazla. Örneğin, suçluluk duygusu yoğun bir iklim kaygısı yaşıyor yaşlı nesillerin bir bölümü, gelecek nesillere (yani çocukları, torunları ve torunlarının çocukları vb.) sürdürülebilir bir şekilde bırakmadıkları çevrenin yok edilmesinden kendilerini sorumlu hissediyorlar.

Dediğim gibi yapılan anketler duyarlı nesillerin, duyarsızların gerisinde kaldığını ortaya koyuyor.

Dünya kötüye gidiyor, çoğunluğun umurunda değil.

İşin bir de sosyal medya tarafı var. İyi ki var… Sosyal medyanın popülaritesi arttıkça, çevresel felaketlerle ilgili sürekli canlı bilgi akışını görüyoruz.  Sosyal medya, bilginin görsel medya aracılığıyla iletilmesine bağlı olduğundan, ‘kötü habere’ ölen mercan resifleri, polen taşıyıcı kaybı ve Kuzey Kutbu’ndaki deniz buzunun erimesi gibi şok edici görüntüler eşlik ettiğinde etkilenen bir kesim var ama elbette bunlar azınlıkta…

Ya da bizdeki gibi ezici çoğunluk uzatıldıkça uzatılmış televizyon dizilerini, kadın sunucuların hem savcı hem de hâkim rolüne soyunduğu köy dedikodusu ve ahlaksız feodalite yayınlarını izliyorlar bütün gün. Akşam da gelsin hepsi birbirinin aynı yemek yarışması programları. İklim krizinden bize ne değil mi?

Bütün dünyada olduğu gibi bizde de iklim kaygısı yaşayanlar azınlıkta…. Ve azınlıkta kalmaya devam edecek.