GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
9 Temmuz 2024 Salı

‘Hoşça Kal Hayatım!’

Cenaze namazı başlayıncaya kadar…

Tabutun başından hiç ayrılmadı…

Gözyaşlarına engel olamıyordu…

Daha fazla tutamadı kendini…

Başını sandukanın üstündeki yeşil örtüye dayadı…

Hıçkırıklarına yol verdi…

Artık…

İstese de gözyaşlarını durduramıyordu…

Dostları yanına gitti…

O’nu safın arasına aldılar ama…

Yine de tutamıyordu kendini büyük aşkın kahramanı…

***

58 yıl aynı yastığa baş koydular...

Hep sevda masalı yaşadılar…

58 yıl demek…

Hayatını ve kalbini birbirine “emanet” eden…

Bir çiftin…

“21 bin gün”den fazla…

Her sabah…

Yaşları kaç olursa olsun…

Birbirine…

“Seni seviyorum bi’tanem…” demeyi hiç unutmadığı…

Kocaman bir zaman dilimidir…

Hele…

Birbirlerini hiç kırmadılarsa…

O yuvanın bekçileri…

İzmir’in tarihine mal olmuş demektir…

***

Ne var ki…

O tanınmış İzmirli çiftin hanımefendisi…

Önceki gün…

Biricik sevdiceğine…

Sessiz, sedasız “Hoşça kal” dedi…

***

58 yıl aynı yastığa başvurmak…

Bizim “sevda şarkıları” söylemeye alışık milletimize…

“Abooov; maşallah…”

Dedirten manzaradır…

Yeter ki…

Yaşadıkları “sevda masalı” ilk günkü gibi yıllara meydan okusun!

Ha’di…

Biraz gerilere gidelim…

***

Hiç unutulmayacağına kalpten inandığım…

Yarım asrı çoktan geride bırakan o büyük aşkın…

Öyküsünü…

Ben anlatayım; izninizle…

Çünkü; ikisi de delikanlılığımızın örnek kahramanlarıydı…

***

Erel Şarman…

Biz çömezlerin 50 yıl önceki usta gazetecisiydi...

O mesleğin ağabeyi...

Biz de O’nun yavrukurtları...

Söylesem inanmazsınız...

Sevgili eşi Emel Abla da…

O yıllarda İzmir Valilik makamının...

Çok sevilen, acayip çalışkan…

Biz genç gazetecilerin “kanatsız” melek ablası…

(Bi’düşünün Vali Bey’in basın toplantısına gidiyorsun; evde yaptığı kurabiyeleri biz gencecik muhabirler yesin diye yanında getiriyor…)

Önceki gün...

Aramızdan ayrıldı; şimdi bulutların üstünden...

Bizi seyrediyordur...

Üstümüzde öyle büyük hakkı var ki…

***

Erel Şarman büyüğümüz...

Gazetecilik mesleğine…

1958 yılında Yeni Asır’da başladı…

Uzun boyluydu, gösterişliydi…

Basketbol sporu için yaratılmıştı sanki…

Oysa…

(Şaşırma sırası hepimizde…)

Aynı zamanda…

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanmıştı…

Hayalleri vardı…

Doktor olacaktı…

İki buçuk yıl boyunca…

Hem geleceğin doktoru…

Hem başarılı bir spor gazetecisi olarak iz bıraktı…

Sonra…

Baktı; iki meslek bi’arada yürümüyor…

Beyaz önlüğe veda etti…

İzmir Basını’nın parmakla gösterilen yıldızı oldu…

***

Önce…

Amatör küme maçları takip edip, yazmayla başladı…

Çok geçmeden…

İzmir’in en beğenilen spor kalemlerinden biri olarak yükseldi…

Yeni Asır’da gözünü açtı, Demokrat İzmir’le devam etti…

Araya…

Tükel Ailesi’nin Ticaret Gazetesi girdi…

Ekonomi gazeteciliğinin en güzel örneklerini sergiledi…

İzmir’in asırlık Ticaret Odası’nın…

Halkla İlişkiler Müdürlüğü…

Meslekteki son durak oldu…

Hiç durmadı…

Genç meslektaşlarına hep…

Ne biliyorsa öğretti…

***

Çok mesut yıllar yaşadı Emel - Erel Şarman çifti...

Hiç eskimeyen…

Kocaman aşklarını…

Küçüklerin saygısı…

Büyüklerin sevgisiyle taçlandırdılar…

Onlar, “örnek”ti  hepimiz için…

Ve…

Hep öyle kalacaklar kalplerimizde…

***

Bitiriyoruz…

Kimse yanlış anlamasın ama…

Bizim vatanımızda…

Şiir yazmaya heveslenen herkes…

Önce…

“Aşk Şiiri” karalamak için kollarını sıvar…

Bizim delikanlılığımızda…

Her gün sayfalarını doldurduğumuz “Günlük”ler vardı…

Kimse okumasın diye “kilitli” olanları bile satılırdı…

Şimdi…

Günlük tutun yok…

Çünkü…

Zamanı yok!

Hayat bir fırtına!

Sen O’nu bekliyorsun ama…

O, seni hiç beklemiyor…

Meslek büyüğümüz…

Sevgili eşini toprağa veren…

Erel Şarman ağabeyimizin acısını paylaşırken…

Bu köşeye…

Büyük Usta “Nazım Hikmet”in…

Tam da…

Bu yazının kahramanlarına çok yakışan…

Ölümsüz şiiri…

“Seviyorum Seni” ile veda edelim…

“Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi

Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi

Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi

Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi

İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan bir şeyler gibi

Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi…”

Nokta…

Sonsöz: “En acı vedalar, asla söylenmeyen ve asla açıklanmayan vedalardır… / Anonim…”