GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
22 Ağustos 2016 Pazartesi

FETÖ avcıları!

17/25 Aralık sürecini milat kabul ederek Fethullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) yönelik her alanda çalışma başlatan hükümetin yürüttüğü çalışma herkesin malumu. Ordunun içinde en üst makamlara kadar yerleşen yapıyı da darbe girişimi sonrası yaşananları da herkes az ya da çok biliyor. Baş döndürücü gelişmeleri, gözaltı listelerini, cezaevine gönderilenleri, itiraf edenleri, yapılanmayı anlatanları saymak, sıraya koymak da mümkün değil. Her gün yeni bir bilgi, derin bağlantılar kimi zaman örgütte aktif görev alan bugünün itirafçıları, kimi zaman da ‘hata yaptık, inanmıştık’ diyen samimi kişilerin açıklamaları ile gün yüzüne çıkıyor.

FETÖ’ye yönelik operasyon yapılan yerlerin başında gelen İzmir’in önemli bir misyonu var. Örgütün lideri olarak kabul edilen ve Amerika’dan iadesi istenen Fethullah Gülen’in yapılanmanın temellerini attığı ve büyüdüğü yer bu kent... İzmir’deki vaazlarını ilk Kestane Pazarı Camii’nde veren Gülen’in kısa bir Manisa macerasından sonra geldiği ikinci yer ise Bornova Merkez Camii ve Hisar Camii olarak biliniyor. Tabi ki mesele şu anda o kadar kolay çözülemiyor. Yıllarca FETÖ yapılanmasına karşı duran bugünün Kestanepazarı Fidan Eğitim Kurumları Derneği ile Kestanepazarı Öğrenci Yetiştirme Derneği son operasyonlarda örgütün yuvalandığı ‘Fidan Eğitim Gönüllüleri Derneği’ ile karıştırılarak kapatılmış durumdaydı.  Kurunun yanında bazen yaşın da yandığı bu süreçte neyse ki Vali Erol Ayyıldız’ın müdahalesi ile dernekler yeniden faaliyetini sürdürüyor.

Hal böyle iken bulanık suda balık avlamaya çalışan, tatlı su kurnazları da yok değil. Bunlar zaman zaman komşusunu, meslektaşını, rakibini, iş arkadaşını ya da en yakınında bulunan dostlarını ‘kendi çıkarları’ için gözünü kırpmadan şikayet ediyor.  Hatta daha da ileriye giden bazı kendini bilmezler ‘benim üst makamlarda tanıdıklarım var’ diyerek suçsuz insanları FETÖ mensubu yaftası ile korkutuyor. Mekanizmanın sağlıklı işlemesini ve doğrunun ortaya çıkmasının da önüne engel olan bu durum ne yazık ki her alanda bugün yaşanıyor, yaşanmaya devam ediyor. Peki, örnek mi soruyorsunuz? Hem de onlarca, yüzlerce…

Son günlerin en popüler ve üzerinde yorum yapılan fotoğraflarından birisi de İzmir basın yayın kuruluşları temsilcilerinin yıllar önce gerçekleştirdiği Amerika ziyareti… Pensilvanya’da Gülen’i bulunduğu yerde ziyaret eden isimlerin büyük bölümü halen görevlerini sürdürüyor. Bu yüzden içinde bulundukları durumu ve hissettiklerini anlamak zor değil. O dönem bakanların ve milletvekillerin de bir araya geldiği Gülen’le çekilmiş fotoğraflar üzerinden bugünün değerlendirmesini yapmanın ne kadar yanlış ve art niyetli olduğunu önce anlamak gerekiyor. Ziyaret furyasının olduğu dönemdeki gidiş için yapılan değerlendirme işte içinde bulunduğumuz çıkmaz durumu tarif ediyor. Suçlamadan önce iyi analiz etmek, yargılamadan önce anlamak, kanaat getirmeden önce de dinlemek gerekiyor.

İzmir Basını da bu süreçte ciddi bir sınavdan geçiyor. Geçmiş yıllarda tabiri caizse bu çukurda görev yapmış bazı isimler ne yazık ki günlerdir birçok kişi ve kurumları hedef göstermekten de geri kalmıyor. Şu anda yazılı ya da görsel bir yayın organında bile çalışmayan kişilerin ürettiği ‘dedikodular’ nedeniyle birçok insan psikolojik olarak zan altında kalmış durumda.  FETÖ mücadelesine aklıselim ve sağduyu ile yaklaşması gereken medya kuruluşları popüler görünen ‘birilerini FETÖ’cü ilan etmek’ hevesinden, kıskacından kurtulamıyor.

Örnek mi istiyorsunuz? O da çok… En çarpıcı olanını mı soruyorsunuz? Elbette var. Geçtiğimiz günlerde bir fotoğraf gündeme getirildi.  Hem de bir önceki bölge temsilcisi bahsettiğim Amerika ziyaretinde yer aldığı ve bugün FETÖ’cü ilan edildiği için açıklama yapmak zorunda bırakılan bir gazete tarafından… Düşünebiliyor musunuz siz birileri hakkında fotoğraf üzerinden kampanya düzenlerken ne acıdır ki yıllarca birlikte çalıştığınız, bugün bir özel şirkette kurumsal iletişim koordinatörü olarak görev yapan meslektaşınız kendini sayfalarca yazı ile samimi bir şekilde izah etmek durumunda kalıyor. Yine kurumunuza bağlı başka bir gazetenin yazı işleri müdürü de objektif bir bakış açısı ile basına servis edilen o fotoğraf için ‘görevde yükselmeye engel olma operasyonu’ diyor. 

Peki o isim kim mi? İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökçe. Ankara Çankaya Belediyesi’nden transfer edilen Gökçe, belediye içinde hızla yükselince kamuoyunun dikkatini çekti. Başkan Aziz Kocaoğlu’nun stratejik ve daha önce sorunlu birimleri kendisine bağladığı Gökçe, emekli olacak olan Genel Sekreter Pervin Şenel Genç’in yerine “vekaleten” gelince bu durumda “asaleten” gözü olanların ekmeğine yağ süren bir hamle gecikmedi.  15 Temmuz darbe girişimi sonrasında FETÖ mensubu oldukları gerekçesiyle tutuklanan Çiğli 2'nci Ana Jet Üs Komutanı Hava Tümgeneral Kubilay Selçuk ile Jet Üssü Kurmay Başkanı Albay Ramazan Elmas ile bir buçuk yıl önce çekilmiş fotoğrafları gündeme getirildi.  Sizce bir belediye bürokratının sebebini de “kurumlar arası ilişki” diyerek açıkladığı nezaket ziyaretindeki bir fotoğrafı kendi sosyal medya hesabında paylaşmış iken almak ve FETÖ’cü ilan etmek doğru mudur?  Üstüne bu da yetmezmiş gibi OHAL sürecinde devletin içinde yuvalanan hain yapıyı bulmak, araştırmak ve incelemekle görevli valilikteki komisyona hedef gösterip açığa aldırmaya çalışmak iş midir? Ya da Başkan Kocaoğlu tarafından asaleten atama yazısı İçişleri Bakanlığı’na gönderilmesine kesin gözüyle bakılan bir ismin ‘bakan imzasına/oluruna engel olarak’ önüne geçmek akıl kârı midir? Her şeyi kenara bırakın bir kişi çalıştığı kurumun dışında başka bir yerde görevlilerin aslında kime/neye hizmet ettiğini nasıl bilebilir?

İşte tüm bunlar ne yazık ki içinden geçtiğimiz sürecin topluma ışık tutacak basın yayın kuruluşları tarafından anlaşılamaması, adının önünde usta-deneyimli-duayen gibi sıfatlar bulunan kişilerin günlük heveslere kurban gitmesinin bir sonucudur. Bizim üzerimize düşen durumumuz, konumumuz ne olursa olsun sorumluluğumuzun bilinci ile doğruya ‘doğru’, yanlışa ise ‘yanlış’ demektir. Hem de sonucu ne olursa olsun…